Malum Muhteşem Yüzyıl etkisindeyiz hepimiz. Sultan, hünkar, has odabaşı, lala, hekimbaşı vs gibi sıfatlar pek cazip su sıra. İlk yazımda, haliyle dikkatinizi çekmeye, okumanızı sağlamaya çalışıyorum. Lütfen bana yardımcı olun, e-maillerinizi, yorumlarınızı esirgemeyin. Zira malzememiz bol, hayata dair herşeyi konuşucağız.
O vakit... Yolumuz açık olsun!
Geçtiğimiz Cumartesi akşamı iki aile Astoria'daki Clementine'de buluştuk. Yedi yaşındaki oğlum ve 5 yaşındaki arkadaşı (o da erkek), ortalıklarda geziniyor. Tabiri caizse, kendi hallerinde alem yapıyorlar. Birden oğlum ışıldayan gözlerle yanıma koşuyor. Clementine'in 'hoşgeldin görevlisi' güzel kız oğlumu yanağından öpmüş ve 'sen ne kadar tatlısın' demiş! Kız hakikaten bir içim su. Boy en az 1.75cm. Yüzü ise, bebek gibi. Yani oğlumun içi boş yere titremiyor. Elbette yaş farkı var. Zaten biz de o geceden bir aşk doğmasını eklemiyoruz. Ancak oğlum cok heyecanlı, tekrar tekrar gidip kızı görmeye calışıyor.
Sonra mekandan ayrılıyoruz. Arabamızı beklerken, oğlum bizim gibi bekleyen diğer genç kızları süzmeye başlıyor. Onlar da bir başka güzel. Oğlanın gözler adeta bir kamera gibi, herşeyi çekiyor.
Arabaya biniyoruz: 'Anne, lütfen beni bir daha böyle yerlere getirin. Etrafta hep güzel kızlar görmek istiyorum...'
Aman Allahım, bir erkek yetişiyor!
Çok uzak değil, sadece birkaç sene sonra o kızların dikkatini çekmek için türlü numaralara başvuracak bir erkek...
O numaralardan galibiyetle çıkıp, belki sonrasında kalp kıracak bir erkek...
Zaman zaman reddedilip, egosuyla karşı cinse savaş açacak bir erkek...
Muhtelif başarı ve başarısızlıklardan sonra hayatının kadınını bulup, onun önünde diz çokecek bir erkek...
İnsan kendi evladını asla bu şekilde hayal edemiyor!
Güzelliğe meraklı olmasına karşı değilim. Hatta 'benim için iç güzelliği daha önemli anne' der ise terlikle kovalayacak potansiyele sahip olduğumu düşünüyorum. Elbette insan sabah uyandığında yanında güzel bir başka insan görmek ister. Hatta istemeli!
Yeter ki kusur da kusursuzluk da doğal olsun.
İçim acıyor, hatlarını botoxla yok eden kadınları gördükçe.
Korkunç bir manzara!
Efendim, ehil ellerde yapılırsa güzel oluyormuş. Kimse magazin dergilerindeki sosyetiklerden daha ehil ellerde botoxlanamaz; onlarınki bile kötü.
Kabahat, kadınları yarışa koşan erkeklerde mi sanıyorsunuz?
Kabahat, onları yetiştiren biz annelerde.
Eskilerin bir lafı vardır: 'Erkekler anneleri gibi kadınları kendilerine eş seçer' diye.
Anneler olarak her daim ismimize, cismimize ayna tutmalıyız.
Zira çocuklarımızın seçimleri o aynada gözünü dikmiş bizi seyrediyor...
O vakit... Yolumuz açık olsun!
Geçtiğimiz Cumartesi akşamı iki aile Astoria'daki Clementine'de buluştuk. Yedi yaşındaki oğlum ve 5 yaşındaki arkadaşı (o da erkek), ortalıklarda geziniyor. Tabiri caizse, kendi hallerinde alem yapıyorlar. Birden oğlum ışıldayan gözlerle yanıma koşuyor. Clementine'in 'hoşgeldin görevlisi' güzel kız oğlumu yanağından öpmüş ve 'sen ne kadar tatlısın' demiş! Kız hakikaten bir içim su. Boy en az 1.75cm. Yüzü ise, bebek gibi. Yani oğlumun içi boş yere titremiyor. Elbette yaş farkı var. Zaten biz de o geceden bir aşk doğmasını eklemiyoruz. Ancak oğlum cok heyecanlı, tekrar tekrar gidip kızı görmeye calışıyor.
Sonra mekandan ayrılıyoruz. Arabamızı beklerken, oğlum bizim gibi bekleyen diğer genç kızları süzmeye başlıyor. Onlar da bir başka güzel. Oğlanın gözler adeta bir kamera gibi, herşeyi çekiyor.
Arabaya biniyoruz: 'Anne, lütfen beni bir daha böyle yerlere getirin. Etrafta hep güzel kızlar görmek istiyorum...'
Aman Allahım, bir erkek yetişiyor!
Çok uzak değil, sadece birkaç sene sonra o kızların dikkatini çekmek için türlü numaralara başvuracak bir erkek...
O numaralardan galibiyetle çıkıp, belki sonrasında kalp kıracak bir erkek...
Zaman zaman reddedilip, egosuyla karşı cinse savaş açacak bir erkek...
Muhtelif başarı ve başarısızlıklardan sonra hayatının kadınını bulup, onun önünde diz çokecek bir erkek...
İnsan kendi evladını asla bu şekilde hayal edemiyor!
Güzelliğe meraklı olmasına karşı değilim. Hatta 'benim için iç güzelliği daha önemli anne' der ise terlikle kovalayacak potansiyele sahip olduğumu düşünüyorum. Elbette insan sabah uyandığında yanında güzel bir başka insan görmek ister. Hatta istemeli!
Yeter ki kusur da kusursuzluk da doğal olsun.
İçim acıyor, hatlarını botoxla yok eden kadınları gördükçe.
Korkunç bir manzara!
Efendim, ehil ellerde yapılırsa güzel oluyormuş. Kimse magazin dergilerindeki sosyetiklerden daha ehil ellerde botoxlanamaz; onlarınki bile kötü.
Kabahat, kadınları yarışa koşan erkeklerde mi sanıyorsunuz?
Kabahat, onları yetiştiren biz annelerde.
Eskilerin bir lafı vardır: 'Erkekler anneleri gibi kadınları kendilerine eş seçer' diye.
Anneler olarak her daim ismimize, cismimize ayna tutmalıyız.
Zira çocuklarımızın seçimleri o aynada gözünü dikmiş bizi seyrediyor...