LIFESTYLE
'İçiyorsam sebebi var!'
Nevrotik sarışın kadın tiplemelerinin üstadı, puro tiryakisi Alfred Hitchcock, mevzu Lauren Baccal'a gelince "Arzu nesnesi olarak sigaranın bu kadar yakıştığı başka bir aktris tanımıyorum" demişti. Büyük ihtimalle, Türkan Şoray'ı hiç izlememiş, şık bir sa
GÜNCELLEME TARİHİ: 25 Ağustos 2010
Nevrotik sarışın kadın tiplemelerinin üstadı, puro tiryakisi Alfred Hitchcock, mevzu Lauren Baccal'a gelince "Arzu nesnesi olarak sigaranın bu kadar yakıştığı başka bir aktris tanımıyorum" demişti.
Büyük ihtimalle, Türkan Şoray'ı hiç izlememiş, şık bir salon veya pavyon dekorunda bu şahane kadının "Yakar mısınız?" teklifiyle karşılaşmamıştı. Oysa güzelim sarışın Neriman Köksal'ın mesela, sigara içişi hayırlara vesile olmazdı; taammüden yapılacak bir kötülüğe dair açıkça 'fallik' bir delalet. Halbuki Greta Garbo, aynı delaleti sofistike bir meydan okuyuş olarak çoktan ters yüz etmişti bile. İsyankâr James Dean'in veya intikam peşindeki Clint Eastwood'un dudakları arasına sıkışmış bir sigara imajı, her ne kadar sanat ile pazarlama stratejisi arasında ikircikli bir durum yaratsa da, kolektif hafızalarımızda bunun 'sigaradan fazlası' olduğunu çözmüştük.
Thank You For Smoking'deki politik dalaverelerin açık ettiği gibi, sigara mevzusunda kimse masum değil! Dolayısıyla dünyada sigara satışı yasal, filmlerde kullanımı da ancak 'caydırıcı' yaptırımlarla sınırlı.
Gelgelelim, bizim 'önlem' yasalarımız kraldan çok kralcı, keskin ve acımasız! Avatar'daki Sigourney Weaver'ın sigara içmesiyle ABD'de yer yerinden oynamazken, biz müzedeki Cezanne veya Fikret Mualla tablosuna müdahale eder gibi TV'de gösterilen filmlere çiçek koyuyoruz! Silah, şiddet, cinayet bir yana. Hangi anlayış, Breakfast at Tiffany's'deki Audrey Hepburn'ün ikonik imajına müdahale etmeyi düşünebilir ki? Humphrey Bogart eğer sigarayı ayakları altına ezerek söndürüyorsa başka, kül tablasına nazikçe bastırıyorsa başka başka manalar demekti. Bette Davis'in evli aşığı, dudağında iki ayrı sigara yakıp onunla paylaşarak (Now, Voyager) sinema tarihinin en şehvetli finallerinden birisine imza atmıştı. Yıllar sonra Gremlins'in ağzı sigaralarla tıka basa dolu yaratığının göründüğü saçma sahnede makaraları koyuvermiştik. Sigaranın artık kötü adamlara yakıştırıldığı 1990'larda dahi dünyayı kurtaran şey, tiryaki Bruce Willis'in (Beşinci Güç) kalan son kibriti oluyordu.
Sigara içme, çiçek çiğne
Yenilerden, George Clooney'nin İyi Geceler, İyi Şanslar filmindeki, 1950'lilerin ünlü TV haber yorumcusu Ed Murrows'un (David Stratham) ekranda mütemadiyen sigara tüttürmesi sadece döneme ait bir detay değildi. Komünist paranoyaya yalaka tütün şirketlerinin sponsorluğuna rağmen patronun odasına sigarayla girerek baskıcı otoriteye başkaldırmıştı. Emmy törenleri gelecek hafta; ABD'nin kendisi dahi Mad Men dizisine toz kondurmazken, bizim TV'ler anlaşılmaz para cezaları musibetinden ne kadar çiçek kondurarak yayınlıyor, izlemek gerek.
Büyük ihtimalle, Türkan Şoray'ı hiç izlememiş, şık bir salon veya pavyon dekorunda bu şahane kadının "Yakar mısınız?" teklifiyle karşılaşmamıştı. Oysa güzelim sarışın Neriman Köksal'ın mesela, sigara içişi hayırlara vesile olmazdı; taammüden yapılacak bir kötülüğe dair açıkça 'fallik' bir delalet. Halbuki Greta Garbo, aynı delaleti sofistike bir meydan okuyuş olarak çoktan ters yüz etmişti bile. İsyankâr James Dean'in veya intikam peşindeki Clint Eastwood'un dudakları arasına sıkışmış bir sigara imajı, her ne kadar sanat ile pazarlama stratejisi arasında ikircikli bir durum yaratsa da, kolektif hafızalarımızda bunun 'sigaradan fazlası' olduğunu çözmüştük.
Thank You For Smoking'deki politik dalaverelerin açık ettiği gibi, sigara mevzusunda kimse masum değil! Dolayısıyla dünyada sigara satışı yasal, filmlerde kullanımı da ancak 'caydırıcı' yaptırımlarla sınırlı.
Gelgelelim, bizim 'önlem' yasalarımız kraldan çok kralcı, keskin ve acımasız! Avatar'daki Sigourney Weaver'ın sigara içmesiyle ABD'de yer yerinden oynamazken, biz müzedeki Cezanne veya Fikret Mualla tablosuna müdahale eder gibi TV'de gösterilen filmlere çiçek koyuyoruz! Silah, şiddet, cinayet bir yana. Hangi anlayış, Breakfast at Tiffany's'deki Audrey Hepburn'ün ikonik imajına müdahale etmeyi düşünebilir ki? Humphrey Bogart eğer sigarayı ayakları altına ezerek söndürüyorsa başka, kül tablasına nazikçe bastırıyorsa başka başka manalar demekti. Bette Davis'in evli aşığı, dudağında iki ayrı sigara yakıp onunla paylaşarak (Now, Voyager) sinema tarihinin en şehvetli finallerinden birisine imza atmıştı. Yıllar sonra Gremlins'in ağzı sigaralarla tıka basa dolu yaratığının göründüğü saçma sahnede makaraları koyuvermiştik. Sigaranın artık kötü adamlara yakıştırıldığı 1990'larda dahi dünyayı kurtaran şey, tiryaki Bruce Willis'in (Beşinci Güç) kalan son kibriti oluyordu.
Sigara içme, çiçek çiğne
Yenilerden, George Clooney'nin İyi Geceler, İyi Şanslar filmindeki, 1950'lilerin ünlü TV haber yorumcusu Ed Murrows'un (David Stratham) ekranda mütemadiyen sigara tüttürmesi sadece döneme ait bir detay değildi. Komünist paranoyaya yalaka tütün şirketlerinin sponsorluğuna rağmen patronun odasına sigarayla girerek baskıcı otoriteye başkaldırmıştı. Emmy törenleri gelecek hafta; ABD'nin kendisi dahi Mad Men dizisine toz kondurmazken, bizim TV'ler anlaşılmaz para cezaları musibetinden ne kadar çiçek kondurarak yayınlıyor, izlemek gerek.