Asmer Sultanova ile Fashionable Life
FASHIONABLE LIFE

Asmer Sultanova ile Fashionable Life

Pozitif enerji yayan figürler üzerinde çalışan heykeltraş ile Beykoz’daki dingin, modern ve sanatla iç içe evinde bir aradaydık.

GÜNCELLEME TARİHİ: 15 Eylül 2024

Röportaj: Bade Çakar

Fotoğraflar: Serkan Eldeleklioğlu

Bir sanatçı olarak ele alırsanız; eviniz, renkleri ve dekoruyla sizin hakkınızda neler söylüyor?

Sanatı ön plana çıkaran bir ev burası. Doğal malzemelerle çevrili... Derinlik hissiyatı için doğal masif ahşap ve doğal mermerler kullandım. Aynı zamanda duvar boyu kullanılan ayna fikrini de seviyorum. Evimizde çokça sanat eseri var, onları ön plana çıkarabilmek adına ekru tonları tercih ettim. Böylece hem dingin hem de eserlerin farkındalığına daha kolay erişim sağlayabilen bir ev oldu.

Eserlerinizde genelde odak noktanız ne oluyor? Seçtiğiniz figürlerin ardındaki hikaye nedir?

Odak noktam pozitif enerjiye sahip figürler. Ne kadar soyut çalışsam da figürlerimin her birinin dünyevi anlamda bir hikayesi mutlaka var. Her bir figürü, kendi bakış açınızla tanımlayabilirsiniz.

Yaşam alanınızda kendi eserlerinize yer vermek nasıl hissettiriyor?

Kelimelerle anlatılamayacak kadar güzel bir duygu. Her sabah gün ağarmadan salona iniyorum ve onların pozitif enerjisiyle besleniyorum. Kahvemi yudumlarken eserlerimle sohbet ediyorum, hangi duygularla ortaya çıktıklarını hatırlıyorum. Tabii bu, gün içerisinde bana fazladan ilham kaynağı oluyor.

Sizin eserlerinizin dışında, burası sanatla dolu bir ev. Koleksiyonunuzda kimler var?

Eşim ve ben resim sanatına oldukça ilgiliyiz. Salonumuzun büyük bir duvarında Mehmet Gün’ün eseri yer alıyor. Soyut ve dışavurumcu eserleri floral renklerin senteziyle alanı büyülü bir hale çeviriyor. Onay Akbaş, Nuri İyem, Mustafa Ayaz tabloları da yaşam alanımızda görmekten zevk aldıklarımız arasında. Aynı zamanda antika heykelleri de sevdiğim için Fransa’dan aldığım tutya heykelleri, modern yaşam alanımıza 19. yüzyıl esintisi taşıyor.

Size tarihten veya günümüzde ilham veren sanatçıları öğrenebilir miyiz?

En başta insanlık tarihinin en büyük sanatçısı Michelangelo. Onunla aynı gezegende yaşamış olmayı bile kendime şans biliyorum. Floransa’yı sayısını unuttuğum kadar çok ziyaret etmişimdir ama her seferinde büyük bir hevesle Galleria dell’Accademia müzesinde David heykelini incelemeye giderim. Her inceleme ayrı bir hayranlık ve ilham veriyor. Bunny heykellerimin ortaya çıkması ise Sanatçı Jeff Koons’un ikonik ‘Baloon Rabbit’ eserinin bir yansımasıdır aslında. Bu ilhamın ötesinde bir şey. Jeff Koons’un Rabbit eseri benimle aynı yıl, aynı ay doğdu; 1986 Mayıs. Bu açıdan kendime daha da yakın hissettiğim Rabbit’i alıp, balonluktan çıkarıp tamamen bir figür haline getirdim ve sonra ona farklı karakterler ve kişilikler kazandırdım. Onlara verdiğim sonsuz renk paletleri ve hayatın içinden olan karakterleriyle alanlara pozitiflik katmayı başardım. Bunny herkes tarafından çok sevildi, her yaptığım karakter bir kesime hitap etti ve etmeye de devam ediyor. Bu muhteşem bir duygu benim için.

Yaratıcı bir meslektesiniz... Moda tasarımına bakış açınızı ve bu disiplinle ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?

Sanırım modaya da kendi işime yaklaştığım gibi yaklaşıyorum. Sanatımın en önemli bölümü en başta kalıp çıkarma olduğu için kıyafetlerin kalıbı da benim için en önemli nokta oluyor. Sonrasında da tasarım ve renk geliyor. Sanırım modern feminen diye tanımlayabileceğim bir stil bana daha uygun olacak. Ne kadar oversized veya spor giyinmeyi sevsem de mutlaka feminen bir aksesuarla stilimi tamamlarım.

Sanat ve moda zevkleriniz arasında benzerlikler gözlemlediğiniz oluyor mu?

Aslında eserlerimde renklerin sonsuz dünyasını aralıyorum, doğanın bin bir rengini ve çokça doğa üstü renk tonlarını kullanıyorum. Ama gardırobumun tamamı pastel tonlardadır. Sanırım burada uyumu değil; tam tersi tezat bir durumu yansıtıyorum. Ben dünyamı eserlerimle renklendiriyorum.

En sevdiğiniz tasarımcı ve moda markaları neler?

Martin Margiela, Alessandro Michele, en beğendiğim tasarımcılar. Chanel, Hermès, Tom Ford, Maison Margiela gibi ikonik markalar dışında genç ve ilham verici markaların tasarımlarını üzerimde taşımayı da seviyorum. Christopher Esber, Jacquemus gibi... Kendine özgün tasarımlarıyla sık sık tercih ettiğim ve en beğendiğim markalar.

Gardırobunuzda her daim var olacağını düşündüğünüz parçalar neler?

Kesinlikle Chanel ceketlerim ve 1920’ler esintili kloş, pilili eteklerim. 1920’lerin modası hep cazip geliyor bana. Yaşam ve çalışma şartlarıma uyarak bu dönemden her zaman minik bir esinti yansıtırım. 1920’lerden genellikle vintage parçalar ilgi alanım ama tek bir parçayı kullanmayı tercih ediyorum. Bazen tamamen modern bir stile tek bir vintage çanta ya da küpelerin inanılmaz bir şıklık kattığını düşünüyorum. Ayrıca gardırobumda görmeyi sevdiğim diğer parçalar da organze ipek tasarımlar... Hem feminen hem de jean üzerine giyip kendi marjinal tarzını sağlayabileceğiniz bir materyal. Özellikle iki sezondur Prada’nın bu alanda başarılı olduğunu düşünüyorum. Bu sezon renkleri ve kalıbıyla Prada’nın organze eteği listemin başında.

Önümüzdeki dönemlerde sizi neler heyecanlandırıyor?

Hayat beni hep heyecanlandırır. Her zaman yeni bir şeyler öğrenme, yeni bir şeyler üretme ve yeni yerler keşfetme peşindeyimdir. O yüzden heyecanlanmak için asla tek bir nedenim yoktur. Yaşamak, üretmek ve keşfetmek heyecan için yeterli sebepleri içinde barındırıyor.