Şimşekler çakıyor, bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor... Yaz bizi terkettiğini bu kadar yüzümüze vurmasa keşke... Oysa ne güzel bir haftaydı yaşadığımız... Adı "geçen" hafta oldu bile...
Her hafta U2 konseri ile başlasa... Önce Snow Patrol "Chasing cars"'ı çalsa; Bono her seferinde başka bir kızın, hatta bir kere de benim dizime yatsa... "I still haven't found what I'm looking for" diye haykırsam 60 bin kişiyle beraber. Hergün milli basket maçımız olsa... Hep kazansak... Sesimiz kısılır mıydı acaba yine?
Her hafta babam gelse... Pazar sabahı ben kahvaltı hazırlarken o TRT'deki kovboy filmini seyretse, hiç sıkılmadan her hafta yine... Aile olmanın güzelliğini bir kez daha hissetsek...
Rutine bindiği için artık kanıksadığımız bu gibi güzellikler... Hepimizin hayatında başka başka...
Hiç beklemediğiniz bir anda bebeğinizin gülümsemesi...
Kızınızın size hediye olarak çizdiği bacası tüten ev resmi...
Sokağa çıktığınızda, sevgilinizin hemencecik, adeta refleks olarak elinizi tutması... Ya da size sarıldığında kolları arasında kaybolduğunuzu hissetmek...
Arkadaş takımınızı toplayıp, kafaları çekip sohbetin dibine vurmak bir meyhanede... Ya da en yakın dostunuzla öylece susup denize ya da yanan şömineye bakmak saatlerce...
Boğazda, Arnavutköy'de karşı kıyıdaki kıtaya selam çakıp yürümek... Herseferinde "dünyada acaba bu kadar güzel bir şehir daha var mı" diye düşünerek.
Küçük kaçamaklar yapmak uzaklara ya da birilerine... Her seferinde geri dönmek...
Birini özlemenin güzelliğini farketmek... Bazen onunla olmaktan bile güzel... Hani Shakespeare demiş ya "beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhları koyup aşk sanıyorsunuz"
Tam da bunu yaşamak herşeyi bile bile...
Ayrılıklara alışmak... Her türüne...Özlemin koskoca bir bıçak yarasından iğne batmasına benzer bir acıya dönüşmesini hissetmek...
Bir çınar ağacının tüm kökleriyle toprağa sımsıkı tutunması gibi kavramak hayatı...
Bizim maceramız, bizim romanımız, bizim masalımız bu... Nahit Ulvi Akgün'ün "Herşey Yerli Yerinde "şiirinde söylediği gibi:
Hiçbir şey değişmeyecek
Göçüvereceksin bu insan kalabalığından
Gelmemiş gibi olacaksın dünyaya
Sanki bu odada sen oturmadın
Sen giymedin bu elbiseyi
Ağlamadın
Gülmedin
Yemedin bu ağacın meyvasını
Bütün maceran
Bir varmış
Bir yokmuş..
Her hafta U2 konseri ile başlasa... Önce Snow Patrol "Chasing cars"'ı çalsa; Bono her seferinde başka bir kızın, hatta bir kere de benim dizime yatsa... "I still haven't found what I'm looking for" diye haykırsam 60 bin kişiyle beraber. Hergün milli basket maçımız olsa... Hep kazansak... Sesimiz kısılır mıydı acaba yine?
Her hafta babam gelse... Pazar sabahı ben kahvaltı hazırlarken o TRT'deki kovboy filmini seyretse, hiç sıkılmadan her hafta yine... Aile olmanın güzelliğini bir kez daha hissetsek...
Hiç beklemediğiniz bir anda bebeğinizin gülümsemesi...
Kızınızın size hediye olarak çizdiği bacası tüten ev resmi...
Sokağa çıktığınızda, sevgilinizin hemencecik, adeta refleks olarak elinizi tutması... Ya da size sarıldığında kolları arasında kaybolduğunuzu hissetmek...
Arkadaş takımınızı toplayıp, kafaları çekip sohbetin dibine vurmak bir meyhanede... Ya da en yakın dostunuzla öylece susup denize ya da yanan şömineye bakmak saatlerce...
Boğazda, Arnavutköy'de karşı kıyıdaki kıtaya selam çakıp yürümek... Herseferinde "dünyada acaba bu kadar güzel bir şehir daha var mı" diye düşünerek.
Küçük kaçamaklar yapmak uzaklara ya da birilerine... Her seferinde geri dönmek...
Birini özlemenin güzelliğini farketmek... Bazen onunla olmaktan bile güzel... Hani Shakespeare demiş ya "beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhları koyup aşk sanıyorsunuz"
Tam da bunu yaşamak herşeyi bile bile...
Ayrılıklara alışmak... Her türüne...Özlemin koskoca bir bıçak yarasından iğne batmasına benzer bir acıya dönüşmesini hissetmek...
Bir çınar ağacının tüm kökleriyle toprağa sımsıkı tutunması gibi kavramak hayatı...
Bizim maceramız, bizim romanımız, bizim masalımız bu... Nahit Ulvi Akgün'ün "Herşey Yerli Yerinde "şiirinde söylediği gibi:
Hiçbir şey değişmeyecek
Göçüvereceksin bu insan kalabalığından
Gelmemiş gibi olacaksın dünyaya
Sanki bu odada sen oturmadın
Sen giymedin bu elbiseyi
Ağlamadın
Gülmedin
Yemedin bu ağacın meyvasını
Bütün maceran
Bir varmış
Bir yokmuş..