Başak Şahin ile tropikal göç
MODA

Başak Şahin ile tropikal göç

İstanbullu stil sahibi mekan işletmecisi Başak Şahin şimdilerde yaratıcı dünyasını Tulum’da yeni bir hayata taşıyor.

GÜNCELLEME TARİHİ: 3 Temmuz 2018

Radikal bir kararla Tulum'a yerleşen Başak Şahin'e, Meksika sahillerindeki yeni yaşam tarzını ve açtığı mekanları sorduk.

Güneş Uysalefe
Fotoğraflar Fabrizio del Rincon

Topluca 'escapism' etkisi altındayız, herkesin dilinde bir gitme lafı... Bodrum'a taşınmanın ya da Kanada'ya göç etmenin hayalini kuranlar mutlaka sizin de etrafınızda vardır. Ancak bahse girerim hiç kimseden, "Biz Tulum'a yerleşiyoruz!" haberi almamışsınızdır. Veya Başak Şahin sizinle ortak arkadaşımız! Kendisiyle birkaç yıl önce, yöneticisi ve kreatif direktörü olduğu Backyard'da tanışmıştık; onun ev sahipliğinde kaliteli müzik ve eğlence ortamına ulaşıyorduk ki, eşi Arın'la Meksika'nın bu sayfiye yöresine taşındı. Kutunun dışında düşünebilen, sırf bununla kalmayıp, öyle davranmaya da cesaret edebilen Başak, Loyal Order Beach ve Pueblo adlı iki mekanı geçtiğimiz yıl içinde özveriyle yürüttüğü çalışmalardan sonra açtı. Türk mutfağından örnekler sunduğu bu deniz aşırı girişimlerle de yetinmeyip, giyim markası hazırlığında olan Şahin'le, uzun saçları, ince fiziği ve esmer teniyle bir ayrı yakıştığı egzotik manzaraya karşı yeni hayatını konuştuk.

Nasıl oldu da Tulum'a taşınma kararı aldın?
Evet, değişik bir karar fakat sebepleri var. Son birkaç yıldır gözlemdiğimiz, insanların düşünme ve davranış şekillerindeki değişim bizde başka bir hayat daha yaşama isteği uyandırdı. Tek bir ömürde başka hayatlar ve hayaller yaratabileceğimize inandık. Daha basite dönüp, kendi mental ve fiziksel gücümüzü tekrar keşfetmek istedik.

Meksika'ya her giden bayılarak dönüyor ama yaşaması mutlaka farklıdır. Taşındığınızdan bu yana nasıl gerçekçi gözlemlerin oldu bu hayaller ülkesine dair?
Biz aslında bir köyde yaşıyoruz. Sosyal medyaya yansıyan kısmı ile yaşanan kısmı doğal olarak çok farklı. Tulum'a Meksika demek biraz zor çünkü burası Maya kabilelerinin bulunduğu, daha çok expat'lerin yaşamayı tercih ettiği, altyapısı olmayan, sağlığınıza dikkat etmeniz gereken bir köy. Ciddi çöp, eğitim ve para sıkıntısı var ama kavga yok. Sakin ve basit bir hayat. Aynı zamanda kendinizle ilgili 'tam' hissetiğiniz şeylerin aslında tam olmadığını gösteren, eski yaşamınıza dair her şeyi sorgulatan ve çoğu şeyi baştan öğrenmenizi gerektiren ters köşe enerjili bir yer. İlk meteorların buralara düştüğü söyleniyor, bundan dolayı yer altı ve yer üstü enerjisi bir vortex oluşturuyor. Burada insanlar günün minimum bir saatini Tulum'un getirdiklerini ve götürdüklerini düşünerek veya konuşarak geçiriyorlar.

Tulum'da açtığın mekanın konseptinden bahseder misin? Adı nereden geliyor?
Loyal Order ismi buraya çok uygundu çünkü hayatımızda görmek ve insanlara yansıtmak istediğimiz bir duruşu anlatıyordu. Loyal'ın karşılığı, hayata, kişilere ve en önemlisi kendimize sadık kalmak. Order ise birbirimiz, doğa ve başka enerjilerle birlikte var olabilmemiz için gereken düzen ihtiyacını temsil ediyor. Loyal Order'ı Sadık Düzen olarak çevirebiliriz.

Gerçek yemek, düzgün kokteyl, iyi müzik, iyi niyetli insanlar. İnsanları evinde hissettirmeye çalıştığımız iki lokasyonumuz var; LO Pueblo (pueblo İspanyolca köy demek) köy içinde anne yemekleri sunan ufacık bir salon. LO Beach ise meze kültürünü, herhalde ilk defa tropikal bir jungle'da, Karayip Okyanusu önünde sunuyor. Burada Türk yemeğinin ne işi var? Eh, var işte! İnsanlara kim olduğumuzu, düşünce şeklimizi, ne okuyup ne dinlediğimizi, neyi nasıl içtiğimizi öğretmemiz için müthiş bir alan. Niye daha çok insan bilmesin?

Güçlü bir müzik zevkin var, kimleri dinlememizi önerirsin?
Şafak (Oceanvs Orientalis), Felipe (Spaniol), Pablo (Sainte Vie), The Sorry Entertainer seti, Mattmosphere, Muno, Kazam, Casa Chaos setleri... Erykah Badu hep çalsın! Queens of the Stone Age, Childish Gambino, Salif Keita, 80-90s rap, R&B...

Biraz da modadan bahsedelim; Tulum ve İstanbul'daki stilin arasında nasıl farklar gözlemliyorsun?
Ayakkabıyı tamamen bıraktım! Aslında o kadar kıyafete gerek yokmuş. Dünyaları taşımışım, lüzumsuz! Bize sürekli 'satın almak' ihtiyacının yaratıldığı bir düzenden geliyoruz. Almak da isteyebiliriz. Ama almadan da oluyormuş. Annemle topladığımız kumaşlar var. Bir gün kafamda, bir gün altımda. Giyinmekten çok 'sarınıyorum' diyebilirim. Bol gömlekler, robe'lar, pijamalar, jean ve kumaş pantolonlar...

Buradaki yaşam tarzına yakın bulduğun, gardırobuna yeni eklenen markalar var mı? Veya bir şekilde İstanbul'dan Tulum'a rahatlıkla transfer ettiğin parçalar oldu mu?
Annemle birlikte Mamasah adında bir marka kurduk. LO'da satılmaya başlanacak. Yüzde yüz kotondan incecik robe'lar, maksi elbiseler, şallar... Burası çok sıcak ve nemli bir yer, şıklık ile hava koşulları çelişiyor! Bunları düşünerek ve tamamen Türk kumaşları kullanarak ürettiği parçalar beni burada en çok rahat ettiren ve içinde iyi hissettiren parçalar.

Senin için deniz ve plaj hâlâ tatili çağrıştırıyor mu?
Garip bir hissiyat. Ben bir buçuk senedir yazdayım. Türkiye'ye yazın döneceğim, oradan buraya tekrar yaz. Denize hep girebilmek büyük lüks. İşten güçten vakit olunca dünyanın akın ettiği beach'ten denize giriyorsun, cenote'lerde yüzüyorsun, köylerde gelenek, kültür araştırmaya çıkıyorsun. O günler gerçekten tatil oluyor.Ama yorgunluğumu asıl İstanbul'a dönünce evden çıkmayarak atacağım. Çok komik şeyler geldi başımıza, dostlarımıza anlattıkça gülmekten yorgunluk kalmaz bence.