Artistik Portreler | Joe Woolhead
KÜLTÜR & SANAT

Artistik Portreler | Joe Woolhead

Artistik Portreler’in eylül konuğu Joe Woolhead.

GÜNCELLEME TARİHİ: 11 Eylül 2024

Röportaj: Ayşe Sarıoğlu

Joe ile Joe’un World Trade Center’daki sergisinde tanıştık. World Trade Center’ın inşası sırasında çektiği fotoğrafları beğendim ve sonra Joe’nun bu fotoğrafları çekmek ile görevlendirilmiş Silverstein’de çalışan yetkili fotoğrafçı olduğunu öğrendim, bana daha da ilginç geldi ve kendisi ile bu röportajı yapmaya karar verdim. Sağ olsun kırmadı ve World Trade Center’da buluştuk.

Hoş geldin Joe. Bu yoğun günlerinde bana zaman ayırdığın için çok teşekkürler,

Sen de hoş geldin. Asıl ben sana çok teşekkür ederim bana bu fırsatı verdiğin için.

Joe, hikayen ile başlayalım lütfen. Seni NYC’e ne getirdi? Ne zaman ve nasıl geldin?

Çok basit, bir kız yüzünden. Aşk, beni bu ülkeye ve şehre getiren. Hem de ilk aşk.

Sen Dublin’de doğdun ve büyüdün öyle değil mi?

Evet, Dublin’de doğdum ve büyüdüm. Orta sınıf çalışan bir aileden geliyorum. Babam fabrikada çalışırdı ve annem ev hanımıydı. Biz 6 kardeştik ve ben ailenin en küçüğü idim. Hiç Amerika'ya gelme hayalim ve planım yoktu. Kız Arkadaşım New York’tan iş teklifi aldı, ben de onu takip etmeliyim diye düşündüm. O zamanlar doğru dürüst bir vizem bile yoktu. 2 yıl sonra ayrıldık ben İrlanda’ya geri döndüm ve 1992 yılında Green Card’ımı aldım.

Bu nasıl gerçekleşti?

1992 yılında özel bir Green Card programı vardı. Benim ülkemde on yıllarca visa için reddettikleri kişilere bir şans tanıyorlardı. İşte ben o azınlığın içindeydim.

Ne şans, öyle değil mi Joe?

Vallahi Ayşe o yıllarda şans olduğunu düşünmüyordum. Çünkü, New York’a geldikten sonra inşaat işlerinde işçi olarak çalışmaya başladım. Hiç de mutlu değildim doğrusunu istersen. 1996 yılında şu an bulunduğumuz noktaya çok uzak olmayan bir inşaatta çok çok büyük bir kaza geçirdim. Bina çöktü. İyileşmem 6-7 yılımı aldı, bu 6-7 yılda hiç çalışamadım. Ve bu bana çok büyük bir tokat oldu. Çok kötüydüm, zor iyileştim. Ve iyileşince koleje gitmeye ve film okumaya karar verdim. Koleje başladım ve sonra 9/11 oldu.

Peki Dublin’de gelmeden önce ne ile meşguldün?

Dublin’de kolejdeydim. İletişim okudum.

İlk geldiğinde kaç yaşındaydın?

İlk gelişim 1990 yılı idi ve 22 yaşındaydım.

O yaşlarda bu şehirde nasıl var olmayı becerebildin?

Kendimi şöyle ifade edebilirim, gerçekten ama gerçekten zar zor ve şans eseri hayatta kaldım.

İlk gelişimde Green Card’tan önce ya inşaat işlerinde işçi ya da mutfaklarda vasıfsız işlerde çalışan biri idim. Green Card’tan sonra alçı ustalığı, taş ustalığı gibi daha beceri isteyen birtakım işlerde çalışır oldum.

Bu işlerde kaç yıl çalıştın?

29 yaşımda geçirdiğim büyük kazaya kadar yani Amerika’da toplam 7 yıl. Ama Amerika öncesi Dublin’deki kolej yıllarıma kadar bir de Londra’da çalıştım.

Hiç bu yıllarda hayal kırıklığı yaşadığın oldu mu? Vazgeçip ülkene dönmeyi aklından geçirdin mi?

Evet, 1992’deki durgunlukta iş bulamadım. Ve vizemi de yenilemem gerekiyordu. Büyük bir hayal kırıklığı ile İrlanda’ya geri döndüm.

Peki, ülkene hayal kırıklığı ile döndün. Sonra tekrar niye geldin. Aşk da bitmişti.

Aşk bitmemişti, tekrar konuşup devam etme kararı vermiştik. Yani geri geldim, yine aşk için.

Nasıl ve ne zaman hayatın değişti? Ne hayatını değiştirdi?

Hayatımı iki şey değiştirdi. Birincisi, 1996 yılında geçirdiğim büyük iş kazası ve 9/11.

Çünkü iş kazasından sonra çalışamaz hale gelince tekrar koleje gidip film okumaya karar verdim.

Ve 9/11’da Queens Corona’daydım. Radyoda Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırıyı duydum. Refleks olarak o dakika kameramı kaptığım gibi metroya koştum. Yolda kamerama film almak için durdum. 10 rulo film ile metrodan Canal Street’te indim ve oradan hemen Broadway’e geçtim. Broadway’de herkes panik halinde olay yerinden uzaklaşmaya çalışıyordu. Ben olay yerine doğru ilerledim. Polis birçok noktada beni durdurdu. Tam Dünya Ticaret Merkezi’nden birkaç blok ötedeki Chambers’a geldim. Orada bir kulenin tamamen çöktüğünü fark ettim. İkinci kuleyi altı kez 35mm’lik kameram ile görüntüledim ki gözümün önünde ikinci kule de çöktü. Ve ortalığı büyük bir toz ve duman bulutu kapladı.

Sanki hayalet şehir gibiydi, her yer gri ve siyah. Ben olay yerini bu hali ile de görüntüledim. Dolayısıyla bir öncesi ve bir de sonrası olmak üzere elimde iki adet fotoğraf oldu. Sonrasında polis gelip bizi olay yerinden uzaklaştırmaya çalıştı. Ben de yakındaki bir otele sığındım ve zaman zaman dışarı çıkıp durumu kontrol ettim.

Bize biraz insanlardan söz eder misin? O an kimlerle beraberdin?

Otel lobisinde iken başka uçakların farklı noktaları vuracağı ile ilgili söylentiler dolaşıyordu. Herkes panik ve korku içindeydi. Neyse ki bunlar söylenti çıktı. Ben otelden dışarı çıkıp yeni fotoğraflar çekmek üzere tekrar olay yerine yakın bir noktaya doğru hareket ettim. Profesyonel fotoğrafçıların yanında Columbia Üniversitesinden öğrenciler de fotoğraf makineleri ile oradaydılar ve anı fotoğraflıyorlardı.

Peki Joe, kameranı kaptın olay yerine koştun. Bunu içgüdüsel olarak hiç düşünmeden mi yaptın? Yoksa bir gün bu görüntülerin hayatını değiştireceğini biliyor muydun?

Hiçbir fikrim yoktu, her şeyi otomatik olarak yaptım. Üzerinde hiç kafa yormadım. Zaten her şey çok hızlı gelişti, düşünecek vakit de yoktu. Korkmadım, duygularımı kontrol etmeye çalıştım. Ve bunu bir iş olarak gördüm ve olay günü tüm gün oradaydım ve fotoğraf çektim. Çünkü orada o an tarih yazıldığının çok farkındaydım.

Olay anında Queens’te evindeydin, olay yerine ulaşmak kaç dakikanı aldı?

Olay anından sonraki 15. dakikada, radyoda ikinci haberi dinledikten sonra yola çıktım. Metro normal kalabalığındaydı. İnsanlar normal hayatlarına devam ediyorlardı. New Yorklular dumana duyarlı oldukları için sadece yükselen duman sebebiyle olay ile ilgileniyorlardı. Metrodaki insanlar olayın büyüklüğünü ve önemini anlamış gözükmüyorlardı.

Peki, bu fotoğraflar nerede ve nasıl yayınlandı? Fotoğrafları nasıl ve kiminle paylaştın?

Olay yerinde fotoğraf çekerken, başka fotoğrafçılarla tanıştım. Bir Fransız fotoğrafçı Midtown’daki Fransız bir fotoğraf ajansından söz etti. Hemen oraya koştum. Çünkü, öğrenciydim ve kalan son 10 dolar ile fotoğraf filmlerini almıştım. Hükümetten gelecek borç parayı bekliyordum. Fransız fotoğraf ajansına fotoğrafları gösterdim. Çok beğendiler. Ve Romanya, Fransa, Amerika, Kanada ve Japonya başta olmak üzere tüm dünyada yayınladılar. Şoktaydım. Çünkü daha kolejde öğrenciydim.

Kolejde kaçıncı yılındı? Ve sana hatırı sayılır bir para ödediler mi?

Kolejde ikinci yılımdı. Evet bana ödeme yaptılar.

İsmin tüm haberlerde geçti mi?

2001 yıkında benim ile birlikte orada çok sayıda fotoğrafçı vardı. Haberlerde ismim geçmedi. Gündelik hayatımda büyük bir değişiklik olmadı.

Diğer günlerde olay yerinden fotoğraflar çekmeye devam ettin mi?

Hayır. Kolejde okuyordum ve okuluma derslerime konsantre olmaya karar verdim. Fotoğraf ajansı benim ile çalışmaya devam etmek istediğini söyledi. Benden paparazzilik yapmamı talep ettiler. Ben çok ilgilenmedim, okul hayatıma geri döndüm.

Silverstein şirketindeki işi nasıl buldun?

Hunter Koleji bitirdikten sonra film şirketinde çalışmaya başladım. Bir arkadaşım Silverstein’de çalışıyordu. Ve o bana şu an içinde bulunduğumuz 7 World Trade Center’ın inşa edildiğini söyledi ve inşa anını fotoğraflamak üzere fotoğrafçı olmamı istedi. Gittim projeyi gördüm, ne kadar büyük bir proje olduğunu anladım. 11 Eylül’de yıkılan binaların yerine yenilerinin yapılması bir umut arayışıydı. Bu umut arayışının bir parçası olmak istedim. Ayrıca bu ikiz kulelerin yıkılışına şahit olan bir kişi olarak, inşasına da şahit olmak çok heyecan vericiydi ve büyük bir ayrıcalıktı. Bu iş ile çok ilgilendim ve projenin içine tam konsantrasyonum ile tüm kalbimle dahil oldum, halen aynı heyecan ile çalışıyorum. Mimarlarla inşa toplantılarına katıldım, materyallerin üretildiği fabrikaları görüntüledim, inşaat işçileri ile inşaatta çalıştım. Onların çalışma anlarını görüntüledim. Bu küçük detaylarda ben büyük resmi gördüm.

Ben bu binaları biraz karıştırıyorum. Şimdi biz en başta yapılan 7 World Trade Center’dayız. Bu yıkılan ikiz kuleler yerine kaç tane daha bina inşa edildi?

JW 3 World Trade Center

One World Trade Center

4 World Trade Center

The Oculus

9/11 Memorial Museum inşa edildi.

Şu anda 2 World Trade Center inşa ediliyor, Oculus’un bir benzeri olacak. Zemin kat, alışveriş merkezi. Ve bir söylenti uzunca süredir devam ediyor. 5 World Trade Center ile ilgili. Yeri, projeleri hazır. Pandemi bu projeyi de sekteye uğrattı, akıbetini henüz bilmiyoruz. Ve yine pandemi sebebiyle 2 World Trade Center inşaatında gecikmeler yaşandı ve yaşanıyor.

Yeni inşaat ne zaman başladı? Ne kadar sürdü?

Ben 2006 yılında projenin en başı sayılabilecek bir yerde projeye dahil oldum. Çalışmaların ilerlemesini ve aşamalarını fotoğraflıyordum. Yaklaşık olarak,

1 World Trade Center 2006-2014

4 World Trade Center2008-2013

3 WorldTrade Center 2010- 2018

2 World Trade Center 2008- devam 

Oculus 2009-2014

Projeler çok zaman aldı, çünkü gerçekten çok büyük projelerdi. Bütün dönüm noktalarını görüntüledim.

Toplamda kaç fotoğraf çektin?

Tahmini üç milyon. Sadece binaların yapım aşamaları değil proje ile ilgili her şey dahil bu rakama.

Bu fotoğrafları herhangi bir yarışmaya dahil ettin mi?

Hayır, sadece görüntüledim.

Bu görüntülemenin içinde videolar da var mı?

Videolar var tabii, başka bir arkadaşım ilgileniyor. Ben ona yardımcı oldum.

Yani video ve fotoğraf farklı kişilerin sorumluluğunda? Sordum çünkü dokümantasyon açısından video da çok önemli. Bir belgesel film yapılabilir diye düşündüm.

Evet 11 Eylül’ün 10. yıldönümünde 9/11 Memorial Museum’un açılışı anısına bir tane yapıldı ve gösterildi. İkincisi üzerinde arkadaşım çalışıyor.

Daha önce bu çalışanlardan biri olmanın ve empati kurabilmenin başarında etkisi oldu mu?

Tabii, ben de bu inşaat işçilerinden biriydim. İşin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Fakat bu proje tüm çalışanlar için ayrıca çok değerli. Ben dahil hepimiz bu projeye yüreğimizi koyduk. Bir misyonumuz var, buradaki herkes yıkılan ikiz kulelerin yerine yenisini inşa etmek istiyor. Hepimiz bu dünyaya iyilik yapmak, iyi değerler kazandırmak istiyoruz ve her gün gururla onurla işe geliyoruz ve çalışıyoruz.

Riskli bir iş, umarım iyi para kazanıyorlar. Ve eminim şirket iş güvenliği açısından azami özeni gösteriyordur.

Evet riskli bir iş. Tabii iyi para kazanıyorlar. Ve evet şirket iş güvenliğine büyük özen gösteriyor. Bir iki küçük kaza oldu tabii. Ana hiç can kaybına yol açacak büyüklükte bir kaza olmadı.

Kaç işçi çalışıyor, bilgin var mı?

İnşaatın en yüksek noktasında çalışan 5.000’den çok, 2010’daki rakamlar yaklaşık. Stresli, yoğun ve zamana bağlı işler. Hepsi bir plan dahilinde işliyor, dolayısıyla rakamlar çok oynak.

Fotoğraf çekerken işçiler veya senin için herhangi bir tehlike var mı? Bununla ilgili herhangi bir anın var mı?

Benim görevim inşaat sahasındaki tutkulu, arzulu yoğun çalışmayı kameralara yansıtmak. Ama bunu yaparken de gündelik işi aksatmamak. Doğal akışı bozmamak. Çünkü işçilerin saniyelik dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon eksikliği büyük iş kazalarına sebebiyet verebilir. Bu da benim işimin zorluğu ve stresi. Ben kendim ufak tefek kazalar geçirdim. Tanrıya şükür olsun hiçbir kazaya sebebiyet vermedim.

Her gün inşaat alanına gidiyor musun?

Her gün gidemiyorum. Çünkü tüm fotoğraf işlerinden sorumluyum, başkaca birçok iş oluyor. Haftanın 4-5 günü inşaatın en tepesine gidiyorum. Farklı pozisyonları çekmek istediğim için gün içinde birden çok kere gittiğim oluyor.

Philippe Petit’i biliyor musun? Bu ismi daha önce duydun mu?

Tabii tanıyorum. Yeni karşılaştım.7 Ağustos’da New York’ta Cathedral of Saint John the Divine’da İkiz Kuleler arasındaki efsanevi yürüyüşünün 50. yıldönümü anısına yürüyecek. Bu yeni heyecanını paylaşmak üzere buraya geldi. 3 World Center’da karşılaştım.

7 Ağustos 1974 sabahı Dünya Ticaret Merkezi'nin İkiz Kuleleri arasında izinsiz ip cambazlığı yaparak ünlendi Fransız ip cambazı sanatçısı Philippe Petit. Evet, tam 50. yıldönümü olacak 7 Ağustos’da.

Çok heyecan verici, bu yeni kuleler arasında da yürür mü dersin?

Sanmam, bunun için artık epey yaşlı. Kilisedeki yükseklik 20 feetden çok değildir sanırım. Ama her gün antrenman olsun diye 2 saat yüksekte yürüdüğünü biliyorum.

Cathedral of Saint John the Divine’a onu izlemeye gidecek misin?

Evet tabii çok görmek istiyorum.

Philippe Petit yanında başka bildiğin ip cambazı var mı burada yürüyebilecek?

Başka bildiğim ip cambazı yok ama burada çalışan bir demir işçisi Jim Brady 1 WTC’den base atlayışı yaptı ve paraşütle West Street’e atladı.

Sence en iyi yürünebilecek yer neresi şu anda?

Bence World Trade Center 3 ile World Trade Center 4 arası yürümeye uygun.

Sen yürüyebilir misin?

Ben Philippe Petit değilim. Nasıl yürüyeyim?

Sordum çünkü bana yeterince cesur geldin.

Teşekkürler, keşke.

Çektiğin fotoğraflar arasında en beğendiğin hangisi?

İnşaatın en tepe noktasında vinçin üzerinde çalışan 5 inşaat işçisi fotoğrafım en beğendiğim ve çok da ses getiren fotoğrafım. Fotoğrafı internette yayınladıktan sonra çok hızlı yayıldı. Ertesi gün New York Post ve Daily Post’da yayınlandı. Beni aynı gün Port Authority aradı ve fotoğrafı benim çekip çekmediğimi sordu. Evet, dedim ben çektim. Dediler biz bu fotoğrafı beğenmedik ve güvenlik açısından uygun bulmadık ve bana 9 ay ceza verdiler.

Yani 9 ay fotoğraf çekemedin mi?

Çektim, ama başka alanlarda. İnşaattan çekemedim yasaklı olduğum için.

Bu fotoğrafı mutlaka burada yayınlayalım.

Tamam.

Fotoğrafçı olmanın yanında kendini artist olarak da görüyor musun?

Evet, fotoğraf sanatçısı olmamın yanında sanatın birçok dalı ile ilgileniyorum.

Geçtiğimiz aylarda NYC Culture Club’da kişisel sergin oldu. Toplam kaç sergin var?

Yedi adet sergim var.

Kişisel? Grup? Hepsi NYC’da mı?

İkisi grup ve beş tanesi kişisel.

Bir tanesi Dublin’de 9/ 11’in onuncu yıl dönümünde gerçekleşti. Kalanlar NYC’da oldu.

Ve genelde fotoğrafların büyük ölçekte. Bir özel sebebi var mı? 

Evet, büyük boyutları tercih ettiğim doğru. Küçük fotoğraflar da var. Eğer detay vermek istersem küçük boyutları tercih ediyorum. Ama büyük fotoğrafların duyguları ifade etmede daha etkin olduğunu düşünüyorum.

Gelelim kitabına, ne zaman yayınlandı ve nasıl karar verdin? İçeriğinde neler var?

Scott Raab bana yardımcı oldu. O Dünya Ticaret Merkezi’nin bir diğer adıyla Özgürlük Kulesi’nin yapımı ile yakından ilgilendi. 2005 yılından inşaatın tamamlandığı 2014 yılına dek her ay Esquire’da yayınlanmak üzere hazırladığı on bölümlük bir yazı dizisinde hem toplantı odaklarındaki takım elbiselilere hem de inşaatta cesurca çalışan inşaat işçilerine yer verdi. Ve fotoğrafları her ay benden satın alıyordu. Yazı dizisinin sonunda kitap yayınlamaya karar verdiğini bana açıkladı ve yine fotoğraf talep etti. 50’ye yakın fotoğraf seçti ve sonunda bunun bir iş birliğine dönüşmesini önerdi. Bana da mantıklı geldi ve ‘Once More to the Sky: The Rebuilding of The World Trade Center’ adlı kitabımız 9/11’in yirminci yılında büyük bir resepsiyon ile okuyucuya sunuldu.

Ve binanın inşasına yardım eden insanların hikayelerinin yanı sıra hayatta kalanların ve hayatta kalamayanların ailelerinin hikayeleri hakkında ne düşünüyorsun?

Maalesef 9/11’de hayatını kaybeden ya da hayatta kalanların hikayeleri ile çok ilgilenemedim. Yalnızca eşini kaybeden bir beyefendi ile yakınlaştım. Charles Wolf. Eşi Katherine Wolf, Kuzey Kulesi olan Birinci Kule'nin 97. katında bulunan bir finansal strateji firmasında çalışıyordu. Sadece iki haftadır işteydi. Birkaç gün önce patronu, sabah dokuz yerine 8.30'da işe başlamasının sorun olup olmadığını sormuştu; bu da onu teröristlerin uçuş rotasına sokmuştu. Bu hikayelerden sadece bir tanesi. Tabii yıldönümlerindeki anma törenlerinde yakınlarını ve sevdiklerini kaybeden çok fazla sayıda insan tanıma şansını yakalıyorum ve çok sayıda 9/11 kayıp hikayesi dinliyorum.

Ya 9/11 Memorial Müzesi?

Ben sadece yükselen binalarla değil, vakıflarla da çalışma fırsatını yakaladığımdan müzenin kurulma aşamasında onlarla çokça çalıştım. 2007 ile 2011 yılları arasında yoğun bir ilişkimiz oldu. Şimdi onlar da kendi başına bir kuruluş.

Buradaki çalışanlarla ilgili ilginç hikayeler var mı bildiğin?

Evet, birçoğu arkadaşım. Mesela Brian Lyons.

11 Eylül saldırılarında hayatını kaybeden itfaiyeci küçük kardeşi Michael'a saygı duruşunda bulunmanın bir yolu ve Michael’in kaybının acısından kurtulmasının bir yolu olarak 10 yılını bu alanda geçirdi. Saldırılardan sonra kardeşini bulmak için itfaiye teçhizatıyla oraya koştu; kurtarma ve iyileştirme çalışmalarına yardımcı olmak için kaldı ve ardından yeniden inşa çalışmalarına katıldı. Lyons, alandaki hemen hemen her yerde önemli bir oyuncu oldu ve şu anda PATH trenini, metroyu ve yakındaki binaları birbirine bağlayacak 3,4 milyar dolarlık ulaşım merkezini denetleyen Tishman Construction'da proje yöneticisi.

Ve Thomas Hickey. Batı Yarımküre’deki en yüksek bina olan 1.776 fit yüksekliğindeki One World Trade Center’de dördüncü nesil demir işçisi olarak çalıştı. Ve o rekor kıran yapıyı inşa etmekle görevli 10.000 korkusuz inşaat işçisinden biriydi. Babası ve büyükbabası da daha önce yıkılan İkiz kulelerin inşasında çalışmışlardı. O işini gururla ve çok severek yapardı.

Dünya Ticaret Merkezi'nin inşasına 'Umudun Hikayesi’ diyebilir miyiz? Bu konuda ne söylemek istersin? Bu projenin bir parçası olmak ve binanın tamamlanmasına tanıklık etmek nasıl bir duygu?

Evet bu tabii ‘Umudun Hikayesi’. Umudun hikayesi olması yanında direncin, zorlukları yenme gücünün, dayanıklılığın da hikayesi. Terörizme karşı alınmış bir tavır ve güç gösterisi. Çünkü İkiz Kulelerin yıkılmasının ardından yalnızca Downtown’da değil, aynı zamanda ekonomide de çok büyük delik oluştu. İnsanların bir araya gelmesi yıkılan 2 kule ile büyük ölçüde zarar gören diğer 5 kulenin yerine yenisinin yapılması umudun yeniden inşası oldu. Milletçe kendimizi daha kuvvetli hissetmenin sebebiydi.

Proje tamamlanınca ne yapacaksın?

İrlanda’ya döneceğim. Emekliliğimde kendi ülkemde olmak istiyorum.

Ya gelecek planların ve hayallerin?

Hangi kapasitede yapabilirsem yapayım fotoğrafçılığa devam etmeyi istiyorum. Üzerinde çalıştığım şiir kitaplarımı bitirmek istiyorum ve film işine tekrar geri dönmek istiyorum. Ve kendim film yapmak istiyorum.

Kendi filmini mi? Hayatının filmi?

Hayır kendi hayatımın filmi değil. Bir hikayenin bir resmin bir parçasının filmi. Kendi başıma. Tabii finans kaynağını bulmalıyım. Bulurum.

Tekrar dünyaya gelsen yine fotoğraf artisti mi olmayı seçerdin? Başka bir hayalin var mı?

Hiç düşünmedim. Ama herhalde yine fotoğrafçılık yapmayı seçerdim. Çünkü fotoğrafçılık bana çok kolay geliyor ve anı görüntülemeyi ve kayıtlara geçmeyi çok anlamlı buluyorum. Çünkü insanlar an geçince unutuyorlar. Fotoğrafçılık anları kalıcı anılara dönüştürüyor. O yüzden işimi çok seviyorum.

Evet fotoğrafçılığı ben de çok seviyorum ve NYC’de bile fotoğrafa yeterli yerin ve önemin ayrıldığını düşünmüyorum. Fotoğraf ile ilgili daha fazla faaliyet ve yatırım olmalı diye düşünüyorum.

Çok haklısın. İnternet ve akıllı telefonlarla günde yaklaşık 5 milyar fotoğraf çekiliyor.

Hikayeni değiştirme şansın olsa neyi değiştirirdin?

Dürüst olmak gerekirse hiçbir şeyi değiştirmek istemezdim. Hikayemi seviyorum. Acı daha az olabilirdi. Gerçi bu acı ve deneyim beni çok büyüttü ve bugünkü ben yaptı. Hikayem ile mutluyum.

Bir oğlun var, tanıştım. Kaç yaşında? Onu hangi değerlerle büyüttün? Şu hayatta bir çocuğun öğrenmesi gereken en önemli şey ne diye düşünüyorsun?

14 yaşında. Dünya tatlısı bir çocuk. İyi ve kocaman kalpli. Birçok yeteneği olan mutlu bir çocuk. Bence çocukları yetiştirirken en dikkat edilmesi gereken husus onları özgür bırakmak ve özgürleşmelerine yardımcı olmak. Onlar kendileri için neyin en iyi olacağını düşünüyorlarsa onu yapmalarına ve mutlu olmalarına yardımcı olmak. Ne ile mutlu olacaklarsa onu yaşamalarına tam destek olmak. Benim oğlum için düşündüğüm ve yaptığım bu.

Onun da kreatif tarafı gelişmiş mi? Sana fotoğrafçılıkta yardımcı oluyor mu?

O da çok kreatif bir çocuk. Çizimde çok iyi. Fotoğrafçılığı da seviyor ama sanırım meslek edinecek kadar değil. Telefonu ile fotoğraflar çekiyor. Ama ben daha iyi olduğu ve daha keyif aldığı çizim alanında ilerlemesine destek oluyorum.

Senin kadar cesur mu?

Bilmiyorum cesur mu? Kendim de ne kadar cesurum bilmiyorum. Ben ne istediğimi biliyorum, istediğimi yaşıyorum. İnandığım noktada duruyorum ve o noktada şansın beni bulacağına inanıyorum ve buluyor da. Cesur muyum bilmiyorum ama dayanıklıyım. Kuvvetli ve dirençliyim. Oğlum da öyle. Mücadele edebilir dayanıklılık ve kararlılıkta.

Kadere ve şansa inanıyor musun?

Evet ikisine de çok inanırım. Hayatı kontrol edemiyorsun, önüne geliyor yaşıyorsun.

Peki sence sen şanslı bir adam mısın?

Evet bence ben şanslı bir adamım. Çok erken yaşlarımda bunu göremedim, hiçbir şey istediğim gibi gitmiyordu. Fakat daha sonra yaşam amacımı buldum ve işte o zaman hayatım değişti. Yaşam amacım beni çok mutlu etti ve çok mutlu etmeye devam ediyor.

Nedir yaşam amacın?

İyi fotoğraf çekmek. Ve insanlara dünyadaki güzellikleri göstermek. Hiç görev olarak yapmadım, hep aynı merak ve tutku ile fotoğrafladım anları, gördüğümü.

Hangi fotoğrafçılar sana ilham oldu?

Benim ilgimi çeken hep sokak fotoğrafçılığı ve sokak fotoğrafları oldu. Bu alandaki iki isim benim idolüm. Diane Arbus ve Lee Friedlander.

Diane Arbus, çünkü insanları ruhları ile nasıl merceğe aktaracağını çok iyi biliyor. İnsanlar onun kamerasında karşımızda olduğu gibi canlı duruyorlar. Ve Lee Freelander, çünkü Lee’nin fotoğrafları çok tatlı ve ilginç.

Sence halen Amerika Rüyası diye bir şey var mı?

Evet hala geçerli. Eğer kendini kaderin ve şansın gülümseyeceği doğru pozisyona koyarsan hayallerin gerçeğe dönüşecektir. Ve eğer yeterli umudun varsa ve asla hayallerinden vazgeçmezsen onlar senin olacaktır. Bu ülkenin en özel yanlarından biri her gün o umudu sana vermesidir ve her gün yeniden tutku ile hedeflerine koşacağın enerjiyi kendinde bulmanı sağlamasıdır.

Dünya için ne hayal ediyorsun?

Dünya için en başta barış diliyorum ve barış ile birlikte refah. Ve dünya çapında herkesin eşit erişebileceği şekilde kaynakların yeniden düzenlenmesini hayal ediyorum. Hiç fakirlik ve hastalık olmasın istiyorum. Hayat evet zor, ama umudun varsa her zorluğun ve sıkıntının üstesinden gelebiliyorsun.

Ve son olarak bu şehir New York sana en önemli olduğunu düşündüğün neyi öğretti?

New York’un bana her gün öğrettiği en önemli şey hayallerin peşinden gitmek için güçlü kalmalıyız. Onların gitmesine izin vermemeliyiz. Bu şehir hayallerimin peşinden koşmak için beni daha dayanıklı ve kuvvetli olmayı öğretti.

Çok keyif aldım Joe. Çok teşekkürler.

Çok teşekkürler bana bu fırsatı verdiğin için. Benim için de keyifliydi.