Harper’s Bazaar Aralık 2024 Josephine Skriver Röportajı
MODA

Harper’s Bazaar Aralık 2024 Josephine Skriver Röportajı

Harper’s Bazaar Yılın Modeli Josephine Skriver, değerlerine sadık kalmak ve deneysellik arasındaki ince çizgide, İskandinav genlerinden gelen netlikle yürüyor.

GÜNCELLEME TARİHİ: 17 Aralık 2024

Fotoğraf: Guy Aroch

Röportaj: Bade Çakar


 

Öncelikle tebrikler Harper’s Bazaar Yılın Modeli ödülünü kazandın. Bu ödül senin için hem profesyonel hem de kişisel olarak ne anlama geliyor?

Çok teşekkür ederim! Hala inanamıyorum. Yılın Modeli ödülünü almak çok büyük bir onur, özellikle de dünyanın dört bir yanında ne kadar inanılmaz kadın ve model olduğu düşünüldüğünde. Kendime sadık kalmanın ve ne kadar büyük veya küçük olursa olsun her fırsatı kucaklamanın buna değdiğini hatırlatıyor. Hissettiğim minnettarlığı kelimelerle anlatmak zor ve Harper’s Bazaar Türkiye gibi prestijli bir platform tarafından takdir edilmek beni çok mutlu etti. Kendimi zorlamaya ve sıkı çalışmaya devam etmem için bana ilham veriyor!


 

Senin için nasıl bir yolculuktu peki?

Beni buraya getiren yolculuk Danimarka’da büyümekten başlıyor ve büyük hayaller kurmaktan, bu yolda beni destekleyen inanılmaz insanlara kadar devam ediyor. Sonuç olarak bu ödül yolculuğumun bir parçası olan ailemden ajanslarıma, fotoğrafçılara, editörlere, tasarımcılara, saç ve makyaj ekibime ve daha birçok kişiye kadar herkesle paylaşılıyor! Biz modeller etrafımızdaki insanlar olmadan hiçbir şey değiliz.


 

Gerçekten mütevazı bir yaklaşım bu. Bunun yanında destek, sektörde gerçekten önemli. Moda dünyasının en büyük isimlerinden bazılarıyla çalıştın. Senin için aralarında öne çıkan var mı?

Moda sektöründeki en yetenekli ve vizyon sahibi insanlarla çalıştığım için inanılmaz derecede şanslıydım ve her iş birliği bende eşsiz bir iz bıraktı. En etkili deneyimlerimden biri Victoria’s Secret’ta yürümekti. Melek olmak her zaman hayalimdi ve dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca insanla güçlendirici ve canlandırıcı bir şekilde bağlantı kurmamı sağladı. Bir diğer önemli an ise 2019 Met Gala’da Jonathan Simkhai imzalı özel bir elbiseyle kırmızı halıda yürümekti. Karmaşık nakışlar, kristaller, tüyler ve dramatik bir silüet içeren bu görünüm bir sanat eseriydi ve modanın ardındaki o inanılmaz yaratıcı süreci sergiliyordu. Sanatçının tasarımı ve elbisenin çizimleri hala evimde asılı duruyor! Podyumda, Valentino, Chanel ve Alexander McQueen gibi tasarımcılarla çalışmak da benzersiz anlardan arasındaydı. Her gösteri benzersizdir ancak hepsi hikaye anlatımında ustalık eseriydi bence. Tasarımcıların vizyonunun bir parçası olmak her zaman bir onurdur.


 

Bu kadar hızlı tempolu bir sektörde motivasyonunu ve hızını korumaya nasıl devam ediyorsun?

Motivasyonlar sürekli değişiyor. Yeni bir meydan okuma halini her zaman sevdim. Yaklaşık bir yıl önce bir kızım oldu ve her sete çıktığımda veya yeni bir iş yaptığımda aklımın bir köşesinde o var. Sadece ihtiyaçlarını karşılamak için değil, aynı zamanda onu gururlandırmak ve ona nasıl sıkı çalışılacağını, elinizden gelenin en iyisini verirseniz ve tutkulu olursanız hayallerin gerçek olabileceğini göstermek istiyorum. En önemlisi, yaptığım işten gerçekten keyif alıyorum! Modelliği ve bununla birlikte gelen tüm yaratıcı enerjiyi seviyorum. Her çekim, gösteri ve kampanya hikaye anlatmak, bir karaktere bürünmek veya kendimden daha büyük bir şeyin parçası olmak için yeni bir fırsat. Bu beni sürekli heyecanlı ve bir sonraki adımın ne olacağı konusunda meraklı tutuyor.

 


Bir model olarak işinin en ödüllendirici kısmı nedir?

Modellik kariyerimin en ödüllendirici yönü, kalbime yakın nedenleri savunmak için sağladığı bir platform. 2022’de kadın haklarını savunmak için PlanBørnefonden Denmark ile çalışmaya başladım. Genç kızları ve kadınları güçlendirmeye, nereden geldiklerine bakılmaksızın herkesin eşit fırsatları hak ettiğine inandığım için kendimi derinden bağlı hissettiğim bir amaç bu.


 

Stilin pek çok kişi tarafından beğeniliyor. Kişisel moda anlayışını nasıl tanımlarsın?

Söylediğiniz şey dünyalar anlamına geliyor! Kişisel moda anlayışımı minimalist İskandinav ve modern zarafetin bir karışımı olarak tanımlardım. Danimarka’da büyürken, İskandinav tasarımının net çizgilerinden ve işlevselliğinden etkilendim. Hem rahat hem de sofistike olan nötr tonlara, sade silüetlere ve zamansız parçalara yönelme eğilimindeyim. Ancak stilimi taze ve dinamik tutmak için çağdaş unsurları da kullanmaktan hoşlanıyorum. Bu, iddialı bir aksesuar eklemeyi, dokularla denemeler yapmayı veya kişisel zevkimle etkileşime giren güncel trendleri benimsemeyi içerebilir. Sonuç olarak özgün ve rahat hissettiren, aynı zamanda bireyselliğimi ifade eden bir şekilde giyinmeye inanıyorum.


 

Moda sektöründe olmak kişisel stil seçimlerini nasıl etkiledi?

Kişisel stilim, hem profesyonel deneyimlerimi hem de kişisel gelişimimi yansıtarak yıllar içinde önemli ölçüde gelişti. Kariyerimin başlarında İskandinav minimalizminden büyük ölçüde etkilendim. Net çizgileri, nötr tonları ve sadelik ve pratikliği vurgulayan işlevsel parçaları tercih ettim. Moda ve sektöre daha fazla girdikçe daha cesur seçimler denemeye, daha fazla renk, farklı dokular ve iddialı aksesuarlar kullanmaya başladım. Çeşitli tasarımcılarla iş birliği yapmak beni konfor alanımın dışına çıkma konusunda teşvik etti. Bir bakıma annelik de tarzımı etkiledi ve zarafetten ödün vermeden rahatlığa öncelik vermemi sağladı. Kızımın peşinden evde koştururken kendimi şık hissetmemi sağlayan çok yönlü parçaları benimsedim.

 


Moda söz konusu olduğunda, kariyerin taleplerine uyum sağlarken kişisel stiline sadık kalmanın bir yolunu buldun diyebiliriz öyleyse… 

Gerçekten kendinize sadık kalmanız ve sadece sevdiğiniz şeyleri giymeniz gerektiğini düşünüyorum. Her şey hızla trende dönüşüyor, sürekli peşinden koşarsanız asla bir stil kimliğiniz olmayacak ve her zaman geride kalacaksınız. Sadece kendiniz olun; istediğiniz kadar basit, tuhaf, sıra dışı veya sade olabilirsiniz. Özgünlük anahtardır.

 


Sosyal medyada da inanılmaz derecede başarılısın ve büyük bir takipçi kitlesine sahipsin. Çevrimiçi varlığını gerçek hayattaki kişiliğinle nasıl dengeliyorsun? 

Çevrimiçi varlığım ve gerçek hayattaki kişiliğim arasında bir denge sağlamak her zaman kolay değil. Ancak elimden gelenin en iyisini yapıyorum. Sosyal medyada kendimin özgün bir versiyonunu sunmaya, hem profesyonel öne çıkanları hem de kişisel anları paylaşmaya çalışıyorum. Gerçekten sadece beni takip eden insanlarla gerçek bir ilişki istiyorum. İnsanların sadece bir model olmadığımı aynı zamanda bir insan olduğumu bilmelerini de. Hepimizin dünyaya dair benzersiz hikayeleri ve bakış açıları var. Fakat özel hayatımı korumak için sınırlar koymanın önemini de kabul ediyorum. Bu yüzden hayatımın bazı yönlerini paylaşmaktan zevk alırken neyi ifşa edeceğimi bilinçli olarak seçiyorum; böylece hayatımın bazı kısımları bana ait ve özel oluyor. Bu denge, kişisel hayatımdan ödün vermeden takipçilerimle anlamlı bir şekilde etkileşim kurmamı sağlıyor.