09. Süper Gelin Özlem: Gelin son anda “hayır” derse!
LIFESTYLE

09. Süper Gelin Özlem: Gelin son anda “hayır” derse!

İç ses son anda “hayır” demenizi emrediyorsa ne yapardınız? Ben mi? Dedim bile!

GÜNCELLEME TARİHİ: 21 Nisan 2011

Plan yapmadan bir işe koyulmayan, hatta plan yapmak için plan yapanlardan mısınız? Ben öyleyim. Özellikle de uzun vadeli planlarda üzerime yoktur. Hatırlarsanız size, hem siyah hem de beyaz bir yüzüm olduğunu, ancak dostlarımı istem dışı mor renkli olanlarından seçtiğimi önceki yazılarımdan biri olan, "Delirmiş mor kızlar" başlıklı yazımda anlatmıştım. Bir türlü gri olamıyor, ya siyah ya da beyaz olmaktan da alıkoyamıyorum kendimi. Plan yapıyor, hayatımla ilgili riskleri almıyorum. Ancak iş büyük risklere gelince, müthiş heyecanına kapılıp "Deli misin sen?!" dedirten cinsten risklere girebiliyorum. Ve kendimi bildim bileli küçük oyunlarla ilgilenmiyor, ancak hayatla ilgili büyük oyunlar oynamayı çok seviyor ve oynamaktan da çekinmiyorum.

Ayrıca, evlilik de planlanacak bir şey olamıyor benim için. Evet, "Evliliği planlamak gerek " diyor evlilik danışmanları. Sonunda biri çıkıp "Hayır! Siz evlenemezsiniz!" demeyecek belki ama ya içimdeki ses son anda "Hayır! Onunla evlenemezsin!" derse. O andaki kararınız ne olurdu? Tam da son adımı atacakken, planların dışına çıkan bu içsesi dış sese çevirebilir misiniz? Çok kolay değil, ama imkansız da değil. Ben de böyle bir deneyim yaşadım sevgili hemcinslerim… Nasıl bir rahatlamadır anlatamam.

Uzun uzadıya uzayan 3 yıllık ilişkimde artık evlilik yoluna girilmiş, her şey tamamlanmış ama içimdeki ses ara ara nedenini bilmediğim bir nedenden dolayı "Hayır!" diyor ancak içses olarak konumunu hiç bozmuyor. Sevgi var mı? Evet! Ya saygı? Evet! Herkes halinden memnun mu? Evet! Her şey planladığın gibi yolunda mı gidiyor? Evet! Peki, eksik bir şey var mı?! Evet! Ne olduğunu biliyor musun? Hayır!

Evliliğe sadece bir adım sayılabilecek uzaklıktayken içimden geçen binlerce karmaşık ses olduğu, ancak her şey için çok geç olduğunu ve "Hayır" demeye cesaret edemediğimi fark ediyorum. İçten gelen bu sesleri insanlara, ailelere ve en önemlisi sevgiliye açıklamak dünyanın en zor işlerinden biridir. Size ya deli gözüyle bakılıyor ya da ne istediğini bilmeyen biri. Sekiz yüz kişiye açıklama yapmamak için ya uzun süreli bir yolculuğa çıkmaya karar veriyorsunuz ya da korkunuzun üzerine gidip, herkese ayrı bir hikaye uydurmak zorunda kalıyorsunuz. Çünkü içsesler sizden başka kimseyi ilgilendirmiyor, insanlar hikaye dinlemek istiyor ve her şey herkesin merak konusu haline geliyor. Aciz bir hemcinsiniz gibi, bir sürpriz olmasını beklemeye başlıyor, düğün ertelense ne güzel olur diye düşünüyor buluyorum kendimi.

Dediğim gibi, büyük risk almayı, hayatla büyük oyunlar oynamayı, hatta son anda bir şaplak atmayı seviyorum. Ancak bunun da bir nedeni var. Birçoğu için gözle görülmeyen, elle tutulmayan sudan sebep şeyler bilinçaltına itiliyor itilmesine ama asla ömrünüzün sonuna kadar orada kalmıyor sevgili hemcinslerim. Bu sudan kabul edilen sebepler her birimiz için farklı önem taşıyor. Ya da önemsediklerimiz aynı olurken, önemli öncelik sıralamaları değişebiliyor. Ve bilinçaltın yolun sonunda sıkıştığını fark ediyor, köpürüyor köpürüyor, sonunda da püskürüyor: İtirazı olan var mı sorusuna iç ses, dış sese dönüşüp "Evet!" yanıtını veriyor. Tüm insan kalabalığını ve soru trafiğini göze alıyor, ayrıca kırık kalpleri düzeltmek için mantıklı bir konuşma planlıyorsunuz. Tabii, kimseyi rencide etmeden okkalı bir konuşma olmalı, olmak zorunda :).

Anlattığım bu hikaye benim için uzak geçmiş, bazılarınız için ise yakın geçmiş sayılabilir. Şimdi ne mi değişti? Çok şey!

Henüz lise hazırlık sınıfımda 28 yaşlarında Elif isminde bir öğretmenim vardı. Bize derslerde ilgimizi çeken kendi hayatıyla ilgili İngilizce detaylar verir, sonra da kızlarla aramızda ne anlattığına dair çekişmeler yapmamıza neden olurdu. Henüz iyi bilmediğimiz İngilizcemizle, ne anladıysak birbirimizle konuşur ve her kafadan ayrı bir ses çıkartırdık. Şimdi bu stil, teknik olarak bana saçma geliyor ama bir keresinde bahsettiği bir şey aklıma geliyor son günlerde. Ve ne kadar da haklı olduğunu düşünüyorum. "Kızlar, evlenmeye karar verdim! Birçok ilişki yaşadım ancak, 1 ay önce trackingde tanıştığım bu adamı görür görmez hayatımı paylaşmak istediğim adam bu, dedim." Bunu anlamamıza henüz imkan olmadığını, ancak ilerleyen yaşlarımızda hayatlarımızı paylaşacağımız adamı gözlerine baktığımızda hissedeceğimizi söylüyordu.

Şimdi, evlilik için aldığım bu son karar, ingilizce öğretmenimin söylediği bu fikirle kendini teyid ediyor. İçsesinizle konuşmayı becerebilecek, aynı zamanda dış sesinizin ortak konuşmasına tanıklık ettirecek kişi karşınıza çıktığında anlıyorsunuz. Tesadüfler zinciriyle karşıma çıkan Fsm ile karşılaştığımız ilk günden bu yana ingilizce öğretmenimin gözlerindeki ifadeyle aynı bakıyor görüyorum kendimi aynada. Şimdi anladım! Sizin de anlayacağınız günü iple çekiyorum sevgili hemcinslerim...

Çok roman-tik? Hayat zaten okuduğunuz romanın sizi ilgilendiren bölümlerine attığınız tiSuper bride Ozlem, Süper Gelin Özlemklerle anlamlı değil mi? Ve hayat roman tadında güzel değil mi? Benim tadım roman gibi, öyle yaşıyorum, ya siz?

supergelinozlem@caferuj.com.tr

Diğer yazılar için TIKLAYIN

Twitter'dan takip et: