İSTANBUL’un taşı toprağı bu koleksiyonda
Çingene kırmızısı, çiniler, mozaikler, tramvay, vapur desenleri... Yıllardır İstanbul’a ismen yer veren markada bu sezon her şey buram buram şehir kokuyor
GÜNCELLEME TARİHİ: 13 Ocak 2010
2010 geldi çattı. İstanbul artık resmen Avrupa'nın kültür başkenti. Herkes bir ucundan tutmaya çalışıyor. Kurumlar, kuruluşlar ve tabii ki markalar, bu yıla özel projelerini tamamlamak üzere. Ama bir marka var ki, tüm bu curcunadan önce başlamıştı İstanbul'u sahiplenmeye. Millet, I love NY yazılı tişörtlerle gezerken "Bizim başımız kel mi?" diye düşünenlerin imdadına ilk Mavi yetişmişti. 2003 yılında başlayan İstanbul Tişörtleri Projesi'yle istavritlere büründük, Boğaz'a sarındık, şehir silüetlerine bezendik. Bugüne kadar 600 binin üzerinde İstanbul tişörtü sattı Mavi. Farklı disiplinlerden isimlerin tasarladığı tişörtler seyahat edenlerin favori hediyelerine dönüştü, kimi modellerin bağımlıları oluştu.
Uzun lafın kısası, tasarımlarını yıllardır Akdenizlilik kimliği üzerine kuran Mavi için İstanbul hep vardı. Bu yıl ise ismen değil, tamamen kucaklıyor İstanbul'u. Önümüzdeki haftalarda piyasaya çıkmaya başlayacak olan koleksiyonun adı gibi ilham kaynağı da İstanbul. Tasarım Koordinatörü Güney Oktar ve 12 kişilik tasarım ekibi aylarca dolaşmış şehri. En çok Eski İstanbul'dan, Prens Adaları'ndan ve Maslak'tan etkilenmişler. Yeni sezon boyunca piyasaya parça parça çıkacak olan koleksiyonun temaları da bu üç bölüme göre şekillenmiş zaten.
ROMAN KÜLTÜRÜNÜN ETKİSİ VAR
Eski İstanbul kısmında Kapalıçarşı, Kumkapı, Ahırkapı çevresinden ilham alınmış. Oktar, "Buralar İstanbul'u İstanbul yapan farklı kültürden insanların ağırlıklı olarak yaşadığı yerler. Bu koleksiyonda da ağırlıklı olarak Roman kültürüne yoğunlaştık zaten. Hıdrellez şenlikleri de ciddi bir esin kaynağı oldu. İstanbul'un çokrenkliliği ve zenginliği, Roman kültürüyle çok örtüşüyor," diyerek anlatıyor temayı.
Bu koleksiyondaki parçalar oldukça renkli. Çingene kırmızısı hem kadın hem de erkek koleksiyonunda hayli öne çıkıyor. Çingene kırmızısı jeanler, chino'lar, bluzlar, basmadan uzun etekler İstanbul'un en eğlenceli yüzünü yansıtmak için kullanılmış.
Kadın koleksiyonunda, kat kat giyilebilme özelliği hayli baskın. Bunun nedeni de şehrin kendisinin de hem tarihi (bakınız; Marmaray kazıları) hem de kültürel katmanlardan oluşması. Farklı renk ve desenler, aynı Roman kültüründeki gibi bir arada kullanılmış. Nakış, kroşe ve dantel detayları de göze çarpıyor. Ve tabii ki çiçek desenleri... Jean yeleklerde cepken havası hissediliyor. Geçen yılın modası harem pantolonların boyu biraz daha kısalmış, yer yer bermudalaşmış. Ama bu detayların güncel modaya son derece adapte edilmiş olduğunun altını çizmeliyim; koleksiyona otantik demek çok zor.
Eski İstanbul temasının tişörtleri de oldukça iddialı. Ahırkapı sokaklarının fotoğraflarından baskıları Orhan Veli'nin sözleri süslüyor. Neşe Karaböcek, Cahide Sonku, Ajda Pekkan fotoğraflarından oluşan stencil'vari modelin, koleksiyonun hitlerinden olacağını tahmin ediyorum. Bir de bas gitar çalan ve elinde mikrofon, şarkı söyleyen; belki de karaoke yapan cariye tişörtlerinin...
Erkek kıyafetlerinde ise futbol, ciddi bir ilham kaynağı olmuş. 34spor armalı üstler hayli esprili. Yine İstanbul silüeti tişörtlere yer verilmiş. Cüneyt Arkın, Ayhan Işık fotoğraflarıyla bezeli tişörtler de oldukça esprili. Bir de 'Hayda Bre' yazılı gömlekler var. Koleksiyonda Türkçe yazılı çok sayıda parçaya rastlamak mümkün. Bu arada atlamadan geçmeyelim; Mavi, yurtdışında da satıldığı halde ürünlerinin üzerinde Türkçeyi kullanan sayılı markalardan.
İSTANBUL'UN ARTIK BİR JEANİ DE VAR!
İstanbul koleksiyonunun sokaktan ilham alan serisinde kirlenmiş gibi görünen, boya lekeli, zımba detaylı, ağartılmış parçalar bulunuyor. Prens Adaları'nın romantizmi, paklığı ve tazeliği ise ada temasını oluşturuyor. Parçaların çoğu mavi ağırlıklı. Denizci modasının İstanbullu; Adalı hali boncuklarla, çini ve Beykoz camı desenleriyle, dantellerle, nakışlarla anlatılmış. Uçuş uçuş ince kumaşlar, çizgiler, gingham denen yazlık ekoseler, fayton, vapur baskılı tişörtler ve beyaz jean pantolonlar da iddialı. Sex and the City 2 sayesinde yeniden hayatımıza girecek olan önden bağlamalı gömlekler de bu temanın öne çıkan parçalarından. Bir de bu senenin modası olan asit yıkamalı jeanler var. Ama insan her detayda İstanbul'u aramaya başlayınca, jeanin desenini öyle kimyasal yıkamaya falan değil, Boğaz'ın sularına benzetiyor! Erkeklerde ise naylon montlar, ekose gömlekler, dizaltında biten bermudalar öne çıkıyor. Bir de Prada'nın yaz koleksiyonundaki gibi bitmemiş gibi duran uçların bu sezon çok moda olacağını kestirmek mümkün.
İstanbul koleksiyonunun kilit parçalarından biri de, İstanbul jeani. Evet, jeanin ismi bayağı bayağı İstanbul. Veya şöyle diyebiliriz; şehrin artık kendine ait bir jeani de var. Kadında çok sevilen Lindy, erkekte ise Hunter adlı modele çalışılan bu jeanin etiketinde İstanbul yazıyor. Cebinde de 34 İstanbul baskısı yer alıyor. Kendine özel bir künye ve anahtarlıkla satılıyor. Bundan böyle her sezon mağazalarda bulunacak jeande bayağı koyu renkli bir yıkama tercih edilmiş. Ki; rengi zaman içinde açılsın, şarap gibi, İstanbul gibi yıllanarak daha da güzelleşsin, uzun ömürlü olsun.
Moda çekimi Okan Bayülgen imzalı
İstanbul koleksiyonunun çekimleri, ilk moda fotoğrafçılığı denemesini gerçekleştiren Okan Bayülgen'e ait. Maslak gökdelenlerinin tepesi, Kapalıçarşı damları, Doğan Apartmanı gibi mekânlarda yapılan çekimlerin en önemli özelliklerinden biri, fotoğrafların photoshop'suz olmaları. Bayülgen zaten dijital fotoğrafı tercih etmiyor ve şöyle diyor: "Fotoğraflar, fotoğrafın sözlük anlamında çekildi. Kadraj ve ışık bir kez yapıldı ve bunlarla bir daha oynanmadı. Zaten fotoğraf sadece kadraj ve ışıktır; geriye sadece deklanşöre basmak kalır. Bunu, fotoğrafı çekmeden önce bir kez doğru yaparsınız ve bir daha fotoğrafın kendisiyle oynamazsınız."
Bayülgen moda fotoğrafçılığına da disiplin olarak çok önem veriyor. Moda fotoğrafının kavram ve teknik olarak çok dağınık ve neredeyse tanımlanamaz olduğunu söyleyen Bayülgen, şöyle devam ediyor: "Moda fotoğrafçılığı her geçen gün reklam ajansları, stil danışmanları ve art direktörlerin emrine giriyor. Dünyada yerli ya da yabancı özgür ve sanatçı kişiliğini koruyarak çalışabilen çok az fotoğrafçı var."
Bayülgen'e göre moda fotoğrafı için ürünün güzel gösterilmesi, modelin havalı veya şöhretli olması da yeterli değil. "Moda fotoğrafı ürünün üzerindeki estetik güzellikle sanatın birleştirilmesidir," diyor Bayülgen ve ekliyor: "Yani elimizdeki ürünü bir sanatçıyla tanıtıyorsak, elimizde bir sanatçı işi olmuş oluyor ve dolayısıyla ürün insanlara sanatçı aracılığıyla ulaşıyor. O yüzden moda fotoğrafçısı ancak akıllı ve vizyonu olan markayla çalıştığı zaman kendini ortaya koyabilir. O yüzden de ülkemizde iyi fotoğrafçıdan çok, marka olmayı becerebilmiş, vizyonu olan ve markaya yatırım yapabilenlere ihtiyacımız var. 'Bu kimdir?' diye sorarsanız, bence Mavi'dir. Uluslararası bir Türk markası olarak Türk modasının gururudur. Zaten ben de herkesle çalışmam."
Tişört projesine yeni tasarımlar
2003'ten beri devam eden İstanbul Tişörtleri Projesi, bu sene de yeni tasarımlarla devam ediyor. Kessel Kramer'in romanlardan ilham alan tasarımı, Tunç Tunç'un taksilere gönderme yaptığı tişörtü, İzzeddin Çalışlar'ın çok satan istavrit tişörtünün 2010 versiyonu, Axel Öland'ın tipografik ve matematiksel İstanbul çalışması ve Radius Design'ın sloganlı tişörtleri, bu yılın yeni tasarımlarından.
Müdavimlerin özel durakları, kitapta toplandı
Mavi, İstanbul koleksiyonuyla eşzamanlı olarak İstanbul'da Bul adlı bir kitap da çıkarıyor. Mavi mağazalarında satılacak olan ve Tips From Mavi&Friends (Mavi ve Arkadaşlarından İpuçları) altbaşlıklı kitap, koleksiyon çekiminde de olduğu gibi yine Okan Bayülgen'in karelerinden oluşuyor.
Bir de Mavi çalışanları ve arkadaşlarının çok özel İstanbul tüyoları yer alıyor kitapta. 89 kişinin İstanbul'da bulunmaktan keyif aldığı 228 noktayı anlattığı kılavuz, semtlere göre ayrılmış. Kafeler, restoranlar, kuaförler, pet pansiyonları, müzeleri tavsiye edenler arasında kimler kimler yok ki!
Oyuncu Mehmet Ali Alabora, Cihangir'deki Özkonak Lokantası için "Türkiye'nin en iyi kazandibi ve keşkülü burada yapılyor," diyor. Nejat İşler ise Sıraselviler'deki Savoy Balık'ın meze ve balıklarını öneriyor.
Şarkıcı Teoman'ın favori kitapçısı, Nişantaşı Milli Reasürans Çarşısı'nda yer alan Patika Kitabevi.
Yazar Gökhan Özgün, Emirgan'daki 'herkesi tanıyan ve herkesin tanıdığı, küpeli ve İtalyan GQ'suna çıkmış, ilginç kişilik İhsan'ın her şeyi bulundurabildiği bakkalı' Doğan Market'i tavsiye ediyor.
İletişimci Sibel Asna ise Nişantaşı Kantin'i şöyle tanımlıyor: "Kalite, lezzet, tevazu, sadelik ve dostluk."
Ayşe Boyner, Karaköy'deki Köfteci Sami Usta'nın köfteleri için "Kaymak gibi," yorumunu yapıyor. Bir de "Harika küpeler ve yüzükler var," dediği Galata'daki Aida Pekin'i öneriyor.
Tasarımcı Emel Kurhan, Asmalı Cavit'in Beyoğlu'nun en güzel meyhanesi olduğunu düşünüyor. Tünel'deki Şimdi'nin buzlu çayını da şiddetle tavsiye ediyor.
Yazar İzzeddin Çalışlar, Cihangir'deki Cafe 34-A'nın türlü ve domatesli pilavını annesinin yaptıklarına benzetiyor. Bir diğer favorisi ise yine Cihangir'de yer alan Mavi Kum adlı kitapçı: "Buradaki bütün kitaplar Akdeniz kültürü ve edebiyatı üzerine. Pazar brunch'ları da Akdenizli lezzetlerden oluşuyor."
TRENDo-METRE
Yaprak ARAS ŞAHİNBAŞ