Her aşk bitebilir…
MODA HABER

Her aşk bitebilir…

GÜNCELLEME TARİHİ: 11 Şubat 2011

Onunla, 2007 yılında başladı ilişkimiz…
''Görür görmez vuruldum'' derler ya; işte, aynı öyle bir ilk görüştü bizimki… Benimki…
''O benim olmalı'' demiştim…
O yüzden hiç ağırdan almadan onu istediğimi belli etmiştim…
O da hemen sarıp, sarmaladı beni…
Bacaklarımda ve kalçamda, sımsıkı hissettim onun varlığını…
Dayanılmazdı…
Düşük beli ile tam üstüme oturması, sonra da dümdüz aşağıya kadar inmesi ve klasik ama muhteşem kesimi ile bayılmıştım ben o lacivert Cavalli jean pantolona…
O da beni sevmiş olmalıydı ki; ne boyunu kısaltmak durumunda kaldım ne de herhangi başka bir oynamaya ihtiyaç hissettim…
Çabuk uyum sağladık.
Hemen anlamıştım birbirimizden kopamayacağımızı…
2007 senesinde girdi o lacivert jean benim hayatıma!
2007'nin tam da kilo almaya başladığım sene olması ilişkimizi ölümsüzleştirecekti ama ben bunu o zamanlar anlayamadım. Aksine ayırmaya çalıştıklarını zannettim bizi. Herkes düşmanımız oldu ve aramıza girmeye çalışıyorlar sandım…
Poğaçalar, simitler, kebaplar, mantılar, pizzalar el birliğiyle bana saldırdılar, ağzımdan içeri girip ta mideme kadar indiler ve midemden çıktıktan sonra vücudumun farklı noktalarına aynı hızla yayıldılar…
Artık, o jeanle tanıştığımız zamanki Pınar değildim ben. Yanakları, yiyip içmekten dolayı dağlar kızı Heidi misali al al olmuş, etine buduna dolgun, kadın irisi bir varlığa dönüşmüştüm.
İnanılmaz değişmiştim ve bu değişim beni Cavalli'yle ayırmaya yetmişti. Belki de o anda onu, evden de uzaklaştırmalıydım ama duyduğum derin sevgi yüzünden ''git'' diyememiştim. Kendisine dolabımın en alt rafında bir yer bulmuştum ve günün birinde yeniden kavuşacağımızı umarak 'şimdilik kendine iyi bak, geri geleceğim'' demiştim üstüne diğer jeanlerimi koyarken.
Gözlerim dolmuştu o anda. Ama o yaşlı gözler, Cavalli'yle aramıza giren yaklaşık 20 kiloluk bir sınır mıydı yoksa annemin gözü bana her takıldığında ''senin çok güzel bir yüzün yok; eskiden vücudun iyiydi ve her giydiğin yakışıyordu, şimdi o da kalmadı'' demesi miydi bilmiyorum ama asabım bozulmuştu.
Hemen rejim yapmaya ve spora gitmeye başlamam gerekiyordu ama tıpkı paranın parayı çektiği gibi kilonun da kiloyu çektiğini öğrenmem uzun zaman almadı. Geceleri yatağa yattığımda tek düşündüğüm sabah olmasıydı ki hemen kahvaltı yapabileyim. Yemekten ibaret olmuştu hayatım.
Arada bir gidip, Cavalli jeanimi çıkartıp seviyordum ama onun benimle görüşmeye devam etmek gibi bir çabası olmadığını üstüme giymeye çalıştığım anlarda anlıyordum.
Sonra aradan zaman geçti…
Yaklaşık 3 sene geçti ve bana değişik bir şeyler oldu. Durup, dururken spor yapmaya başladım. Her sabah erken kalkıp, yürümeye; sonra da düzenli şekilde spor yapmaya başladım.
İşin ilginç yanı ''yemekle meşk ettiğim'' o, 3 senelik dönemde her kahvaltıda 3'er simit yerken; artık yarım simit bile fazla gelmeye başlamıştı…
Eriyordum.
Bir mucizeydi o.
Kendimi doyma konusunda terbiye etmiştim.
Doymayı öğrenmiştim…
Önceleri anlamadım ne kadar kilo verdiğimi ama ''hımbıl ve tombul'' zamanlarımda beni sık görenler birden bire yeni halimle görünce gözlerine inanamıyorlardı.
Zayıflamıştım!..
İnanılmaz mutlu olmuştum, nihayet özlediğim tüm kıyafetlerimi giyebileceğim diye…
En çok o lacivert jeanle buluşacağımız için mutluydum…
Bilemezdim tabii ki o sırada elimin ve bünyemin ayarının olmadığını…

2007 ve 2010 arasında bana her fırsatta ''çok kilo aldın'' diyenler, artık ''Pınar, daha fazla zayıflama'' demeye başlamışlardı…
Ben anlam veremiyordum çünkü kendimi gözlemleyemiyordum…
Sadece eski halime dönmek istiyordum Cavalli'yle kaldığımız yerden devam edelim diye…
Zayıfladım, zayıfladım, zayıfladım…
Sonra bir gün artık Cavalli için hazır olduğuma karar verdim; geçtiğimiz hafta…
Seve, okşaya çıkarttım sakladığım yerden ve hemen üstüme geçirdim…
Hemen üstüme geçti ama düğmelerini bile açmama gerek kalmadan geçmişti üstüme…
Ve bırakır bırakmaz da aşağıya kadar indi…
Yeniden çektim, yeniden indi…
Kemer taktım ama kemer de büyük geldi…
Ağlamaklı oldum…
O ilk giydiğim Cavalli değildi, o! Ya da ben, ben değildim…

Yine katladım ve sakladım yine onu dolaba…
Günün birinde birbirimizle uyumlu olacağımıza eminim…
Şimdi sürekli yemek yemek istiyorum, lacivert jeanimle aynı bedene gelmek için…
Umarım tutturabilirim bu kez…
Evet, anlıyorum kendimi; ölümsüz bir aşk oldu bu…
Bitmiyor bir türlü çünkü doyasıya yaşanamıyor…
Hayatım ona endekslendi…
Belki de bir saplantı bu ama yaşamadan vazgeçemeyeceğim…
Zaten ben imkânsız aşklar için yaratılmışım sanırım…

Ama…
Ama belki de vazgeçmem lazım…
Dışarıda daha bir sürü jean olduğunu kabul etmem lazım sanırım. Onun için değişmemem gerektiğini kabul etmem lazım…
Benimle, ''ben halimle''yken beraber olmaya hazır olan başka bir jean olabileceğini anlamalıyım belki de…
Olmuyorsa diretmemeyi anlamalıyım…
Olmamasında bir hayır olduğunu kabul etmeliyim…

Ama artık bir aşk uğruna bu kadar yorulmamam gerektiğini anlayıp, hayatımı ben olarak yaşamaya başlamam gerektiğini öğrenmeliyim…
Aşk da bir yere kadar… Önemli olan; olabildiğim gibi BEN olmam ve beni, ben gibi kabul edecek başka bir jean bulmam…
Artık dışarıda daha nelerin olduğunu öğrenmek için gözümü dolaptan ayırma vakti… Yeni bir hayat vakti… O Cavalli için de yepyeni bir dolap bulup, onu uyumlu olabileceği biriyle buluşturma vakti….
İlk görüşte aşkı belki de başka vitrinde yeniden yaşayacağım dışarı çıktığım anda bambaşka bir jeanle…

Çocukken anlayamıyoruz ya ''inşallah''ın; ''kısmet''se olurun; ''hayırlısı''ysa olsunun anlamlarını ve illa ki olsun istiyoruz ya her şeyi... Ve büyüdükçe anlaşılıyor ya her şeyin olmaması gerektiği; ben de, tam da şu anda anladım Cavalli'yle olmaması gerektiğini ve az sonra ufak bir törenle onu dolaptan çıkartıp, evden göndereceğim… Umarım yeni hayatında çok mutlu olur…
Sanırım büyüyorum ve olamayacaklardan vazgeçmeyi öğreniyorum…
Güle güle Cavalli…