Artistik Portreler: Jerry Ross Barrish
KÜLTÜR & SANAT

Artistik Portreler: Jerry Ross Barrish

Artistik Portreler'in Kasım Ayı Konuğu: Jerry Ross Barrish

GÜNCELLEME TARİHİ: 20 Kasım 2024

Yazar: Ayșe Sarıoğlu


Salon Art+ Design fuarında onun işlerini gördüğümde ayrılamadım. Kendinin de farkettiği gibi onları çok dokunaklı, çok duygu dolu buldum. Bir yanımda favorilerimden Rus Dansçısı, öbür tarafımda Marlene Dietrich. Yarattığı bu hikaye kahramanlarından onların hikayelerini dinlerken stantta epey vakit geçirmiş olmalıyım ki bir ses ‘ artist burada, tanışmak ister miydiniz? ‘ dedi. Ve ben büyülenmiş bir şekilde, çok isterim dedim, arkamda 85 yaşında bu muzur, heyecan, tutku ve yaşam enerjisi dolu çocuk ile karşılaştım. Jerry Rose Barrish. Onu tanımak benim için bir şanstı ve istedim ki siz de onu ve işlerini tanıyın.

 

 Ellerin, ruhun, aklın ve emeklerin için çok teşekkürler Jerry. Bunlar çok güzel, anlamlı ve dokunaklı işler. İçinde hiç büyümeyen bir çocuk görüyorum ve bu heykellerinde de. Bana bu çocuğu biraz anlatır mısın lütfen, kim bu çocuk?

 

Hiç çocuk olma fırsatı verilmeyen bir ailede yetiştim. Dolayısıyla hiç çocuk olamadım. Tahmin ediyorum bu sebeple şu anda ve son 40 yıldır çocukluğumu yaşıyorum. Çocuk olarak, genç olarak her zaman ciddiydim. 20’li yaşlarımın ortasına kadar sanat ile ilgili hiç bir şey yapmadım. Sonra sanat eserlerini toplamaya başladım. Bu sırada çok iyi eserlerin yanında, çok iyi olmayan eserlerin de olduğunu fark edip bu işe el atmaya karar verdim. 1,5 yıl heykel üzerine çalıştım ve sonunda kendimi San Fransisco Sanat Okulu’nda buldum.Heykellerimi onlarla paylaştım ve okula kabul edildim. Okulun ilk günü bölümümü ‘ Film Yapımı ‘ ile değiştirdim. Film Yapımı’ndan mezun oldum, 15 yıl bu alanda çalıştıktan sonra 1988 yılında heykele geri döndüm. Herkes bana ne tür artist olduğumu soruyor, onlara ‘ Anlatı Sanatçısı ‘ olduğumu söylüyorum. Çünkü ben heykellerimle ve filmlerimle hikaye anlatıyorum ve sesimi bu alanda duyurmak istiyorum.

 

 Birçok kahraman yaratıyorsun. Ama her şeyden önce, hayatının kahramanısın. Bu kahramanı nasıl yarattın? 

 

Ayşe, her şey tesadüflerle oldu. Ben ve eşim yaşamayı çok istediğim California’daki Pacifica’ya taşındık. Pacifica çok sayda kirli plajların olduğu karavan parkları ile ünlüdür. Noel’e doğru bir Noel agacı yapmaya karar verdim ve plajlardaki çöpler benimle konuştu. Noel ağacını bu plajlardan topladığım plastiklerle yapmaya karar verdim. Hayvanlar ve çeşitli figürler oluşturdum ve bu parçaları sevdim. İşte bütün hikaye bu Noel ağacı ile başladı.

 

 Ve bu kahramanın hikayesi nedir? Bundan biraz söz edebilir misin lütfen?

 

Güzel bir soru. Benim ile ilgili bir belgesel yapıldı. Plastic Man : The artful life of Jerry Ross Barrish. Bu belgesel benim hayatım ve işim ile ilgiliydi. Belgeseli izleyenler beni ve plastiklerden yarattığım kahramanlar ile figürleri çok ilham verici bulduklarını söylediler. Ben kendimi ve yaptığım işi çok ilham verici bulmuyordum. Kendimi bir alanda çok yetenekli buluyordum, en önce sanat okuluna minnettardım bana bu materyallerle sanat yapabileceğimi öğrettiği ve bu fırsatı sunduğu için. Bir sanatçı olarak en zor şey kendi sesini bulmak ve onu kabul ettirmektir. Hala eserlerim bugün var, benzersiz ve özel. Bu beni çok mutlu ediyor.

 

 Bana biraz anlatabilir misin? Bu kahraman nasıl bir ailede büyüdü? Nasıl bir çocukluk geçirdi?

 

Ben anne tarafımdan dördüncü jenerasyon San Fransisco’luyum ve baba tarafımdan ilk jenerasyon. Annem Alman kökenli ve 1950’lerde Fort Lauderdale’den gelmiş ve babam Ukraynalı 1900’lerde Chicago’ya yerleşmiş. Babam boksör ve annem perakende satış işindeydi. Ailem ticaret ile uğraşırdı.Ailenin sanat ile ilgisi yoktu. Sanatçı, sanata ilgisi olan ya da sanat koleksiyoncusu kimse. Sanat tamamen benim ilgi alanımdı. San Fransisco Museum of Art’a ilk gittiğimde 10 yaşındaydım. İşte sanat tutkum ve yolculuğum böyle başladı. 1961’de orduya girdiğimde de bu yolculuk hep devam etti. Sanat galerilerini gezmeye ve sanat eseri toplamaya başladım. Bunlar sanat geçmişim olmadığımdan dolayı genellikle garanti parçalardı. Böylelikle bir sanat koleksiyoncusu haline geldim ve sonra iyi örnekler kadar kötü örnekler de olduğunu görüp bu işe el atmaya karar verdim. Heykel yapmaya başladım ve bu heykellerimle San Fransisco Art School’a başvurdum ve kabul edildim. Film yapımcılığından mezun olduktan sonra iki tane film yaptım ve sonra Almanya’daki DAAD Art Residency programına kabul edildim ve bu residency programından sonra bir kaç ödül aldım. O vakte kadar soranlara artist olduğumu söylemiyordum ve bu ödüllerden sonra soranlara artist olduğumu söyler oldum.

 

 Bu sanat yolculuğunda dönüm noktaların neler oldu?

 

Başladığımdan beri West Coast’de 16 müzede yer aldım. 100 ‘den fazla sergi yaptım. Geçen Mayıs Mississipi’ nin doğusunda yaptığım sergi devrim niteliğinde oldu. 35-40 yıldan fazla zamandır sanat yapıyorum. Herkesin benim ile ilgilendiği nokta New York’ta sergimin olup olmaması oldu. Onlara dedim evet New York’a gittim. İşte New York benim sanat yolculuğumun dönüm noktası oldu. New York’ta işlerini sergilemek başka bir seviye. Burası birinci lig.

Bu yaklaşım beni bayağı şaşırttı, ben aynı bendim işlerim aynı işler. Evet bana şaşırtıcı geldi, ama bu gerçek.


 

 Bu yolculuk ne zamandan beri devam ediyor?

 

İlk yaptığım iş 1968 yılında geleneksel bronz bir heykeldi. San Fransisco Art School’a 1970 yılında kabul edildim. Ve 1988 yılında ilk sihirli plastik heykelimi yaptım. Plastiği çevre duyarlılığım ile ilgili mesaj vermek için seçmedim. Çevreye duyarlılığım var ama bu benim kişisel meselem. Plastik benim için bronz gibi taş gibi bir malzeme. Fakat insanların işlerimi ‘ çevre duyarlılığı ‘ penceresinden değerlendirmeleri benim ve işlerim açısından başka bir pozitif etki.

 

 Sanatçı olmadan önce ne yapıyordun?

 

Herhalde New York’ta bir işe sahip olmak moda ya da başka bir popüler işle uğraşmak daha emin bir yol gibi görünebilirdi. Sanat okuluna başladığımda bunları hiç hesaplamadım. Sadece kalbimin sesini dinledim. Ne alırım ne veririm hiç düşünmedim. Ve sanat okulunu bitirdikten sonra da işimi yaptım ve hikayelerime konsantre oldum. Bu benim hayatımı inşa etmemi sağladı. Her zaman sanatımdan para kazandım, sanatımı devam ettirmek için başka bir iş yapmam gerekmedi. Ve bu durum beni çok özgürleştirdi ve bağımsız bir artist olmamı sağladı.

 

Çevreye duyarlı bir kişi misin? 

 

Evet kendimi Çevreci olarak adlandırabilirim. İşlerim de çevreci. Ama işlerim ve ben sadece hikaye anlatanız, bu işleri hikaye anlatmak için yapıyorum.

 

 Günlük hayatında plastik var mı? Bu senin için ne anlama geliyor?

 

Haftada bir materyal toplamak için’ Recycle Center’ a gidiyorum. Plastik ya da metal gibi işime yarayacak parçaları seçiyorum. Çevreci bir artist olduğum ve plastikten uzak kalmaya çalıştığım için çok seçiciyim. İşime ilham verecek sihirli parçaların peşindeyim. Bu parçalar heykel haline geldiğinde ve bir hikaye anlattığında ben bile bu parçaların nereden geldiğini hayal edemiyorum. Düşünüyorum benim başımı ne eğdirir, reddedilme ya da eleştirilme mi? Bir artist olarak yaptığın işleri herkesten çok seviyorsan bu tüm negatif geri dönüşlere iyi bir cevap oluyor. Ben yaptığım işleri herkesten çok seviyorum.

 


  Günlük hayatında kullandığın plastikleri de heykele dönüştürüyor musun?

 

Evde en çok şişelerin tepesini ve kapaklarını biriktiriyorum. Genelde çöpleri caddelerden ve en çok da otobanlardan toplamayı tercih ediyorum, ya da okyanus kıyısından.


 

 Günlük hayatında kullandığın plastiği azaltmak için bir şeyler yapıyor musun?

 

Geri dönüştürüyorum.

 

 Önce bir konsept belirleyip ona göre plastik parçaları mı topluyorsun, yoksa önce plastik parçaları toplayıp sonra onlarla ne yapacağına mı karar veriyorsun?

 

İlk işe başladığımda parçalar bana ne yapacağımı dikte ediyordu, yani onlar bana hükmediyordu. Örneğin diyorlardı ki ben dinazorum, beni dinazora dönüştür. Zaman içinde ben ne yapacağıma karar verip, ona göre parçaları toplamaya başladım. Ama yine de halen bunun iki taraflı işlediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

 

 Topladığın plastikler heykele dönüşürken nasıl bir işlem ve süreçten geçiyor?

 

İlk bu işi yapmaya başladığımda şöyle kurallarım vardı, neden diye sorma. Parçaları değiştirmeyecektim, kesmeyecektim, para ile hiç bir parça satın almayacaktım. Parçaları bulduğum hali ile kullanacaktım. Bu yüzden çoğu kişi benim erken işlerimi çok naif ve özel buluyorlar. Ancak zaman içerisinde bu işleri yaptıkça, heykellerim ile hikaye anlattığımdan bu hikayeyi anlatırken değiştirmem ya da eklemem gereken parçalar varsa onları yapmaya başladım. Çünkü heykellerimi daha sofistike hale getirmeye karar verdim.

 

 Nasıl bir teknik ve ne tür araçlar kullanıyorsun?

 

Bir çok el aleti kullanıyorum ve bükme aletleri, kesme aletleri ve yapıştırıcılar. Ayrıca hikayeyi daha iyi anlatacak bir parça varsa mükemmel şekil ve renkte onlara da para ödeyip alıyorum.

 

 Ve lütfen bize yarattığın kahramanlardan söz eder misin? Kim bunlar? Onları yaratırken sana ne ilham veriyor?

 

Bu fuarda işlerimin çok azını görebildin. Stüdyoya geldiğinde daha fazlasını görme fırsatını bulacaksın. Benim günlük hayatın bir parçası olan çok sayıda işim var. Cappuccino makinası, fotoğraf makinası, bir çok hayvan, kedi, köpek, buffalo, boğa, müzisyenler, dansçılar. Ben bunları yaparken günlük hayattan bir kareyi donduruyorum. Bir model kullanmıyorum, bir poz üzerinde çalışmıyorum. Film yaparken de öyleydim hep gerçek anlar ve kişilerle çalışmayı seçerdim. Hiç manken kullanmayı seçmedim. Hepsi spontane ve hayatın içinden.


 

 Plastikle çalışırken herhangi bir sağlık endişen var mı? Eldiven ve maske kullanıyor musun?

 

Harika ve çok önemli bir soru. Sana bana kaç kere workshop talebi ile geldiklerini anlatamam. Yapmıyorum, kabul etmiyorum. Bu çok tehlikeli bir iş, şakası yok. Tabii maske kullanıyorum, bazen eldiven de. Bütün ellerim yandı plastik ile çalışmaktan. Ayrıca çocuklarla çalışmamı istiyorlar, aah diyorlar ne hoş bu tam çocuklara göre. İşin iç yüzünü bilmiyorlar, hiç çocuklara uygun bir iş değil. Ayrıca ben bu işleri yaparken çok sayıda motorlu elektrikli alet de kullanıyorum. Yani çocuklara hiç uygun değil.

 

 En sevdiğin parçalar hangileri? Bir koleksiyoncunun koleksiyonuna girdiklerinde onlardan ayrılmak zor oluyor mu? Onları özlediğin oluyor mu?

 

Bu harika bir soru. İlk bu işe başladığımda elimde sekiz, dokuz parçam vardı. Biri satıldı, ilk satılan parçam. Sonra ne oldu biliyor musun? Ben ve eşim Nancy bunalıma girdik. Dedik ki biz bu satıştan hiç memnun olmadık. Bunu yakın bir arkadaşımız ile paylaştık ve arkadaşım dedi ki sen her seferinde en iyi parçan için çalış, onu yarat. Ve izin ver her senden ayrılan parça senin hayatını değiştirsin ve sen hep daha iyiye doğru ilerle ve her seferinde mesafe al. Ama sen çok haklısın, ben hala yeni yarattığım bir karakteri stüdyoda ertesi günü görmek için can atıyorum.

 

 Seni çok iyi anlıyorum Jerry. Herhalde benzer duyguları hissederdim. Gelip hepsini henüz görme fırsatını bulamadım, ama hepsini fotoğraflarından taradım. Çok güzeller. Ve bunların isimleri de çok güzeller. Bunlara nasıl isim veriyorsun?

 

Bu da başka bir harika soru. Evet Ayşe bunların isimleri çok önemli. Bir sanat makalesinde yazıyordu, artistlerin verdiği isimler bazen sanatsevere dokunmuyor ve bir anlam ifade etmiyor diye. Sana bu konudaki hikayemi anlatayım, isim niye önemli? Bir gün bir melek heykeli yaptım ve ismini ‘ You can’t damn me, I am an angel ‘ diye koydum. Ve sonra bu figürü fotoğrafladım. Ve karar verdim ki bu figür ile isim uyuşmuyor ve ismi ‘ I should have done more ‘ olarak değiştirdim. Ben dahil herkesin figüre olan yaklaşımı değişti. Evet isim çok önemli, doğru mesajı verdiğine ve hikayeyi doğru anlattığına inanıncaya kadar üzerinde çalışıyor ve düşünüyorum.

 

 Üzerinde çalışmak istediğin başka bir materyal var mı? Bir sonraki adımda yaratmayı düşündüğün bir karakter?

 

Materyal, sanmıyorum yok. Plastik benim materyalim. Ve karakter evet. Burada bulunduğum süre içinde her gün bir çok galeriyi gezme fırsatını buldum. Tam hatırlamıyorum, sanırım Swann Galeride idi, çok güzel bir resim gördüm. Bir kadın, dikiş makinasında. Ve karar verdim gidince ilk yapacağım heykel bu olacak. Dikiş makinası ve kadın. Evet yapabilirim, heyecanlıyım.

 

 Dört gözle görmeyi bekliyorum. Ya bronz heykellerin?

 

Benim işim plastik ile. Ama sadece 12 adet bronz heykelim var, dışarı gidebileceği için bana soruyorlar. Ama bronz çok pahalı bir materyal. Şimdi hayatta değil ünlü bir küratör Peter Selz bana demişti ki senin işin plastik. Evet benim işim plastik.


 

 Biraz 'Plastik Man' ile ilgili konuşabilir miyiz? 

 

İlk Yahudi Film Festivali kurucularından Janis Plotkin, sponsoru olduğum film festivalinde işlerimi gördü ve benim ile ilgili bir film yapmak istediğini söyledi. O surada başka bir Alman film direktörü işlerimi görmek için stüdyoma geldi ve benim ile ilgili bir belgesel yapmak istediğini söyledi ve üzerinde çalışmaya başladı. Jannis Plotkin film ile ilgili bana sorunca dedim ki neden gidip o Alman film direktörünün işini devam ettirmiyorsun? İşte ‘ Plastic Man ‘ böyle doğdu. Ve Alman film direktörünün başlattığı küçük bir hikaye Jannis sayesinde büyük bir hayat hikayesine dönüştü. Ve soranlara dedim ki ‘ Plastic Man ‘ iş yaptı, çünkü bu yapımcılar benim ile ilgili annemin benim hakkında bildiğinden çok şey öğrendiler. Bu gerçek!

 

 Eserlerin hangi kalıcı koleksiyonlarda yer alıyor?

 

İşlerim başta Oakland Museum of California, Berkeley Art Museum, Crocker Museum ve San Jose Art Museum olmak üzere bir çok kalıcı koleksiyonda yer alıyor. Daha çok California ve West Coast diyebiliriz.

 

 Çocuklarla çalışma hayalin var mı? Ya da sanatını ve konseptlerini sanat okullarında yeni nesillerle paylaşmak hayalin?

 

Hiç böyle bir hayalim yok. Yaptığım iş tehlikeli, çocuklara uygun değil. Sağlıklı değil. Okullarda da çocukları meşgul tutmaya çalışıyorlar, Onlara sadece sanatı takdir etmeyi, sanata hayran olmayı öğretmeliler. O zaman çocuklar yolunu bulur. Kendi sesini bulur. Ya iyi bir sanatçı olur ya iyi bir koleksiyoner. Bana outsider artist master olduğumu söylüyorlar. Ben outsider artist olmak için çalışmadım, Başka outsider artistlerden ilham almadım. Bu benim sesim ve işim. İşimi yapıyorum. 

 

 Gelecekle ilgili hayallerin ve planların neler?


Ayşe, gelecek ile ilgili hayallerim? 5 yaşında değilim. Ama, East Coast’ dan gördüğüm ilgi beni gerçekten çok mutlu etti. East Coast’da daha çok sergim olsun istiyorum. East Coast’daki müzelerde yer almak istiyorum. Asya’ lıların özellikle Çinlilerin işlerime ilgisinin büyük olduğunu söylüyorlar. Orada yer almak isterim.

 

 Pişmanlığın var mı?

 

Artistik bir pişmanlığım yok. Çok sayıda hatam var, onlardan öğreniyorum. Ama ben en çok annemin hatalarından ya da başkaların hatalarından öğreniyorum.


 

 Nasıl bir dünya hayal ediyorsun? 


Dünyanın bu halinin kendi ülkem dahil pek konuşulacak bir tarafı yok. Dünyanın bugünü ve geleceği ile ilgili bol bol endişe duyuyorum.

 

 Eklemek istediğin bir şey var mı Jerry?

 

Ayşe, 40 yıldır bu işi yapıyorum. Erkekler ile kadınların benim işlerine yaklaşımı çok farklı oluyor. Erkekler işlerimi akıllı, dahice ve yaratıcı bulurken kadınlar dokunaklı, duygulandıran buluyorlar. Bu enterasan bir ayrım. Bu farkı paylaşmak istedim.

 

Bu kadar kısa zamanda çok istediğimiz için bu röportajı gerçekleştirdik. Gerçekten seni ve işlerini tanımak bir şanstı Jerry. Çok teşekkürler.

 

Ben çok teşekkür ederim, bana bu fırsatı sunduğun için Ayşe. Çok heyecanlandım ve mutlu oldum. Daha yeni başladık, seni en kısa zamanda atölyeme bekliyorum.