Harper’s Bazaar Aralık 2024 Birce Akalay Röportajı
Özgür, özgün, güçlü… Harper’s Bazaar Women of the Year En İyi Kadın Oyuncu Ödülü sahibi Birce Akalay, tavrı ve sergilediği yetenekle hayranlık uyandıran kadınlardan.
GÜNCELLEME TARİHİ: 17 Aralık 2024
Fotoğraf: Emre Ünal
Röportaj: Bade Çakar
Harper’s Bazaar Women of The Year Kadın Oyuncu ödülüne layık görüldünüz. Bu konuda nasıl hissediyorsunuz?
Çok mutlu ve gururluyum elbette. Böylesine kıymetli ödüller beni hep yaptığım şeyi daha ileriye taşımak için motive ediyor. Geçtiğimiz yıl ilk kez düzenlenen Woman of the Year’a katıldığımda uzun zamandır hissetmediğim kadar samimi ve kapsayıcı bir törenle, aynı güzellikte kadınların bir araya toplandığını görmek beni çok mutlu etmişti. İyi ki bu özel ve güzel ödül töreninin bir parçası olabilmişim dedim. Dolayısıyla bu yıl ödül almak benim için özel bir mutluluğa dönüştü. Ödülümü yıllardır yorulmadan yılmadan çalışan ve kendi gibi olmaktan hiç vazgeçmeyen, sanatıyla yaşayan, sanatına sıkı sıkı sarılmış bir ustadan, değerli Demet Akbağ’dan almak da benim için muazzam bir anı oldu. Tüm seçici kurula, başta Yasemin Gebeş ve Gülen Yelmen olmak üzere tüm Harper’s Bazaar ailesine kalbimle teşekkür ederim.
Yer aldığınız projeler, özellikle kadın karakteri ana noktaya alan, onun hikayesini anlatan işler… Uzun yılların verdiği tecrübenin ardından proje seçimleriniz nasıl evrildi?
Yaşamım süresince her koşulda, en yıkılmış zamanlarımda bile yüzümü güneşe dönüp güçlü olmaya, içimdeki gücü keşfetmeye ve onu doğru şekilde kullanmaya çalıştım. Kadın olmak elbette her alanda zor ve çetrefilli. Ama engelleri aşmak da bizim hobimiz; ne yapalım yani! Diğer yandan bizlerin yani sanatla kendini ifade etmeye çalışanların özel ruhlar olduğuna inanıyorum. Kimimiz fazla hassas ve kırılgan, kimimiz bir süper kahraman gibiyiz ama mutlaka dünyaya yetenekle gelmiş çocuklarız. Yaşamın birçok aşamasında da her insanda olduğu gibi yol yöntem arayışlarımız oluyor. Kendimizi, varlığımızı ifade edebilmek için... Ben tıpkı bir ressamın içinden gelen resmi yapması, bir müzisyenin içinden akan melodileri bestelemesi gibi, şevkle, ruhumla besleyebileceğim karakterler ve hikayeler seçmeye çalışıyorum. Bugüne kadar yaşamım ve karakterim evrildiği gibi tercihlerim de dönüşüyor. Bir de içgüdüm var ki, onu dinlemeyi çok severim. Onun “yapma” dediği ya da ufacık da olsa beni huzursuz hissettirdiği hiçbir projede varlık gösteremeyeceğimi biliyorum.
Aslında oynadığınız her rolle bir hikaye anlatıcısısınız… Bunun en çok hangi yönleri size haz veriyor?
İlk olarak seyircide bıraktığı tat sanırım. Yani seyirciye dokunmak, onda da bir haz yaratmak. Oyuncunun peşinde olduğu biraz da bu değil midir? Anlattığınız hikayenin anlaşılır olması gerekir ki hissedilsin. Gündelik yaşamda kurumuş bir yaprağın masanıza düşmesi çok sıradan bir şeydir ama sinema bunu seyircide bir his uyandıracak gibi resmedebilir. Oyuncu da aynen böyledir. En en başta öğrendiğimiz gibi insanı, insana insanla anlatandır oyuncu. Enstrümanı ise ruhu ve bedenidir. Tecrübe kazandıkça olgunlaşan, genleşen bir meslek. Sanırım bu sihirli cümle benim neden haz duyduğumu yeteri kadar açıklıyor. Ben bunu çok seviyorum.
Sadece oyunculuk yapmıyorsunuz. Müzik, tiyatro, tasarım gibi yaratıcı birçok alanda üretkensiniz. Hayatınızın hangi noktasında kreatif yönünüzü fark ettiniz?
Ben değil, ailem keşfetti aslında. Dört yaşımda bale ile başladı bu yolculuk ve 16 yaşımda tiyatro ile devam etti. Tiyatro eğitimim 12 yıl sürdü. Sonra televizyon seyircisiyle tanıştım 20 yaşımda. İşin mutfağını öğrenmek için bir süre ulusal bir kanalda hem kamera önü hem kamera arkası çalıştım. 22 yaşımda ise diziler ve sinemayla tanıştım. Konservatuar mezuniyetimin ardından birkaç yıl sonra eğitmen oldum kısacık bir süre. Açıkçası başka türlü yaşamadım hiç. Zamanla hayallerim, ürettiklerim ya da yapmak istediklerim bana destek olan dostlarım ve çalışma arkadaşlarım tarafından değer gördü ve birlikte üretmeye başladık diyelim. Halihazırda duran hayata geçmesini istediğim o kadar projem, hayalim var ki. Dilerim yaşama sürem ve gücüm el verir ve gerçekleştirebilirim. Hiçbir tercih kolay değil; her şey çok çalışarak ve inanarak gerçek oluyor. İş bana gelsin diye beklemedim hiç ve geldiğinde de hakkını vererek, layıkıyla yapmaya çalıştım. “Ben daha çok ne katabilirim?” diye düşünmek. Bu hiç değişmez altın kuralım.
2019 yılında yaptığımız bir röportajda; “Hepimiz defoluyuz ve hayatın eğer biraz olsun bilge tarafını dinlemeye eğilirsek o defoları geliştirmeye, iyileştirmeye, düzeltmeye çalışıyoruz.” demiştiniz. Tam beş yıl geçti bunun üzerinden. Siz bilge tarafınızı ne kadar dinleyebildiniz? Neleri değiştirdiniz ya da öğrendiniz kendinizle ilgili?
Bu sorunun cevabı çok uzun olabilir benim için. 2019’da 35 yaşımdaydım şimdi ise 40. Benim yaşamımda 35 yaş ve sonrası tam manasıyla bir depremler dönemiydi. Sanki içimde yıllardır gerilen bir fay büyük bir kırılma yaptı. Sonra da artçılar… Açılan kırıktan aşağı bakakalmak da mümkündü, enkaz altında kalmak da. Şanslıyım ki bu mesleği yapıyorum, şanslıyım ki düşüncenin gücüne ve enginliğine inanıyorum. Açılan kırığa, o zamana kadar gerçekten elimi tutmamış insanlar düştüler. Biz, yukarıda sağlam binaları olanlar özümüzle kaldık. En saf en çocuk halimizle, yeniden ayaklandık ve bu defa daha sağlam çatılar inşa ettik. Hepimiz tek başımıza varız, evet. Ama en yakın çemberimizdeki insanlar çok ama çok önemli. Bizi biz yapan en önemli unsurlardan biri bu. Tecrübeler ve insanlar. Bu beş yılda sanırım kendi içime dönüp defolarımı iyileştirirken hayatın tercihlerimle şekillendiğini net bir şekilde kavradım. Kimlik ve karakter gelişebilen, dönüşebilen bir şey ve bunun için bireysel bir çaba göstermek gerekiyor. Dolayısıyla insan önce kendini sevmeli ve saymalı. Bir de sağlıklı düşünebilmek ve değerlendirebilmek için zaman zaman dış dünyadan soyutlanıp zamanı ve içinde bulunduğum sistemi bükmem gerekiyor. En değerli zamanlarımdan biri de kozamda kendimle kaldığım zamanlardır.
Çevrenize yaydığınız çok yumuşak, naif ama bir o kadar da güçlü bir enerjiniz var. İş için birçok farklı karaktere bürünürken, kendi hayatınızdaki rolünüzü nasıl görüyorsunuz?
Fayda sağlamayı, paylaşmayı, paylaştıkça büyümeyi gelişmeyi seviyorum. Hayattaki rolüm ne bilmiyorum gerçekten. Sadece içimden geldiği gibi yaşamaya çalışıyorum. Sıkıntısı, üzüntüsü olan insanları dinlemeyi, onlara sarılmayı, yaralarına ilk yardım yapmayı seviyorum. Yüksek ama kontrollü yüksek bir enerjiyle yaşamaya gayret ediyorum. Ana dilim sevgi, samimiyet ve yüzümü güneşe dönmek olabilir. Sanırım bu naif ama güçlü görünmek hali de birtakım tecrübelerden sonra gelişti. Kendimi bildim bileli nazik ve naif bir kızdım. İnsanoğlunun acımasızlığı beni çok kırdı ve hırpaladı gençlik yıllarımda kavga etmeyi bilmediğim için. Hala kavga edemem. Kimseyi yargılamadan sadece uzaklaşarak ve kendi dünyamı koruyarak güçlendim. Ve tabii iyi insanlar sayesinde. Bana bu anlamda dokunmuş insanlara minnettarım. Ben de aynı hisle dokunuyorum çevremdekilere. Nazik, anlayışlı ve içimizdeki gücü unutmadan. İşimde de özel yaşantımda da bu böyle. Bazen mesafe de bir samimiyettir. Bunu da hiç unutmuyorum.
Biraz da modadan bahsedelim. Kendi mücevher markanızı yarattınız. Mücevher tasarlama kararı nasıl geldi? Sizin için farklı bir yere sahip olsa gerek…
Evet benim için çok farklı ve özel bir deneyim gerçekten. Çok sevdiğim dostum Dilara Karabay’ın beni teşvik etmesi ve destek vermesi ile başladı aslında. Hala yolda çoğu kez tökezliyoruz, hatalar yapıyoruz çünkü neresinden bakarsanız bu işin diğer gerçekçi yanı da ticaret yapıyor olmamız. Ülke ve dünya ekonomisi bizi çoğu zaman ciddi ölçüde sarsabiliyor ama direniyoruz. Dönemin modasını tam olarak takip ettiğimi söyleyemem açıkçası. İçimden ne geliyorsa onu yapıyorum. Ekim ayında üç yılı doldurduk. Beşinci yılımız kutlarken artık bir showroom’umuz olsun istiyoruz. Hedefimiz bu yönde; umarım başarabiliriz.
Sizin için en değerli mücevheriniz nedir?
Kalbim.
2024’ü geride bırakıyoruz. Nasıl bir yıldı sizin için? 2025 yılı için heyecanlı mısınız?
2024’ün ilk günlerinde Selanik seyahatim sonrasında, kişisel olarak müthiş bir aydınlanmayla yeni yıla başlamıştım. Sanki hayatımda bir devir tamamen kapanmıştı. İkinci bölüm çok daha başka bir iç huzurda geçecek gibiydi sanki. Ve öyle de oldu! Hayat bana değerli hediyelerini sundu. Şükürlerle doluyum bu yüzden. Çok güzel insanlarla çevriliyim ve bu beni daha da motive ediyor. Ülke ve dünyada tüm acımasızlığıyla yayılan şiddete ve kötülüğe karşı zaman zaman yenilgiler yaşasam da içimde, umudumu yitirmiyorum. Sığ sularda çırpınmak yerine okyanusun en derinlerinde yaşamı yeniden var edecek canlılar gibi bekliyorum sadece. İnsanı insana kırdıran hiçbir insana ya da sisteme inanmıyorum. Birliğin, sevginin ve dayanışmanın gücüne inanıyorum. Sadece 2025 değil, önümdeki her yarın için heyecanlıyımdır çünkü hayatta olup olmayacağımı dahi bilmediğim bir akışın içerisindeyim. Benim için her gün, her an bu yüzden eşsiz ve çok değerli.