Bahar geldi
MODA HABER

Bahar geldi

Üç tane cemre vardır. Biri havaya, biri suya, biri toprağa düşer. Bir düştü mü de, düştüğü yer öyle bir ısınır ki yeniden yaşam bulur... İlkbaharın habercisidir, cemre…

GÜNCELLEME TARİHİ: 7 Nisan 2010

Göçmen kuşları eşlik eder, ilkbahara. Geçtiği her yerde derin bir uykuda olan doğa canlanır. Kuşlar şarkı söylemeye başlar, onun için. Balık sürüleri görülür, durgun denizde… Yosunların arasından geçip, baharın ısıttığı suya, şölen yerine doğru aceleyle ulaşmaya çalışırlar. Kozalarına saklanmış tırtıllar rengârenk kelebekler olup yayılırlar etrafa… Bahar geldi diye tomurcuklar açılıp saçılır. Gökkuşağı, yeryüzüne düşer... Böylece ağaçlar, toprak, yeryüzü çiçeklerle donanır…

Bir kokusu vardır, ilkbaharın… Erguvandır, kokusudur… Taze çimendir… Denizdir…
Bir sesi vardır, ilkbaharın… Kulağına fısıldar… Artık içindedir; martıların sesi, serçelerin cıvıltısı…
Bir dokunuşu vardır, ilkbaharın… Ne çok sıcaktır, ne soğuk… Ilık bir rüzgâr gibi okşar seni… Hafif bir ürperti hissedersin… İçinde bir şeyler kıpırdamaya başlar… İşte o anda yeniden doğmak için sabırsızlanırsın… Coşku, bütün hücrelerini kaplar ve taşar içinden, etrafa yayılır.

Biz insanoğlu, o coşkunun etkisiyle her sene ilkbaharı şenliklerle karşılarız.
Şarkılar söylenir, onun için… Gittiğinde ardından özlemle şiirler yazılır… Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç diye sorar, şair… Orhan Veli'nin dediği gibi, tüyden hafif olunur böyle sabahlarda…
Bir bahar akşamı sevgiliye rastlanır. Her bahar âşık olunur, rüzgâr olunur, yağmur olunur… Baharı bekleyen kumrular gibi her yeni bir sene, hep bahar beklenir durulur…

Bahar deyince, hülyalara dalıp gittim ben de…
Nerde kalmıştım? Evet, hatırladım şimdi.
Üç tane cemre vardır. Biri havaya, biri suya, biri toprağa düşer. Bir düştü mü de, düştüğü yer öyle bir ısınır ki yeniden yaşam bulur…

Bu yıl bir cemre de yüreğime düşsün istiyorum. Düşsün ve buzdan kaskatı olmuş duvarları çarçabuk eriyip gitsin. Ama bir taraftan, kırılmanın acısını hatırlıyor insan… Bu acıya dayanacak gücümüz olmadığı için kalbimizin etrafını kaplayan buzlar hiç erimesin istiyoruz… Hepimiz aslında âşık olmaktan, 'Mücadele' diye tanımladığımız hayatta zayıf düşmekten korkuyoruz.

Ama bu ilkbahar bir mucize olsun istiyorum… Bir cemre de yüreğime düşsün… Öyle ısınsın ki kor olsun, yansın büsbütün… Bahar hep içimde kalsın ve nereye gidersem benimle birlikte gelsin istiyorum… Biliyorum ki, o zaman hayat 'mücadele' olmaktan çıkacak… İşte o zaman hayat, sanki dünyanın en önemli sanatını icra ediyormuşum gibi anlamlanacak…

Aşkla taçlanan YAŞAMA SANATINI…
Ama bu sanatı gerçekleştirmek her baba yiğidin harcı değildir bilesin.
Daha kolayımıza geldiği için ve en doğrusu budur diye öğretildiğinden, bizler hayatın üstünde durmamayı, geçiştirmeyi tercih ediyoruz, çoğunlukla... Atalarımızdan aldığımız genler böyle kodlanmış gibi nasıl yaşamamız gerektiğini kabullenip gidiyoruz… Ve geçip giden zaman dilimlerinde hayal ettiğimiz her neyse, hep uzakta bir yerde kalıyor bizim için.

Aslında 'her neyse' deyip geçmek de pek doğru değil… Örneğin; yoldan geçen herhangi birine hayalini sorsan; çok ünlü bir yazar, müzisyen, ressam, oyuncu vb olmak der… Az ya da çok hepimiz sanatı bir noktasından yakalamak ve herkesin hayran olduğu o zirveye çıkma isteği içersindeyiz… Hâlbuki değeri biçilemeyen tek sanat, yaşama sanatıdır… Ve bu sanatı icra etmeye başladığında, ün, başarı gibi yüzeysel telaşlar, yerini huzura, dinginliğe, coşkuya ve hepsinden önemlisi aşka bırakır…

İşte bu yüzden Nazım Hikmet'in dediği gibi; yaşamak şakaya gelmez… Ve bu sanatı gerçekleştirirken büyük bir ciddiyetle yapmak gerekir. Bir sincap gibi mesela… Yaşamın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden… Asıl başarı, asıl şan şöhret; bütün işin gücün yaşamak olacak şekilde kendini sanatına, yaşama sanatına, adamaktır…

Bu ilkbahar benim de bütün işim gücüm yaşamak oldu…
Bir cemre kalbime, kalbimse aşka düştü…
O tutkuyla yollara düştüm ben de… Bir de baktım yol düştü, gurbete…
Gurbette bir yolcu… Sarhoşum adamakıllı… Bir gölün kenarından geçerken ayağım takılıp sendeleyince, suya düştü hayalim… Gölün durgun suyuna baktım, karşımda aksimi gördüm… Bir anda ilham geldi… Uzanıp dibe batmış hayalimi çıkardım sudan, sıkıca sarıldım ona…
İşte bu yaşama sanatının ta kendisiydi… Yaşama sanatının benim için ilk eseri…

Bilir misin, bu dünyada milyonlarca cemre vardır. Biri havaya, biri suya, biri toprağa, diğerleri ise biz insanların yüreklerine düşer… Bir düştü mü de, düştüğü yer öyle bir ısınır ki yeniden yaşam bulur…
Bu bahar sizin de yüreğiniz yaşam bulsun…