Evreni rahat bırakın!
LIFESTYLE

Evreni rahat bırakın!

Elinden, uçanla kaçanın zor kurtulduğu, tutuğunu koparan biri misiniz? O halde mutluluk size pek de yakın olmasa gerek. Sahici mutluluklar yaşamak ve gerçek anlamda başarılı olmak istiyorsanız rahat bırakın evreni...

GÜNCELLEME TARİHİ: 7 Mayıs 2010

Bundan yaklaşık 10 yıl öncesine kadar her anlamda tuttuğunu koparan biriydim. En azından böyle hissederdim kendimi. Çevremdeki kişilerin beni bu şekilde tanımlamalarıysa çok hoşuma giderdi. Bu benim için büyük bir övgü, hatta motivasyon kaynağıydı. Yapmaya karar verdiğim her şeyi, yapıp ortaya çıkarmalı ve hayatımda var olanları ne pahasına olursa olsun korumalıydım. Böyle bir tutumun neler kaybettirdiğini, nasıl yorduğunu ve hayatın "esasından" ne kadar uzaklaştırdığını nihayet anladığımda, evrenin bana karşı çok daha güler yüzlü olduğunu da gördüm.

Artık değiştim, "tuttuğumu koparmıyorum". Cisimlerin ötesindeki dünyayı keşfettiğimden ve en çok da meditasyon sayesinde ruhumla buluşmayı öğrendiğimden beri akışa direnmiyorum. Evrenle işbirliği yapmanın, ona direnmekten çok daha akıllıca olduğunu bir his bilişiyle anladığımdan bu yana hayat benim için çok kolaylaştı. Sadece kolaylaşmadı, çok daha zevkli bir hale geldi. Dediğim gibi, artık tuttuğumu koparmıyorum ama çoğu tuttuğum bana kendiliğinden geliyor. Çoğu zaman buna hâlâ çok şaşırıyorum. Kozmosun bizim sandığımızın dışında bir düzeni olduğunu, bu düzenin doğal sonuçlarına şaşırmamak gerektiğini bilsem bile…

Bir sahil kasabasına saklanarak, sebze yetiştirip yaşamak değil benim hırslardan uzaklaşma önerim. İçinize çeki düzen vermezseniz, o sebze bahçelerinin de, sabahı müjdeleyen horoz seslerinin de kısa süre sonra size zehir olacağından hiç şüpheniz olmasın. Sizi tatmin edecek olan gerçekten bir sahil kasabasıysa, o başka tabii…

Hayata Asılmayın
Hırs; insanı adeta deli kuvvetiyle kendisini aşmaya zorlar. Bilirsiniz "deli kuvveti" dediğimiz şey, gerçek kapasitemizin çok üstünde can havliyle gelen bir kuvvettir. Bunu uzun süre yaşayamayız. Yorgun, bitap düşmemiz kaçınılmaz olur. Hiçbirimiz dünyayı omuzlarımızda taşıyacak kadar güçlü değiliz. Irmağın aktığı yöne değil de tersine ne kadar yüzebiliriz? Hem niye illaki ters yön? Evrenin bir düzeni var ve biz ırmakların akışına uymalıyız. Aslında içimize dikkatle baktığımızda yüreğimizin ve ırmağın götürdüğü yerin aynı yer olduğunu fark edebiliriz. Üstelik akıntıya karşı direnirken, ruhumuz bize ters yönde olduğumuzu çığlık çığlığa söylemeye çalışıyor ama hayatın kargaşasına öyle dalıyoruz ki, hırslar bizi bizden öyle uzaklaştırıyor ki hiçbir şey duyamıyoruz.

İsterseniz siz de benim son yıllarda yaptığım gibi yapın. Hayata asılmayın. İçinizdeki yaşam enerjisini, hepinizde zaten bol bol bulunan saf sevgiyi açığa çıkarın. Bunun için kendinizi sevmekle başlayın işe, gerisi nasıl olsa kendiliğinden gelecektir. Ne olana, ne de olmayana direnmeyin.

Olmayanı, size gelmemekte direneni zorlamayın. Sizin zekanızla mukayese edilemeyecek kadar büyük bir gücün yönettiği evrende, kanaat ve teslimiyetten uzaklaşmaya kalkmayın. Kanaatin azla yetinmek olmadığını bilerek, size direnmeyene uzatın elinizi. Hırsla sarıldıklarınızın karşısında büyük bir direnç varsa, bilin ki evrene karşı çıkıyorsunuz.

Eski bir şarkının sözlerindeki gibi "Ah demeden vah demeden, versin Tanrı istemeden" diyorsanız, rahat bırakın evreni… Tabii evrenin küçük birer modeli olan kendinizi ve çevrenizdeki herkesi de… Bu konuyu azıcık "kız kıza" dertleşmeden de geçmeyelim… O size bir türlü gelmeyen yakışıklıya da asılmayın. O, hayatınızın büyük tablosuna kuş bakışı bakılan yerden hiç de sizin sandığınız gibi görünmüyor anlaşılan. "Siz daha iyilerine layıksınız, kaybeden o oldu" gibi insanı sinir eden laflar etmeyeceğim. Sadece hırs yerine kanaat ederek daha iyisini isteyin, diyeceğim. Siz istemeyi bilin, daha iyisi ve istediğiniz her şey gelecek, inanın buna. İnanın ve deneyin… Öyle yumruklarınızı sıkarak, gerilerek, değil… Saf bir teslimiyetle… Yumuşak, yumuşak...

Gül Azer

Kaynak : Cosmopolitan
Abone olmak için:
Tıklayın