10. Süper Gelin Özlem: Evlilik teklifinde son trend
Tek taş yüzük mü? Modası çoktan geçti! İşte yeni akım…
GÜNCELLEME TARİHİ: 26 Nisan 2011
Ps: Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, bir önceki "Gelin son anda "hayır" derse" başlıklı yazımı yayınladıktan sonra e-mail ve telefon trafiğine girmiş bulundum. Okuyucularımın "Ayrıldınız mı?" içerikli sorularına cevap verdim vermesine ancak, buradan da belirtmeyi bir borç bildim sevgili hemcinslerim. Yazının sonunu okumadan arayanlar içinde sevgilim Fsm de var ve şaşkın ifadesiyle "Ne diyorsun Özlem! Ayrıldık ve benim mi haberim yok!" şeklindeki yargısına maruz kaldım.
Evet, son anda "Hayır" dediğim bir hikayem var, ancak bu birkaç yıl önceydi ve Fsm ile ilgisi yoktur :). Hepimizin eski sevgilisi vardır değil mi? Olmaması anormal olurdu :). Ancak Süper Gelin Özlem'in esas oğlanı Fsm'dir ve hikayemiz şimdiki zamandan geriye sayacak olursak, sadece 6 ay öncesine dayanıyor sevgili hemcinslerim. En iyisi evlilik teklifine geçip, günümüze bir an önce geleyim de kafa karışıklığımız düzelsin, en çok da sevgilimin içi rahatlasın :). Seni buradan kocaman öpüyorum sevgilim! :)
İş çıkışı ne yapsak diye düşündük taşındık ama sonunda yine Asmalı'daki yerimize gitmeye karar verdik. Bilirsiniz, Asmalımescit sokaklarında dolaşmak, cafelerine gitmek son bir yıldır ünlü isimler arasında bir akım haline geldi. Ancak gerçek müdavimleri hiç değişmedi ve sanırım değişmeyecek de. Biz de onlardan biriyiz. Fsm ile ortak noktalarımızdan biri de bu. Asmalımescit'in dükkanları, cafeleri, tasarım ofisleri, tarihi binaları, havası bir çok yerden farklıdır ve benim ruh halime inanılmaz derecede hitap eder. Özellikle de "K.V." Bizim aşkımız da orada başladı. K.V.'de yudumladığımız Türk Kahvesiyle. Neyse bu kadar reklam yeter, para falan almıyorum emin olun. Sadece çok seviyorum :).
Neyse. Trafikte yavaş yavaş ilerlerken, bir yandan da radyoda Brandon Boyd'dan Courage and Control çalmaya başlıyor. E biz de iyice havaya girmiş buluyoruz kendimizi. Birbirimizi öpücükler veriyoruz, bir daha bir daha derken güm diye bir sesle kendimize geliyoruz. Öndeki arabanın tamponuna yapışmış ve bu gaza gelmiş halimizden ani bir frenle uzaklaşıyoruz. Fsm, araba kullanmayı sevmeyen ve uzun yıllar boyunca motorsiklet kullanmayı tercih eden bir adam. Tanışmamızdan kısa bir süre sonra araba kullanmaya başlayan, kullanmaya alışmaya çalışan, çabuk kavrayan ancak yine de trafik canavarı sayılabilen nitelikteki sürücülerden. Hani, sen neden dikkat etmedin diye soracak olursanız, aşkın gözü kördür şeklinde bir cevap vereceğim :). Ama zaten bilirsiniz, gözlerim de iyi görmez ki gözlüksüz. Bir de aşka gelinmiş, öpücükler havada uçuyorsa kaza kaçınılmaz bir şaplak! Neyse ki öndeki sürücü yaşlı amcamız anlayışlı da "sorun değil, bir şey yok" der gibi bir hareket yapıyor ve bizim şaşkınlığımıza gülüyor. Ayrıca da yol veriyor :). Arabada sorun yok, yaşlı amcada da yok. Aslolan Aşk'tır diyoruz ve hikayemize devam ediyoruz.
Öpüşmek dünyanın en güzel şeyidir sevgili hemcinslerim. Otobüs, metrobüs, cadde, sokak gözetmeksizin birbirimizi öpmemiz lazım. Sevginin en güzel yansımasıdır öpüşmek, aşkın biriktiği yerdir. Bu duygunuzu hiçbir zaman bastırmayın derim, aşkınızı duygularınıza kilit koymadan yaşayın derim. Sevdiklerinizi her fırsatta öpün ve her fırsatta onlara sımsıkı sarılın. Neyse burayı kısa keseceğim, yoksa sonu gelmez bu yazının. Ayrıca sıkılmanıza gönlüm elvermez :).
Tabii o trafikte Asmalı'ya inmemiz o kadar kolay olmuyor. Biz de arabayı park edip yürümeye karar veriyor, İstiklal'den Tünel'e doğru yol almaya başlıyoruz. Taksimi pek sevmem oldum olası, çok kalabalık geliyor. İstiklal'de yürümenin zevki, binaları izleyerek yürümekten geçiyor bence. Ancak böyle bir şeye imkan var mı ki? Kafanı yukarı kaldırdığın an birine çarpıyorsun. Asmalı'ya yaklaştıkça rahatlamış oluyorsun. E yanımda da Fsm olunca içimi müthiş bir huzur kaplıyor. Her şey öyle mor ki. Öyle büyülü ki. Işıklar, hava, Asmalı! Her seferinde aynı hisse kapılmama neden olan mekan ve adam. Sanırım aynı şeyi o de hissediyor, gözlerinden öyle olduğunu anlıyorum. Bir müzik sesi geliyor uzaktan, yavaş yavaş yaklaşıyor müthiş ritimli, rock sound'u var. Nostaljik tramway üzerinde bir grup, kim olduklarını bilmiyorum ama çok güzel çalıyorlar. Kendimi tam kaptırmış, eşlik ediyorken, Fsm yolun ortasında durdurup kendine çeviriyor beni. İlk önce ne söylediğini anlamıyorum, müzik sesi çok fazla. Bir kere daha söylüyor yüksek sesle, "Nasıl yani? Anlamadım!" diyorum. "Benimle evlenir misin? Seni ömrümün sonuna kadar mutlu edeceğime yemin ederim! Evlen benimle!"
Beynim duruyor! O anı çok fazla hatırlayamıyorum. Bu adama aşık oldum evet, ama henüz çok erken! İki aydır tanıdığım biriyle nasıl evlenirim! Hiç bu kadar hızlı düşünmemiştim sevgili hemcinslerim. Bu kadar ani karar hiç vermemiştim! "Hayır" diyemem, çünkü aşığım! "Evet" diyemem, evlilikle ilgili düşüncelerimi biliyorsunuz. "Düşünmem gerek, bana biraz zaman ver" demek, bana tüm olayın büyüsünü bozacakmışım gibi hissettiriyor! Ve bunu içimdeki aşka yapamam! O arada Fsm, "Hayır böyle olmamalıydı, benim planım vardı, içimden geldi, tutamadım kendimi" gibi bir şeyler söylüyor. "Yüzük yok!" deyip etrafına bakınıyor, o saatte ne bulacaksa :). Kulağındaki tek taş küpeyi çıkarıp "Evet de desen, hayır da, bugünün anısına yıllardır çıkarmadığım bu küpenin sende kalmasını istiyorum" diyor ve kulağıma takıyor. Önceden söylediğim gibi hayatla ilgili büyük riskleri almayı, büyük oyunlar oynamayı seviyorum. Ama sadece büyüklerini. Tabii buna ne kadar değiyor, bunu anlayamıyor ancak hissediyorsun. Hisler yanıltmaz deyip ve içimdeki sesi dinleyip, aşkımızın mükemmel hatırına bir anda "EVET!" demiş bulunuyorum :). Kucağına alıp döndürmeye başlıyor, herkes bize bakıyor, çok utanırım aslında böyle şeylerden ama benim de gözüm bir şey görmüyor. Bu kadar yalın sevgili hemcinslerim. Plansız. Abartısız. Şekilsiz ve şemalsiz. Uçuşan balonlar, kırmızı güller, mum ışığında romantik yemek. Yok! Her şey aslında çok basit, sevdiğim gibi. Yine aynı sözü tekrarlayacağım ama benim hayatım bu sözden ibaret. "Simple is the best".
Yaptığımız şeyin ne olduğunu hala çözememişken ve kısa süreli bir gülme krizine girdiğimiz sırada hemen benim mor kızlardan Bilge'yi arıyorum. Biliyorsunuz Fsm, benim kızların acımasız testlerinden geçmişti ama yine de Bilge'nin ne tepki vereceğini merak ediyorum. Aslında o da değil, kendimi "EVET" dediğime inandırmak için biriyle paylaşma ihtiyacı hissediyorum ?.
-Alo Bilge, ne oldu inanamazsın!
(tabii gülmekten zor konuşuyorum)
-Ne?
-Fsm, evlenme teklif etti
-Eeeeee, inanmıyorum! Ne dedin???
-EVET!
-Ha…
:)
Şoka girmesiyle birlikte ağzından hiç duymadığım bir küfür duyuyorum :). Telefonu yüzüne kapatıyorum çünkü gülmekten konuşamıyorum.
Bu arada Fsm'nin bir itirafı oluyor: Hayatında ikinci kez evlenme teklif ediyormuş. Birincisi Şebnem Ferah'mış (ancak o zamanlar çok küçükmüş ve sarhoşmuş) İkincisi de benmişim. Kıskanıyor muyum? Hayır. Erkek olsam, ben de ederdim (ama sarhoşkene) :).
Ayrıca Fsm, o gün bugündür her yerde evlenme teklif ediyor sevgili hemcinslerim. Yolda, kebapçıda, en sevdiğimiz şarkıları dinlerken, daldığımda, gülme krizine girdiğimizde, alışveriş yaparken, internetten balayı için araştırma yaparken, gelinlik bakarken… Çok roman-tik?. Önceden de dediğim gibi hayat okuduğumuz romanlarda bizi ilgilendiren bölümlerine attığımız tik'lerle anlamlı değil mi? Ve hayat roman tadında güzel değil mi?
Ps: Kadınlar tek taş yüzüklerini artık kendileri alıyor. Kimseyi de havaya sokmuyor :). Ve yaşarken fark ettim ki, sevgilinin kendi kulağından çıkarıp taktığı tek taş küpe daha anlamlı oluyor. Hem tek taş yüzüğümü kendim aldım deyip güçlü kadın olalım, kariyer yapalım hem de sevgilimizin kulağından çıkarıp taktığı tek taş küpeyi hiç çıkarmayıp aşk kadın olalım! Ne dersiniz? :)
supergelinozlem@caferuj.com.tr
Twitter'dan takip et: