Esma Dereboy ile Fashionable Life
FASHIONABLE LIFE

Esma Dereboy ile Fashionable Life

Kandilli’de sonsuz mavi ve yeşile bakan manzaraya sahip evinde bir araya geldiğimiz sanatçı ile yaşam stilini ve yaratım sürecine etkilerini konuştuk.

GÜNCELLEME TARİHİ: 12 Kasım 2024

Röportaj: Bade Çakar

Fotoğraflar: Serkan Eldeleklioğlu

Burası çok huzur dolu bir ev. Ferah ve enerjik. Dekorasyonda önem verdiğiniz detaylar neler?

Işık benim için çok önemli. Camlardan gelen ışığı kesmeden ferah ve en önemlisi sade bir mekan yaratmak önceliğimdi. Büyük parçaları daha dingin renklerden seçtim. Enerji faktörünü de sanat eserleri ve dekoratif objelerle yakalamayı tercih ettim.

Sanat eserleri renkleriyle öne çıkıyor. Çağdaş sanat koleksiyonunuzda yer alacak parçaların seçimini nasıl yapıyorsunuz?

Aslında tamamen bana dokunan işleri seçiyorum. Hiçbir şeyi almış olmak için, popüler, trend, marka ya da ismi var diye almayı tercih etmedim. Sanat eserleri kesinlikle insanın ruhuna dokunmalı. Zamansız olması ve izlemekten keyif alınması gerektiğini düşünüyorum. Seçimlerimi de hep bu mantıkta yaptım.

Sizin için aralarındaki en özel parça hangisi?

Sanırım bu soruya cevap veremeyeceğim. Her birinin bende yarattığı duygu bambaşka. Sanatçıların hepsiyle tanışmamın farklı bir hikayesi var. Onlar evimizde birlikte yaşadığımız kişiler gibi. Hiçbiri için daha çok seviyorum diyemem.

Seramik ve porselen de sizin sanatınızı yansıttığınız taraf. Markanızı yaratma aşamasından biraz bahseder misiniz?

Ben aslında genel olarak şanslıyım çünkü hobimi işe çevirdim. Markalaşmak ise uzun ve meşakkatli bir süreç. Her aşaması farklı mücadelelerle dolu. Tam bu oldu diyorsunuz, yeni, bilinmez bir aşama geliyor önünüze. Çocukluğumdan gelen, farklı bakış açısı, araştırmacı ve meraklı yapım, işime kesinlikle artı bir değer kattı. Olmaz denileni denemek, bir ‘acaba’nın peşinden gitmek, kuşkusuz şu anki Esma Dereboy’un temellerini oluşturan en önemli faktörlerden.

Ellerinizle bir şeyler yaratma dürtüsü nasıl ortaya çıktı ve bu pratik size nasıl hissettiriyor?

Harika hissettiriyor. Bence bizler şanslı insanlarız çünkü düşündüğümüz ve tasarladığımız fikri çok kısa süre içinde elimizde tutma şansımız var. Bu paha biçilemez. Nasıl ortaya çıktığı ise ilkokuldaki öğretmenimin oyun hamurlarıyla şekillendirdiğim minik hayvancıkları görüp annemi okula çağırması ve konuya eğilmesini sağlamasıyla çıktı. Her zaman ailem en büyük destekçim oldu.

Sanata olan ilginizin kendi sanatınıza olan etkisini nasıl tanımlarsınız?

Herkes birbiriyle bir şekilde iletişim halinde. Bizler mıknatıs gibiyiz. Kendimize yakın olanı çekmek bence doğamızda var. Gezdiğim sergiler ya da tasarım haftaları en çok beslendiğim yerler. Birilerinin yaptığı işten, gördüğüm bir binadan, dinlediğim müzikten, doğadan kısacası ruhuma dokunan her şeyden ilham alıyorum ve onları kendi tarzımla harmanlayıp, yorumluyorum.

Her yeni koleksiyonun başlangıcı nasıl bir süreç oluyor sizin için? Organik mi gelişiyor yoksa daha planlı mı?

Hiç belli olmuyor aslında. Seramik koleksiyonu tamamen hayatımın bana getirdiği süreçlerle tasarladıklarımdan oluştu. Porselen tarafı ise tamamen sofrada ihtiyaç duyduklarımdan.

Tasarımlarınızda ilham nereden geliyor? Sizi daimi olarak besleyenler neler?

Dediğim gibi tamamen yaşamımdan ve çevremden besleniyorum. Benim için geri bildirimler oldukça önemli. Herkesin ürünlerle ilgili yorumlarını dinlemek beni daha da geliştirip besliyor.

Tasarımlarınızın minimal silüetleri ve zarif detayları var. Evinizde de bu hissi devam ettiriyorsunuz sanki. Bu görünüm kişisel stilinize de yansıyor mu?

Kesinlikle! Yalın ve zamansız parçaları seviyorum. Trend olan şeylere pek merak duymuyorum. Gardırobumda üniversiteden beri kullandığım birçok parça var.

Moda sizin için ne ifade ediyor? Kişisel stilinizi nasıl tanımlarsınız?

Moda benim için konforun yüksek olduğu, içinde ben gibi hissedebildiğim, çok desen olmayan, genel olarak iddiasızlığı ifade ediyor. Kişisel stilimi de bu bağlamda dingin ve zamansız olarak tanımlayabilirim.

Gardırobunuzun olmazsa olmaz parçaları neler?

Elbette siyahlar. Her daim kurtarıcı parçalar bence. Bir de jean’leri unutmayalım yanında da beyaz tişört ve sneaker.