Erdem Moralıoğlu ve İngiliz Kraliyet Balesi işbirliği
Erdem Moralıoğlu’nun İngiliz Kraliyet Balesi ile işbirliği, dans ve moda dünyasını bir araya getirdi.
GÜNCELLEME TARİHİ: 24 Mayıs 2018
Röportaj LYDIA SLATER
Fotoğraflar AGATA POSPIESZYNSKA
İngiliz Kraliyet Balesi'nin baş dansçısı Lauren Cuthbertson, tüm zarafetiyle parmak ucunda dururken, incecik bacaklarından birini dikey biçimde başının üzerine kaldırıyor. Üzerindeki duman rengi çiçekli Erdem maksi etek, yerden göğe doğru incelikli bir yay oluşturarak havalanıyor. Sonra yerçekimi -ve komedi- devreye giriyor. "İç çamaşırım görünecek!" diyor Cuthbertson gülerek. Belinin etrafında toplanmış ince kumaş, moda tasarımı ile bale kostümünün farklı niteliklere sahip olması gerektiğinin bir göstergesi. Buna rağmen, bu ikisinin birbirinden beslendiği görkemli bir tarih söz konusu. Madeleine Vionnet'nin, hayranı olduğu Isadora Duncan'ın etkisiyle yarattığı verev kesimli Yunan stili kreasyonlardan tutun, Phoebe Philo'nun Céline için tasarladığı deri babetlere varıncaya dek, tasarımcılar hep dansın zarafetinden ve dramasından ilham aldılar. Tabii, sanat yönetmenleri de ortaya konan esere güncel bir incelik katmaları için moda tasarımcılarına yöneldiler. Diaghilev'in 1924'te Le Train Bleu balesi için şık, modern kostümler tasarlama görevini Coco Chanel'e vermesi bunun en meşhur örneklerinden. Neredeyse bir asır sonra, 2009'da Chanel'in modaevindeki halefi Karl Lagerfeld, İngiliz Ulusal Balesi'nin The Dying Swan performansı için mükemmel tütüyü yarattı.
Şimdi sıra, koreograf Christopher Wheeldon'ın yeni çalışması için Kraliyet Balesi tarafından kostüm tasarlama görevi verilen Erdem Moralıoğlu'nda. Eser, Leonard Bernstein'ın 100. doğum yılı için sahnelenen bir bale üçlemesinin parçası olarak Mart ortasında prömiyerini yaptı. Aynı üçleme, Kraliyet Balesi'nin kadrolu koreografı Wayne McGregor ile The Hare With Amber Eyes'ın yazarı, sanatçı Edmund de Waal'ı bir araya getirerek bir başka akıllara kazınacak işbirliğine daha sahne oldu.
Kraliyet Balesi'nin yönetmeni Kevin O'Hare, bu işbirlikleri için, "İnsanların çok ilgisini çekti" diyor. "Farklı sanatçıların aynı esere yepyeni ilhamlar katması muazzam. Moda ve sanat dünyasının kesişmesi de son derece heyecan verici sonuçlar doğurabiliyor. Bunun bir diğer güzel yanı da özellikle gençlerin ilgisini normalde bakmayacakları bir tarafa çekmeyi başarması. Sonuçta, Erdem günün adamı. Elbette en doğru kişiyi bulmaya çalışıyorsunuz; sadece büyük bir isim olması yetmiyor, dansçılar için kostüm tasarlamak ayrı bir yetenek. Haliyle, gerçekten işi anlayan birine ihtiyacınız var."
Erdem'in bilgisinden de, altı yaşında Fındıkkıran'ı ilk izlediğinde içinde alevlenen bale tutkusundan da kimsenin şüphesi yok. Kendisini Doğu Londra'da, bir yandan da Sonbahar/Kış 2018 koleksiyonunun telaşında olduğu merkez ofisinde ziyaret ettiğimizde, "Müthiş bir deneyim. Bunu yaptığım için çok heyecanlıyım" diyor.
Erdem ile aynı zamanda arkadaşı olan koreograf Christopher Wheeldon aslında işbirliği yapmayı iki yıldır düşünüyorlarmış. Önceleri fikir West Side Story üzerine şekillense de; daha sonra Wheeldon, Berstein'ın Serenade (Eflatun'un Şölen'i üzerine) adlı beş bölümden oluşan ve Yunan filozofun aşk üzerine yazdıklarını sahneye taşıyan eserine odaklanmış. Bu da kostümlerin en baştan düşünülmesini gerektirmiş. Önceleri konsept 1950'lerin New York'uyken, şimdi soyut, zamansız kavramlar söz konusu. Erdem, "Zaman ve mekandan ziyade, hareket için birer araç haline geldiler" diyor.
Girift işçiliği, göz alıcı baskıları ve feminen estetik anlayışı ile tanınan Erdem, kıyafetlerle insan formunun özünü ortaya çıkarma deneyiminden çok hoşlanmış. "Tamamen yeni ve farklı bir şey denemek, muazzam bir özgürlük hissi veriyor. Eminim bunun etkisini ileride de hissedeceğim." Bize, kat kat ten rengi ince tüllerden oluşan bir balerin kıyafeti üzerine bir tomar eskiz gösteriyor. Telefonunda ise koyu renk şort ve neredeyse şeffaf bir üst giymiş bir baletin fotoğrafı var; siyah uzun kadife kurdelelerle keskince belirlenmiş güçlü omuz hatları ve kolları, tıpkı Erdem'in güncel koleksiyonundakiler gibi.
"Fikir şu; uzaktan seçebileceğiniz tek şey vücudu organik bir biçimde saran ve dansçılarla birlikte hareket eden kadife kurdeleler olmalı - görünen ile görünmeyenin, kadifenin opaklığı ile tülün şeffaflığı arasında bir zıtlık mevcut." Başka bir resim daha gösteriyor, bu defa eski tarz korse giymiş bir dansçıya ait; dikişler siyah kadifenin üzerinde rahatça seçilebildiği için, "oldukça iskeletimsi duruyor."
Erdem, dansa olan tutkusuna rağmen bale kostümü tasarlamaktan uzun süre uzak durduğunu itiraf ediyor. "Oldukça farklı bir durum" diyor. "Bir koreografın ve sanat yönetmeninin vizyonuna göre çalışıyorsunuz, oysa şovlarımda sadece kendi vizyonum söz konusu."
En zorlayıcı kısım, kostümlerin Wheeldon'ın koreografisini desteklemesini sağlamak olmuş. Oysa söylenene göre Chanel, bu kaygıları görmezden gelerek, LeTrain Bleu dansçılarını 1924 koleksiyonundan giydirmiş. Balerinlerden birinin giydiği yün örgü mayo, karmaşık dönüşlerden biri sırasında partnerinin onu sıkıca kavrayabilmesi için fazla bolmuş; kauçuk terlikleri sahneye takılıyormuş; inci küpeleri ise o kadar büyükmüş ki, orkestrayı duymakta zorlanıyormuş.
Erdem, bu tarz potansiyel problemlerin önüne geçmek için kıyafet provaları esnasında dansçılardan hareketlerini denemelerini istemiş. "Teknik farklılıklar olacağının bilincindeydim" diyor, "ama baş dansçıyı kostüm içinde dönerken görmek olağanüstü bir duygu; 180 derece havaya kalkan bir bacak var! Doğru hareket ettiğinden emin olmak için denememiz gerekiyor. Kol için bıraktığınız oyuk bile farklı; harekete yer sağlamak için çok daha yüksekte olması gerekiyor." Söylediğine göre, ilk provadan sonra pek çok değişiklik yapması gerekmiş. "Doğru olan ve olmayan şeyler vardı. Bazı dikişler bana doğru gelmedi, Lauren'ın korsesinin boyutları ve kurdelelerle çıplaklık fikri tam olarak istediğim gibi olmadı. Bir de buna koreografla çalışıyor olma bileşenini ve onun hayalini gerçekleştirme arzusunu ekleyin." (Cuthbertson bu olayı, "Prova esnasında tüylerim diken diken oldu" diye anlatıyor. "Erdem'i daha evvel yaratıcı dünyasında görmemiştim. Sessizdi ama kafasından milyonlarca şeyin geçtiğini görebiliyordum. Parçaların bazıları sımsıkı, bazıları uçuş uçuştu ama hepsi de Erdem'in havasına sahipti. Bu kadar soyut bir şeye kendi bireyselliğini koymuş olması muazzamdı.")
Tüm süreç o kadar karmaşıktı ki, açılış gecesine kadar kostüm değişiklikleri yapılması çok muhtemeldi. Bu yüzden biz çekimimizde Kraliyet Balesi dansçılarını Erdem'in güncel koleksiyonu ile giydirdik.
Şahsen, ancak sahnedeki provayı en önden izleme ayrıcalığını elde ettiğimde Erdem'in nasıl bir şeyle karşı karşıya olduğunu fark ettim ve kendisini takdir ettim. Kraliyet Balesi'nin en üst katındaki fazlaca sıcak prova odasında; Wheeldon, üzerinde yoga atleti, kafasında ters takılmış beyzbol şapkasıyla volta atıyor; kâh sahne müziğinden bir bölüm mırıldanıyor, kâh danstan bir bölümü tekrarlıyor, ya bir kolun duruşunu ya da bir ayağın dönüşünü düzeltiyor, durmaksızın küçük son dakika değişiklikleri yapıyordu. Arkasındaki iki soloist, William Bracewell ve Matthew Ball, onun ağzından çıkanları büyük sıçrayışlara ve kavisli dönüşlere çeviriyor; rollerini dönüşümlü olarak oynayacak diğer bir çift dansçı ise onların gölgeleri gibi, mükemmel zamanlamayla aynı hareketleri yapıyorlardı.
Belli ki bir bale performansının tek bir dakikasını yaratmak için tüm gün prova yapmak gerekiyordu. 45 dakika süren provada yalnızca 26 saniyelik bölümün ortaya çıktığını gördüm. Beni en çok etkileyen ise sarf edilen yoğun efordu. Prova sona erdiğinde, dansçıların tişörtlerinin rengi terden koyulaşmış haldeydi ve yerde Bracewell'in sıyrılan dizinden bulaşmış kan lekeleri vardı.
Sahne kostümlerinin fiziksel gereksinimleri moda tasarımlarının ihtiyaç duyduğundan o kadar farklı ki... Mesela her performanstan sonra yıkanmaları şart. Buna rağmen, Erdem'in tüm bu güçlüklerden keyif aldığı açık. "Yine olsa, yine yaparım" diyor. "Hayatım boyunca bunun hayalini kurdum."