Kaderin dikiz aynası
MODA HABER

Kaderin dikiz aynası

Sabah saatleri... Sokaklar in cin top oynuyor... Tam zamanıdır dedim denemenin.

GÜNCELLEME TARİHİ: 16 Mayıs 2011

Arabanın anahtarını alıp fırladım evden. Direksiyonun başına geçtim, kontağı çevirdim, dikiz aynasını iyice yukarı kaldırdım. Yan aynaları da iyice içeri. Yani sadece önümü görebiliyorum. Arkam, sağım, solum sobe!

Geri geri, sağ ve sol olmak üzere muhtelif manevralar yapıp bulunduğum yerden çıkmam lazım.
'20 senedir' aynı apartmanda oturuyorum ve aynı yere park ediyorum. Dolayısıyla sadece kafamı çevirmek suretiyle dahi direksiyona nasıl bir ayar vermem gerektiğini bildiğimi sanıyorum. Ancak yine de emniyetsizlik hissediyorum. Ben kullanmaya gerek görmesem de, orada olduklarını bildiğim aynalar devre dışı.

Biraz sağ, azıcık ileri, tam sol derken balık istifi dizilmiş araçların arasindan kurtarıyorum kendimi. Sonunda özgürüm, yola çıkmaya hazırım. Sadece boynum ve sağ kolum ağrıyor, kasmaktan mütevellit biraz da titriyor.

Aynaları tekrar açıyorum. Garajdan çıkarken düşünmeye başlıyorum.
Acaba benim az önceki gibi araba kullandığımı görenler neler düşünürdü?
Başkalarının düşünceleri de dert oldu bana.
Bu şekilde yola çıkılır mı, hele ki uzun yola?
Kim bilir neler gelir başımıza. Paramparça mı oluruz, takla mı atarız artık... Allah korusun!

Iyi güzel de, hayatı bu sekilde yaşamıyor muyuz zaten?
Geçtim dikiz aynalarından, elde ne bir güzergah, ne bir harita...
Üç beş ezberlenmis kilometre taşı:
Oku, calış, erkeksen askere git, para kazan... Birleş, çoğal. Sonra da yallah kara toprak.
İç sesimizi dinleyip karar veriyoruz değil mi güya...
Orada mı okuyayım burada mı, mühendis mi olayım, reklamcı mı, üç mü kazanayım beş mi...
Bu mudur insanoğlunun iç sesi?
Buna sivrisinek vıziltısı denir ancak.

Neden gıpta ediyoruz o vakit, herşeyini satıp savıp Bozcaada'ya yerleşen gencecik insanlara?.
Ya da küçük bir yelkenliyle Atlantik'e açılanlara?
Sakın yüreklerinin peşinden gittikleri için olmasın?

Çünkü!

Çünkü onlar iç seslerini gümbür gümbür konuşturup, yola çıkan insanlar.
Çünkü onlar ezberbozanlar.
Çünkü onlar üzerlerine serpilmiş ölü toprağından sıyrılıp, kendi topraklarını, ait oldukları kaderi bulan insanlar.

Şu alemde iki kader var.
Birini bize yazıyorlar.
Birini biz yazıyoruz.
Şarkılara, şiirlere, filmlere konu oluyor.

Tebrizli Şems'in 14. altın kuralı der ki:
"Hakk' ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. 'Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir' diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını!"

Esen kalın, kaderinizin kalemini elinizden düşürmeyin.