Martin Margiela'nın anonim tasarımları
Martin Margiela, ‘ben’ değil, ‘biz’ dediğimiz zamanlara ait bir efsane. Anonim kalmayı seçerek 1989-2009 arasında yarattığı tasarımları, şimdi Paris’te şahsi katkılarıyla hazırlanan bir sergide yüceltiliyor.
GÜNCELLEME TARİHİ: 25 Mayıs 2018
Güneş Uysalefe
Modanın gittikçe genişleyen yıldız sisteminde, Belçikalı tasarımcı Martin Margiela'yı düşlemek, bir o kadar geniş bir hayal gücü gerektiriyor. Instagram takipçi sayısı kadar başarılı olan modeller, en iyi pozun yarışındaki tasarımcılar, ucu açık sayıda yıllık koleksiyon adedi ve diğer beğeni kriterleri, "Sen başka zamanın adamıymışsın Martin!" dedirtiyor. Ah, Margiela'ya ve anarşik felsefesine hiç bu kadar özlem duymamıştık...
İçinde bulunduğumuz yerleşik düzende ona öykünen Demna Gvasalia gibi yeteneklerin azınlıkta olması, tüketime doymayan obur moda iştahımızın bir sonucu. Daha çok trend, daha çok ünlü isim, parti, parıltı, şaşaa isteyen yine bizlerdik ve işte, istediğimizi elde ettik. Bu süpernova sürecinin sembolik yüzlerinden biri olan John Galliano, tasarımcının 2009 yılında terk ettiği kreatif direktör koltuğunu dolduruyor ve Margiela'nın 20 yıllık mirasını başarıyla ve -neyse ki- skandallardan uzak durarak yaşatıyor. Belki yeni jenerasyonun 'ilham kaynağı' olarak adını sık telaffuz edişini, belki de biz zamane hayranlarının dualarını duymuş olacak, kendisi, Galliera Müzesi'nin direktörü Olivier Saillard ile birebir çalışarak Paris'teki ilk retrospektif sergisini açmaya hazırlanıyor. 3 Mart-15 Temmuz arasında görülebilecek olan 130 kadar Martin Margiela imzalı siluet, defile videoları ve arşivden özel parçalar öyle çok şey anlatıyor ki...
Günümüze kendisi olduğu düşünülen tek bir fotoğrafı ulaşan Martin Margiela, 1979 yılında Antwerp'in prestijli okulu Royal Academy of Fine Arts'tan mezun olup, bir süre Jean-Paul Gaultier'nin yanında çalıştıktan sonra, 1989'da kendi adını taşıyan ilk koleksiyonunu sundu. Bunu takip eden 20 yıl süresince Margiela markası bir takım görsel kodlara kavuştu; anonim olmayı çağrıştıran beyaz renk, koleksiyonlara ve aynı zamanda Margiela çalışanlarının üniforması olan terzi önlüklerine renk verdi, ürünlerin etiketlerini tutan dört dikiş çizgisi logo işlevi gördü ve bunu sadece Margiela kulübünün üyeleri bildi, geleneksel Japon ayakkabı modeli tabi baş parmağı bir toynak gibi ayrı tutan aykırı formuyla ikon aksesuarlar arasında en avangard olarak yer edindi... Ancak Margiela en çok dekonstrüksiyon kelimesiyle anıldı. Geri dönüştürülmüş poşet, kağıt, mobilya veya türlü kumaş alaşağı edilip bir gece elbisesinde kullanılabiliyor, oversize bir deri ceketten dikiş iplikleri sarkabiliyordu.
Margiela gerçek bir moda filozofuydu ve tek odak noktası kıyafetler ve onlara kazandırdığı farklı anlamlardı. Zaten podyumdaki defile mankenlerini maskeyle veya yüzlerini tanınmaz kılan makyaj ve saç modelleriyle sunması ya da objektif karşısına çıkmayı reddedip, uzun yıllar sadece faks ile iletişim kurması da bu yüzdendi; Martin Margiela'ya göre tasarımları onun adına her şeyi anlatıyordu. 2009 yılında görünmez adam sahneden çekildi ancak geride bıraktıkları, diğer tasarımcıların kulaklarına fısıldamaya devam ettiler. Bugün Margiela etkisi anti-geleneksel defileler ve günümüzün hit isimleri Off -White, Vetements ve Jacquemus'un siluetlerinde açıkça gözlemlenebiliyor. Margiela/Galliera 1989-2009 hiç şüphesiz bu yıl ziyareti hak eden en anlamlı moda sergisi.