Artistik Portreler | Alejandro Duran
KÜLTÜR & SANAT

Artistik Portreler | Alejandro Duran

Artistik Portreler’in temmuz konuğu Alejandro Duran

GÜNCELLEME TARİHİ: 3 Temmuz 2024

Yazar: Ayşe Sarıoğlu

Alejandro Duran burada hayran kaldığım karakterlerden biri oldu. İnsan olarak, artist olarak ve aktivist olarak…

Bizim hikayemiz Alejandro’nun işlerini Focus Art Fair’de görünce başladı. Ben işim gereği tüm sanat fuarlarını ziyaret etmeye çalışıyorum, çok sayıda ve her çeşitlilikte iş görüyorum. Çok sayıda artist ile tanışıyorum. Ama tabii bunları sayfama taşırken üzerinde çok düşünüyorum gerek işlerinin yaratıcılığı açısından gerek verdikleri mesaj ve gerekse etik değerleri açısından.

Focus Art Fair’in girişinde Alejandro’nun işlerini gördüğümde hiç zorlanmadım. Bu çok yaratıcı, çok basit, çok eğlenceli iş beni büyüledi ve verdikleri mesajları da kolaylıkla okuyunca ve anında etkilenince karar verdim. Bu artist ile konuşmalı, onu sayfama taşımalı ve sizlere tanıtmalıydım.

Alejandro bize söyler misin her şey nasıl başladı?

Bu proje ile ilgili mi soruyorsun?

Yani bu sadece bir projeden mi ibaret sence? Bu bir yaşama biçimi ve yaşamın kendisi diye düşünüyorum.

Evet haklısın, bu hayatın kendisi. Ben Meksikalı bir babadan ve Amerikalı bir anneden Meksika’da dünyaya geldim. Hayatım bu iki ülke, iki farklı kültür ve iki farklı dil arasında sürekli seyahat ederek geçti.

2010 yılında, doğduğum ve hayatımın önemli bir kısmını geçirdiğim ülkemde Unesco koruması altındaki Tulum’un kuzeyinde Meksika’nın Karayip Federal sahilinde yer alan Sian Ka’an bölgesinde bu çöp yığını ile karşılaştım. Ve bu bölgeyi birçok kere ziyaret ettim. Çok etkilendim. Bölgeye ve probleme nasıl parmak basabilirim ve nasıl farkındalık yaratabilirim diye düşündüm ya da olan farkındalığı nasıl yükseltebilirim. 58 ayrı ülkeden ve 6 kıtadan doğal yollarla gelen çöpler burada birikiyordu. Her renkten her türlü malzeme vardı, su şişeleri, oyuncaklar, diş fırçaları, her türlü ambalaj malzemeleri. Bu çok çeşitlilik ve renkteki plastik atıklar ilgimi çekti. Çok renkliydiler, çok somuttular çok oradaydılar ve elle tutulur gözle görülürdüler. İşte o an bu plastiklerle nasıl sanat yapabilirim diye düşünmeye başladım ve proje böylece başlamış oldu. Çünkü bu renkli plastikler enstalasyonlarımı gören bir izleyicimin tanımıyla bir arada estetik olarak ‘berbat’ güzellerdi. Biraz bu güzelliği düşündüklerinde arkasındaki hikayenin ne kadar karanlık olduğunu hemen fark ediyorlardı. Bu tanımlama benim hoşuma gidiyor. Ve gezegenimizde çevreyi tehdit eden birçok kirlilik var. Ama bunların birçoğu görünmez ve hayal etmesi bile mümkün olmayan kirlilikler. Plastik hazır orada, elle tutulur ve gözle görülürdü. İşte benim plastik ile hikayem böyle başladı. Ve bu proje şimdi benim mirasım oldu.

Sende çevre duyarlılığı ve koruma bilinci ve hassasiyeti ne zaman başladı?

Çevre sevgim hep vardı. Çevreyi hep sevdim ve değer verdim, kıymetini bildim. Fotoğraf çekerken de hep doğa fotoğrafları çekerdim. Şiir yazarken hep doğa bana ilham oldu. Ama açıkçası 2010 yılında Sian Ka’an’daki bu çöp yığını ile karşılaşana kadar ne kadar büyük bir tehlike ve problem ile karşı karşıya olduğumuzun farkında değildim ve doğadaki değişimin de. Biri hastaysa doğal olarak belirtiler ortaya çıkar. Örneğin ateş olur, öksürük olur. Ben de anladım ki çevre ciddi hastaydı ve benim karşılaştığım bu plastik yığını da onun semptomlarından biri idi. Eminim çok sayıda örnek bulmak mümkün çevremizde. Örneğin Meksika’da deniz seviyesinin yükselmesi ve yosun istilası gibi.

Çevredeki denge bozuldu ve büyük bir hızla bozulmaya devam ediyor. Evet çevre çok hasta. Yardıma ihtiyacı var.

Ailen nasıl? Onlarda da çevre koruma duyarlılığı var mı?

Kız kardeşlerim projenin başından beri en büyük yardımcım ve destekçim. İlk projemi onlarla paylaştım. Birlikte başladık, 14 yıldır benim ile birlikte bu projede çalıştılar, çalışıyorlar. Şimdi çoluğa çocuğa karıştılar. Ama halen bana gerek enstalasyonlarımda, gerek pop up müzemde çok yardımcılar ve tabii arkadaşlarım da. Biz büyük bir aileyiz ve giderek büyüyoruz. Museo de la Basura Meksika’da cangılın ortasında yarattığım bir çeşit pop up ‘Çöp Müzesi’. Duvarları yok. Aktivist bir müze. Fotoğraflarımı ve enstalasyonlarımı sergiliyorum doğada. Bunları tek başına yapmam mümkün değil. Yapılması gereken çok sayıda iş var, birçoğu da fiziksel. Kız kardeşlerim ve arkadaşlarım olmasalar tek başına yapamazdım. Evet ailem ve yakın çevrem başta olmak üzere çok sayıda kişi bana destek oluyor.

Ailende sana örnek olan ve rol model olarak aldığın kimse var mı?

Bana örnek olan ve rol model olarak aldığım çok sayıda artist ve aktivist var. Benim kahramanlarım diyorum onlara. Örneğin film yapımcısı alchemist Alejandro Jodorowsky. Benimle aynı adı taşıyor ve benim projemdeki simya ilhamımın kaynağıdır. Ve şiir öğretmeni Nicanor Parra.

Ailede senden başka sanatçı var mı?

Babam mimar ve annem terapist. Evet ben onları artist olarak tanımlıyorum ve yaptıkları işlere de sanat diyorum. Şiir yazmaya karar verdim, fotoğraf çekmeye karar verdim. Bana hep destek oldular, hep yanı başımda oradaydılar ve halen de öyle. 

Nasıl yaşıyorsun? Biraz yaşam şeklinden söz eder misin? Çevreyi kirleten atıklardan nasıl uzak kalıyorsun?

Şimdi Brooklyn stüdyomdayız. Evim iki blok ötede, atölyem ve evim arasında ya yürüyerek ulaşım sağlıyorum ya da bisikletle. Ama ben uçuyorum. Gerek işim gereği gerek ailemi ve sevdiklerimi görmek için ben maalesef karbon yakıyorum. Hatırlıyorum önemli çevreci aktivistlerden biri Greta Thunberg New York’a yelkenli bot ile gelmişti. Tabii herkesin öyle imkanları olmayabiliyor, keşke olsa. Çünkü benim yarı ailem burada ve yarı ailem Meksika’da. İşimin çok önemli bir kısmı Meksika’da. Ama mesela ben problemin farkına vardığım zamandan beri kendi su şişemi taşıyorum. New York şehir suyu en güzel olan ve halen içilebilen nadir şehirlerden biri. Değişim kolay olmuyor, bir yerden başlamak lazım. Arkadaşlarım başında bu kadar küçük bir değişimi bile dikkate almamışlardı. Bir yıl sonra yakın çevremde herkesin su şişesi vardı ve tabii alışveriş çantalarımız bezden hep yanımızda taşıyoruz. İşte yavaş yavaş değişiyoruz, değişime ön ayak oluyoruz. Evet yavaş oluyor, çünkü birden bire hem kendi yaşamımızdaki çevre tehditlerini kesemiyoruz ve hem de başkalarından hemen kesmelerini bekleyemiyoruz. Hem kendime hem çevreme karşı dürüst ve anlayışlı olmak istiyorum. Yargılamak, kızmak, suçlamak problemi çözmede yardımcı olmuyor. Gerçekçi hedefler koymak gerekiyor, yerine getiremeyeceğim hedeflerden kendimi uzak tutuyorum, kendime ve başkalarına kızmak ve suçlamak yerine sevmeyi ve anlayış ile karşılamayı seçiyorum. Kendimi seviyorum, farkındalığımı ve aldığım mesafeyi önemsiyorum ve takdir ediyorum. Vazgeçmiyorum, çevreye en az hasarı vermek için her gün daha iyisi için çalışıyorum.

Yani sen de bizler gibi plastik kullanan fanilerdensin?

Bende devrim plajları temizlerken ve enstalasyonlarımda kullandığım plastikleri toplarken seçtiğim poşetleri plastikten geri dönüşümlü ve tekrar kullanılabilen örgü çantalara dönüştürmekle başladı. Bu konuda mesafe almak için önce kendimizi ve sonra başkalarını sevmeye ve anlamaya ihtiyacımız var. Ve iyi davranmaya, hoş görmeye. Değişimler böyle başlıyor. Değiştim, değişmeye devam ediyorum. Farkına varınca bir yerden başlıyorsun. Gözünde çok büyütmeden yavaş yavaş ve küçük küçük. Zaman, sabır ve sevgi ile. Herkesin tepkisi ve aldığı mesafe farklı oluyor.

Karbon ayak izini ölçtün mü?

Hayır, çünkü uçuyorum. Sık uçmak en önemli karbon salınımlarından biri. Sevdiklerimi ve işimi önemsiyorum, bu konuda suçluluk duymamaya çalışıyorum, duyduğum çok zaman oluyor. Arkadaşlarım ve yakın çevrem benden ilham almayı bekliyor ve mükemmel olmamı. Mükemmel değilim, mükemmel olmayı beklemiyorum. Halen et yiyorum. Her gün en iyimi deniyorum ve mesafe alıyorum.

Seninle ilgili bilgi toplarken gördüğüm kadarı ile sanat okumadın? Bu projede sanat kendini ifade biçimi mi oldu? Yoksa sanatçı olmaya karar vermiş miydin?

Sosyoloji asıl branşımdı. Üzerine fotoğrafçılık ve şiir üzerine dersler aldım, İngiliz Dili ve Edebiyatı okudum. Öğretmen oldum. Film yapımcısıyım, hepsi birbiri ile ilintili. Ben 20 yaşımda artist olmayı seçtim, Yani yaratıcılığımı bir alanda ve bir şekilde kullanarak hayatıma devam etmeye karar verdim. Ve bu plastik yığınını görünce çevreye nasıl yardımcı olabilirim diye düşünmedim. Burada neler oluyor, yaratıcılığımı kullanarak bu alanda nasıl farkındalık yaratabilirim diye düşündüm.

Alejandro, çevre bilinci konusunda farkındalık yaratmayı hedefleyen çok sayıda iş gördüm. Senin işin kadar basitine, yaratıcı ve eğlenceli olanına rastlamadım. Açıkçası bu kadar basit, yaratıcı ve eğlenceli olunca da insana çok dokunuyor ve etkiliyor. Arkasındaki mesaj kolaylıkla ulaşıyor ve yarattığı farkındalık büyük oluyor. Söyler misin bunu bilinçli mi yaptın?

Bu tanımlamanı çok takdir ettim ve çok memnun oldum. Çok teşekkürler en önce. Evet ben de çok sayıda işten ve artistten ilham aldım, benim işimin benzerini görmedim. Tabii Alejandro Jodorowsky, Andy Goldsworthy, Robert Smithson, 2 ve 3 boyutlu işleri ile Robert Rauschenberg bu alanda bana ilham verenlerden.

Evet benim işlerim sade, eğlenceli ama mesajları karanlık.

Beni hayrete düşüren ve sevindiren çocukların ilgisi oluyor. Çocuklar benim enstalasyonlarımı gördüklerinde duruyorlar ve uzunca süre orada kalıyorlar. Bu beni çok mutlu ediyor. Ve enstalasyonlarım ve işlerim her yaştan, her kültürden, her milletten, her sosyal sınıftan herkesin ilgisini çekiyor. Her türlü insana ulaşıyor. Çünkü buradaki her şey çok insanca. Hepimiz insanız, tüketiyoruz tükettiklerimizden atık oluşturuyoruz ve bu atıklar yaşadığımız çevreyi, gezegenimizi kirletiyor. Ve bu işler 14 yıldır insanlarda farkındalık ve bilinç yaratmaya devam ediyor.

Bunlar hep aynı enstalasyonlar mı? Kaç kere sergiledin?

Evet bunlar temelde aynı enstalasyonlar. Kaç kez sergilediğimi bilmiyorum. Ama tabii bunlar yaşayan enstalasyonlar, büyüyorlar gelişiyorlar çeşitleniyorlar.


Bu çöp yığınını dönüştürme fikri nereden geldi? Ve bunu nasıl yaptın?

Bu çöpleri dönüştürme fikri kafamdaki doğa algısını dönüştürerek başladı. Ben en önce nasıl düşündüğüme ve nasıl yaşadığıma baktım ve onu dönüştürdüm. Bunları doğaya yerleştirdim, buradaki mantık şuydu. Doğada olan doğal olan nedir ve sentetik olan nedir? Yani sentetik, petrol bazlı. Bu natürel ve sentetik arasındaki sınırları bulanıklaştırdım. Bazen doğayı taklit ettim. Plastik doğal dönüşümü taklit ediyor. Asıl dönüşüm kafalarımızda başlıyor ve düşünme şeklimizde. Nasıl düşünüyoruz? Ne doğal ne değil? Doğadaki değer ve değerli olan nedir? Bir plastik şişeyi rastgele fırlattığımızda sadece bir şişe mi fırlatmış oluyoruz? Bu plastik şişe sadece bir çöp mü? Bu plastik atıklardan zarar gören bir kaplumbağanın, bir balığın hayatı daha mı az değerli? Bunun arkasındaki değer nedir? Bu fırlattığımız plastik şişenin yalnızca bir çöp olmadığına uyandığımızda dönüşüm başlamış oluyor. Kafalarımızdaki, düşünce biçimimizdeki değerin dönüşümü.

Çalıştığın bölge ülken kendi toprağın. Sian Ka’an Unesco koruması altında Meksika Karayip Federal sahilinde. Bu çöpler buraya nasıl ve nereden geliyor?

Çöplerin bir pasaport kontrolü yok maalesef. Biz çöplerimizi doğaya bıraktığımızda bunlar yok olmadığından rüzgarla yağmurla nehirleri denizleri okyanusları geçip gayet bildiğimiz doğal yollarla buralara kadar geliyorlar. Tesadüf değil tabii bu. Bunlar sadece benim ülkemin çöpleri değil, ya da okyanusun çöpleri. Bunlar bütün dünyanın çöpleri, Biz tabii bu çöpleri doğaya fırlattığımızda çöplerin Meksika’ya kadar geleceğini düşünmüyoruz. Konu bu. Bu çöpler Meksika ve Karayiplerin çöpleri olmasının yanında Asya’nın, Avrupa’nın çöpleri.

Sen bu gerçekle 2010’da yüzleştin. Bunlar ne zamandır buradalar?

Plastik doğduğundan beridir.

Peki, bize şu andaki gerçeğimizi biraz söyler misin? Biz şu an nasıl bir problem ile yüz yüzeyiz?

Ayşe, içimizde bulunduğumuz gerçeği rakamlarla açıklamak yerine şöyle açıklamayı seçeceğim. plastik kolay, rahat kullanımlı bir malzeme diye kullanıyoruz. Plastik artık her yerde. Giysilerimizde, yediklerimizde, soluduğumuz havada, cildimizden geçerek vücudumuzun içinde. Ve sağlığımızı ciddi tehdit ediyor, kimse bunun farkında değil. Bu bir zehir, gerçek bir zehir. Yani sadece makro plastik değil problemimiz mono plastik. Görünmeyen plastik. Evet anlıyorum çevre o kadar önemli değil. Peki sağlığımız? İşte o zaman insanlar uyanıyorlar, ancak kendi sağlıkları söz konusu olduğunda ve ciddi tehdit altında olduğunda. Problemimiz basitçe budur. Kendimizi etkilemediği sürece kayıtsız kalmak mümkün, ama söz konusu olan biz kendimiz olunca konu değişiyor. Çok açıkça ben de bu işin içine girene kadar bu problemin sadece çevre ile ilgili olduğunu sanıyordum. Sağlığım ile ilgili olduğunu bilmiyordum. İlk başladığımda ne eldiven kullanıyordum ne maske. Parmaklarımda ciddi değişimler başladı. Ve bu plastikleri okyanustan toplarken fark ettim, doğada bu plastiklerin dışındaki koruma kırılıyor ve bir gaz salınımı oluyor. İnanamazsın, ben 14 yıldır bunlarla yaşıyorum, seyahat ediyorum. Atölyemdeler, hep yanı başımdalar. Atölyedekileri cam kavanozlarda kapalı tutuyorum, seninle de bir deney yapabiliriz. Sana koklatabilirim ve gazın farkına varırsın. Yani bunlar doğada zehire dönüşüyor, zararlı gaz salınımı sürekli devam ediyor. Ben zehirle çalıştığımı sağlığıma zarar verince anladım.

Alejandro bu kadar meşakkatli bir işte senin ile çalışacak gönüllü insanları nasıl buluyorsun? Nasıl takım haline geliyorsunuz? Biraz buradaki prosesten söz eder misin?

En başta ailem ve arkadaşlarım çok yardımcılar. Gönüllüler gerek eğitim verdiğim okullardan gerek sosyal medyadan gerek yayınlarımdan beni buluyorlar. Ben en önce fotoğraf çekmek ile işe başladım. 1 yıl fotoğraf çektim. Sonra videolar çektim. Sonra çöpleri topladım, dedim bunları geri mi dönüştüreyim. Ama maalesef anladım ki bunların geri dönüşümü mümkün değildi. Sonra dedim ben bunlardan sanat yapayım ve fotoğraflarım ile birleştirmeye karar verdim. Önce renklerine göre ayırdım. Mavi ile işe başladım. Mavi doğadaki en önemli renklerden biri idi, gökyüzünün rengi okyanusun rengi. Sonra pop up müze fikri geldi. Bunları doğaya yerleştirdim. Ve kendi müzemi doğada oluşturdum. Doğa müzeme yerleştirdiğim işlerimle bir doğal heykel parkı oluşturdum. İnsanlar geldiler, ziyaret ettiler. Enstalasyonlarımı gördüler. Sonra eğitim workshoplarıma başladım. Bu eğitim workshoplarımın bir uzantısı olarak sahil temizliklerine başladık. Konferanslarım, konuşmalarım oldu ve oluyor.

Şimdi hayalim bu pop up Doğa Müzem ile dünyayı dolaşmak. Ve bu seyahatlerimde Solar Çevre Dostu ulaşım kullanmak. Gittiğim yerlerde plajları temizlemek, workshoplar yapmak, ve gittiğim yerlere özgü topluluk temelli büyük enstalasyonlar yapmak.

Biraz eğitim workshoplarından konuşalım. Bunların içeriklerini sen mi hazırlıyorsun? İçeriklerinde neler var? Kimlere veriyorsun?

Yaratıcılık ile birlikte öğretmenlik benim DNA’mda var. Ben yalnızca artist ve aktivist değilim. Aynı zamanda öğretmenim. Nasıl eğitim vereceğimi biliyorum. Eğitim workshoplarıma Tulum yakınlarındaki okullarla başladım. Okullara gidiyorum ve onlara çöp koleksiyonumu gösteriyorum. Ve bu koleksiyon ile sanat yapmalarını istiyorum. Öğrenciler çok yaratıcı, inanılmaz eserler ortaya çıkarıyorlar. Ya da oyunlar oynuyoruz. Onlardan çöp koleksiyonumdaki parçalardan birini seçmelerini istiyorum ve üzerine hikaye yazmalarını. Bu çöp kimin çöpü olabilir, neden fırlatılmıştır. Fırlatılmış mıdır ya da kaybolmuş mudur? Buraya gelene kadar nasıl bir yolculuk geçirmiştir vs.

Bazen bu çöp koleksiyonumdan müzik aletleri yapıyoruz ve birlikte müzik yapıyoruz. Yani eğitim uygulamalarım topluluğa göre değişiyor. Hepsi yaratıcı aktiviteler. Bazen filmler izliyoruz. Basit aktiviteler yapıyoruz. Mesela ‘Plastik Günlüğü’ diye bir şey yapıyoruz. Onlardan uyandıkları andan itibaren bir gün boyunca kullandıkları plastikleri yazmalarını istiyorum, giysileri ayakkabıları dahil. İşte o zaman anlıyorlar, plastik ne kadar hayatlarının içinde. Bu büyük bir farkındalık yaratıyor ve değişimler böyle başlıyor.


Bu eğitim uygulamalarının bir süresi var mı?

Bu topluluğa göre değişiyor. En büyük hedeflerimden biri de bu eğitim uygulamalarını hazırlamak ve okullara online eğitim yapmaları için ücretsiz sunmak. Çünkü çocuklar çok ilgimi çekiyor. Çok ilgililer ve çok yaratıcılar. İnanılmaz sanat eserleri ve hikayeler yaratıyorlar.

Bu eğitim uygulamalarında bir yaş sınırın ya da yaş tercihin var mı?

Her yaşta okula gidiyorum. Her yaştan çocuk ile çalıştım. Anaokulları dahil. Henüz bebeklerle çalışmadım.

New York’taki durum nedir? Buradaki okullara da gidiyor musun?

New York başka bir hikaye. Burada çok ileri teknolojide bir Çöp Ayrıştırma ve Dönüştürme Merkezi var. Tüketici çöplerin ayrıştırılmasında daha bilinçli. Ve bu merkez en ince detayına kadar tüm çöpleri ayrıştırıyor. Plastiği, camı metali. New York’taki okullara da tabii gidiyorum, eğitim uygulamaları yapıyorum.

Peki, yeni jenerasyondan ümitli misin? Bizlere ve bizden eskilere göre çevreye daha mı duyarlılar, daha mı bilinçliler?

Ben genelleme yapmayı sevmiyorum ve yapmıyorum. Tabii içlerinde çok duyarlı ve çok aktivist olanlarına rastladım. Farkındalıkları daha yüksek. Yeni jenerasyonun İklim Değişikliği konusunda duyarlı liderleri var. Tabii iklim değişikliği hem lokal hem global seviyede daha popüler bir başlık. Eski jenerasyonların alışkanlıklarını değiştirmek onları eğitmek daha zor. Ama şunu da düşünüyorum, babamların zamanında bu kadar çok plastik kullanılıyor muydu, diye. Eskiden ben de hatırlıyorum biz sodayı cam şişeden içerdik. Yani yaşama biçimleri değiştikçe plastiğin hayatımızdaki yeri, kullanım alanı ve oranı da değişiyor. 50’lerin, 60’ların kırsal yaşama biçimlerini düşün. O günlerin tüketim alışkanlıklarına ve uygulamalarına dönmek lazım.

Çok haklısın. Hiç böyle düşünmemiştim. Peki, senin TED konuşmaların var, ben de dinledim. Yayınlanan makalelerin var. Bu proje ile ilgili kitap yazmayı düşündün mü?

Evet tamamen, bu projeye ait bir kitap yayınlamak yakın gelecekteki projelerimden biri. Ama büyük çevre aktivisti Greta Thunberg “Climate Book” adlı kitabında benim projeme yer verdi. Art and Ecology’de makalem yayınlandı. The Magazine of The Polish Academy of Sciences’da diş fırçaları ile yaptığım enstalasyonum kapakta yer aldı ve içinde projeme yer verildi ve daha birçokları.

Peki, Alejandro daha iyiye doğru ilerlemek için bir çözüm önerin var mı?

Mucize bir çözüm yok tabii, bu bir süreç.

İlerlemenin daha iyiye gitmenin yolu diyalogda, iletişimde. Birbirimizi suçlamak yerine, birbirimizi anlayacağız, dinleyeceğiz. Tabii bu sadece halkın diyaloğu ile olmuyor. Bu iletişime hükümetler ve büyük şirketler de dahil olmalılar. Nasıl hayatımızda kullandığımız plastiği azaltabiliriz. Plastik yerine neleri koyabiliriz. Hükümetler şirketleri yönlendirmeliler, teşvik etmeliler ve şirketler düşünmeliler sunduğumuz ürünleri nasıl çevre dostu yapabiliriz diye. Ve biz tüketiciler her satın almamızda bunu sorgulamalıyız ve satın aldığımız ürünleri çevre dostu kriterlere göre yapmalıyız ki büyük şirketler bizlere sundukları ürünleri iyileştirmek ve çevreye en az zararı vermek için uğraşsınlar, onlar da kendi en iyilerini yapsınlar. Ve değişmek için çözüm sevgi, anlayış ve hoşgörü gerekiyor, hep söylediğim gibi.

Gelecek hayallerinden söz ettin, onlara eklemek istediğin var mı?

Evet, Çevre Dostu ulaşım yoluyla dünyayı gezen Pop Up Müze hayalimden söz ettim. Okullarda eğitim uygulamalarımın online ücretsiz yayınlanması hayalimden, bir kitap yayınlama niyetimden. Bunların yanında bunlara ek bir yıldır yumurta kabukları ile çalışıyorum. Bunlardan enstalasyonlar yapıyorum. Bunlara devam ediyorum. Çünkü istiyorum ki hayatımızda doğal olanla olmayanın ayırdına varabilelim.

Alejandro benim soracaklarım bu kadar. Değinmediğimiz bir şey kaldı mı? Eklemek ister misin?

Bu muhteşem bir hazırlık, yeterince her şeye değindik. Ben sana çok teşekkür etmek istiyorum zamanın ve bu özenli hazırlığın için.

Ben sana çok teşekkür ediyorum, iyi ki rastlaştık ve iyi ki bunları konuştuk. Kendimi daha iyi hissediyorum. Tekrar çok teşekkürler. İyi ki senin gibi insanlar, artistler ve aktivistler hala var. Ve inşallah çoğalırsınız. Sizlere ihtiyacımız var ve sizlerden öğrenmeye.