Kandilli sefası
ÜNLÜ STİLİ

Kandilli sefası

Kandilli’de adeta zamanın durduğu izlenimini veren Kıbrıslı Yalısı,görkemli tavan işleri ve değerli antikalarıyla geçmişine sahip çıkmanın gururunu yaşıyor

GÜNCELLEME TARİHİ: 12 Aralık 2009

BOĞAZ KIYISINDAKI EN GÜZEL SEMTLERDEN BİRİ OLAN VE 18.yüzyıldan itibaren yerleşimin görülmeye başlandığı Kandilli, günümüze kadar gelebilen Osmanlı döneminden kalma tarihi eserleriyle eski siluetini kısmen de olsa korumayı başarıyor.
Altın devrini I. Mahmud zamanında yaşayan Kandilli, 1740'lı yıllarda bu semte yerleşen devlet adamlarının yaptırdığı hamamlar, çeşmeler ve camilerle canlılık kazanmaya başlamış. Ancak semtin etkileyici görünümünde zamanın mimari anlayışıyla yapılan ve çoğunlukla devrin paşalarına tahsis edilen yalıların rolü büyük. Maalesef bu yalılardan pek azı günümüze dek korunabilmiş.
Kıbrıslı Yalısı olarak bilinen ve 1770'li yıllara tarihlenen yalı gibi geçmişi bu kadar eskiye uzanan yalılar ise artık bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az.Kıbrıslı Yalısı'nın ilk sahibi I. Abdülhamid devri sadrazamlarından 1783 yılında vefat eden İzzet Mehmet Paşa'ydı. Sonraları oğlu Said Bey ve torunu Mehmet Ataullah Bey sırasıyla yalıda ikamet ettiler.Ataullah Bey'in ölümünden sonra ise yalı yıkılarak yerine 1840 yılında Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa tarafından daha büyük bir yalı yaptırıldı.Üç sultana sadrazamlık yapan ve Rusya Büyük elçiliği görevinde bulunmuş, Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa 1871 yılında burada vefat etti.Geçen zaman içinde yalı, paşanın damadı Mustafa Paşa'dan dolayı Kıbrıslı Mustafa Paşa Yalısı olarak nam saldı.Yalıda kayıtlara geçmiş önemli olaylar da vuku bulmuş. Örneğin burada Fransa İmparatoriçesi III. Napoleon'un eşi Eugenie şerefine, sadrazam Kıbrıslı Mehmet Paşa tarafından büyük bir ziyafet verilmiş. Ayrıca yirminci yüzyılın ilk yarısında Pierre Loti,Yahya Kemal Beyatlı gibi yazar ve şairler yalıyı toplantı mekanı olarak kullanmışlar. Yalının, Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa tarafından harem olarak kullanılmış olan orta bölümü ise son sahibine 10 yıl önce kavuşmuş.Yalının sahibi eskiye ve Türk kültürüne tutkuyla bağlı. Bu tutkunun kendisine ailesinden geçtiğini söyleyen ev sahibinin amacı Türk kültür ve değerlerine sahip çıkmak. Evin her bir köşeside bu anlayışın izlerini taşıyor. Ev sahibi yalının özünden birşey kaybetmemesi için büyük özen göstermiş. Yalıdaki 19. yüzyıla tarihlenen mobilyaların pek çoğu yalının orijinal mobilyaları;ancak ev sahibinin kendi antikaları da bu mobilyalar arasındaki yerlerini almış. Her bir odasında tafta ipekten perdelerin kullanıldığı yalının tavanından merdivenine, kapılarından ahşap el oyması, altın varaklı kornişlerine kadar her şeyi orijinal. Salona girişte sağda, 19. yüzyıl Fransız Aubusson, goblen el işlemesi salon takımı ve 19.yüzyıla ait Fransız ayna ve tırnak göze çarpıyor. Bu takımın karşısına ise yine 19. yüzyıldan bir vitrin yerleştirilmiş. İngiliz Regency stili bronz kanepe ve koltukları da salonun tarihi dokusuyla uyum içinde. Fransız altın varak, ahşap oyma mumluklarsa salonun etkileyici görünümüne katkıda bulunuyor.Salonun karşısındaki odalardan biri şömine odası olarak adlandırılıyor. Buradaki lacivert oturma grubu yalının eski mobilyaları.Şöminenin üzerinde ve karşısındaki duvarda ise Sami Yetik ve Ziya Paşa'ya ait tablolar göze çarpıyor. Şömine odasının yanında içinde tarihi bir piyano ve Hidiv armalı bir yemek masası takımı bulunan bir oda yer alıyor. Bu odadaki büyük gömme elbise dolabı dönemin mimarisinin işlevselliği hakkında fikir veriyor. Aynı işlevsellik alt kattaki holün devamında yer alan mutfakta da karşımıza çıkıyor.Çünkü buradaki kapı ilk bakışta göze çarpmayan ancak küçük bir oda olarak adlandırılabilecek kilere açılıyor.İkinci kata ıhlamur ağacından, dönemin orijinal işlerini yansıtan merdivenlerle çıkılıyor. Bu kattaki geniş hol, sedirlerle çevrelenmiş.Duvarları ise alt kattaki odalarda olduğu gibi yağlı boya,orijinal tablolar süslüyor. Bu geniş hol solda yatak odalarına, sağda ise evin geneline göre daha modern döşenmiş çalışma odasına ve balkona açılan odaya geçiş veriyor.Şüphesiz Kıbrıslı yalısının tarihimizin önemli bir bölümüne tanıklık etmesi onun değerini daha da artırıyor. Ancak benzerleri gibi yitip gitmek yerine tavan işleriyle, antikalarıyla, değerli tablolarıyla adeta yaşayan bir müze gibi geçmişten günümüze bir köprü görevi üstlenmesi onu diğerlerinden ayrı kılıyor.


Kaynak : House Beautiful
Abone olmak için: Tıklayın