Dior'un gizemli sanatı
Güçlü feminizm-tarot karışımıyla son Dior koleksiyonu, sıradışı yanını Niki de Saint Phalle’nin sanatından aldığı ilhama borçlu.
GÜNCELLEME TARİHİ: 18 Haziran 2018
Frances Hedges
"Hayat bir iskambil oyunuysa, kuralları bilmeden dünyaya geliyoruz. Yine de elimizdeki kartları oynamak zorundayız" yazıyordu, geçen Eylül'de Paris'teki Rodin Müzesi'nin muhteşem bahçesinde, sanki sihirli bir şekilde topraktan çıkmış gibi duran devasa taş kaidedeki el yazısı notta. Yazının alt tarafında, ziyaretçileri parıltılı bir mağaraya doğru çağıran ufak bir giriş vardı; içerideki kubbeli duvarlar yerden tavana kadar 80.000 parçadan oluşan minik mozaiklerle kaplanmıştı.
Niki de Saint Phalle Deia'da, 1955
Bu büyülü evren, Dior'un İlkbahar/Yaz 2018 şovu için hazırlanan dekordu ve sözler de Fransa doğumlu devrimci sanatçı Niki de Saint Phalle'ye aitti. Dekorasyonun ilhamı, sanatçının 1970'lerde Toskana'daki terk edilmiş bir taş ocağında kurduğu 14 hektarlık heykel parkı Tarot Garden'dan geliyor. Dior kreatif direktörü Maria Grazia Chiuri'ye göre; sanatçının tarotun esrarengiz güçlerine getirdiği, "Devasa, üç boyutlu ve açıkça feminist" yorumu, modaevinin kurulduğu zamandan beri kalbinde yer alan bir temayı farklı şekilde yorumlamaya olanak sağladı. Bilindiği üzere, Christian Dior batıl inançlara sahipti ve her şov öncesi mutlaka tarot falı baktırırdı.
Chiuri, arşiv taraması yaparken sanatçının otuz yıl Dior baş tasarımcılığı yapmış Marc Bohan ile olan yakın arkadaşlık ve kreatif işbirliği hikayesine rastladığında; tarotun, markanın tarihiyle Saint Phalle'ninkini bir araya getiren pek çok unsurdan biri olduğunu keşfetti. İkili, Saint Phalle'nin ikonik Nana heykellerini (canlı renklere sahip kıvrımlı kadın figürleri) ilk sergilediği yıl olan 1965'te tanışmış ve ardından fikir alışverişine başlamıştı. Bohan, sanatçı için ilk parfümünün lansmanında giydiği mavi kadife gece elbisesi gibi özel kıyafetler tasarladı. Saint Phalle, mevzubahis elbiseyle Harper's Bazaar US Eylül 1982 sayısında yer alırken; eksantrik görünümünü, tüm parfüm şişelerinde yer alan yılan heykelciğine gönderme yapan yılansı bir saç aksesuarı ile tamamlamıştı.
Bu, ergenlik yıllarında Bazaar için yaptığı modellik işlerinden epey farklıydı: Aralık 1948 sayısı için Louise Dahl- Wolfe'un çektiği karede, üzerinde soluk renk şifon elbiseyle ağırbaşlı bir duruş sergileyerek terbiyeli debutante rolünü kusursuzca oynarken, gizliden gizliye kendi deyimiyle "kahraman" olmaya hazırlanıyordu. (Aklından, "Kim olacaktım? George Sand mı? Jeanne d'Arc mı? Yoksa jüpon giymiş Napoleon mu?" diye geçiriyordu.)
Bohan'la tanıştığı dönemde artık kendi eşsiz stiline sahipti ve bu, Chiuri'ye göre 60'ların isyankar ruhunun özeti gibiydi: "Arşivde onun fotoğraflarını bulmak, modaevi tarihinin belli bir dişilik fikriyle nasıl bağlantılı olduğunu anlamamı sağladı; daha önce görülmemiş, ilginç, bugün yeniden yorumlanan bir fikir." Tıpkı Saint Phalle gibi Chiuri de dişilik kimliğini araştırmayı ve savunmayı rolünün bir parçası olarak görüyor.
Sezon defilesinin düzenlendiği Rodin Müzesi'nde, davetlilere sanat tarihçisi Linda Nochlin'in 1971 tarihli denemesi Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?'un birer kopyası dağıtıldı. Bu soru, podyumda yürüyen modellerin üzerindeki tişörtlerde de yer alıyordu. Chiuri, Saint Phalle'nin işlerinden görünümleri (kavisli formlar, çarpıcı renk paleti, işleme detaylarıyla oluşturulmuş mozaikler) koleksiyona taşıyarak, sürekli erkek egemen değerler tarafından geride tutulmasına rağmen zamanın testinden geçmeyi başarmış bir sanatçıya saygı duruşunda bulundu.
Katı bir Katolik ailede büyüyen, Fransız aristokrat bir bankacı ile Amerikalı karısının kızı olan Saint Phalle, yıllar boyunca babasının cinsel istismarına boyun eğmek zorunda kalmış. Bu da 'hedef resim' çalışmalarındaki ekstrem şiddeti açıklıyor gibi; bu performanslarda, içinde bıçak ve jiletlerin gömülü olduğu alçı kümesini herkesin ortasında bir tabanca veya tüfekle vuruyor. Tıpkı geniş ölçekli yerleştirmeleri gibi bahsi geçen işler de, şok edici değerlerinin yanında, onun için bir kadın sanatçı olarak erkek alanına sızmanın yoluydu.
Saint Phalle'nin eserlerinde mevcut o çıplak duygu, Chiuri'yi etkileyen başlıca şeylerden biri. "Örneğin kalp, işlerinde tekrar eden bir motif ve tutkuyu çok güçlü bir biçimde temsil ediyor" diyor. "Niki, dişil yaratıcılığı yeniden değerlendirmek ve kutlamak gerektiğini ilan etmek için bu sembolün dolaysızlığını kullanarak, kalbi ve kafasıyla çalıştı. Ben de Dior İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonu aracılığıyla onun mesajını güçlendirdiğimi düşünmek istiyorum."