New York Şehrinin Moda Dünyasına Büyülü Etkisi
MODA

New York Şehrinin Moda Dünyasına Büyülü Etkisi

Ekran yıldızları, öncü tasarımcılar ve sokak stili ile New York, dinamizminden hiç ödün vermediği gibi yüzyıllardır moda trendlerini küresel olarak şekillendiriyor. Peki dünyayı büyülemeye devam eden bu etki tam olarak nedir?

GÜNCELLEME TARİHİ: 21 Mart 2025

Yazar: Tess de Vivie de Régie

Lee Radziwill ve Jackie Kennedy Onassis kardeşler New York'ta, 1970

Saygı duyduğumuz “Fransız kızı” stilinden bahsedilince, zihinlerde hemen bir imge canlanır. Bunun yanında New Yorklu kadınların da kendine özgü bir tarzı vardır. Moda Teknoloji Enstitüsü Müzesi (FIT) Kostüm Küratörü Colleen Hill, New York kadının stilini şöyle özetliyor: “Bu tarz, belirli bir trendden veya genel bir estetikten ziyade özgüvenle ilgilidir. New Yorklu kadınlar kendileriyle barışıktır.” 2017’den beri fotoğrafçılık yapan ve bu yıl yayımlanan New York’u İzlemek: Sokak Stili A’dan Z’ye adlı kitabının yazarı Johnny Cirillo, 1.4 milyon takipçiye ulaşan Instagram hesabı @watchingnewyork üzerinden şehrin sakinlerinin stillerini belgeliyor. Cirillo, “Dünyanın her yerinden farklı stiller gördüm ve şunu söyleyebilirim ki hiç kimse New York’taki kadınlar kadar hem şık hem de cesur olamıyor.” diyerek New Yorkluların her zaman bir adım önde olduğuna değiniyor.

New York’un bir moda merkezi olarak tanınması uzun bir geçmişe dayanıyor. FIT Direktörü ve Baş Küratörü Valerie Steele, “New York, büyük limanı, üretim ve perakendeciliği sayesinde 19. yüzyıldan beri Amerikan modasının başkenti oldu.” diyor. Şehir, feminizmin ilk dalgasının da önemli bir merkeziydi ve kadın hakları aktivisti, The Lily gazetesinin editörü Amelia Bloomer bu hareketin öncülerinden biriydi. Melbourne’deki RMIT Üniversitesi Moda ve Tekstil Okulu Öğretim Görevlisi Harriette Richards, “19. yüzyılın sonlarında kadınların giyim yoluyla bedenlerine uygulanan kısıtlamalar, toplumsal limitleri yansıtıyordu,” diye açıklıyor ve şöyle devam ediyor: “Bloomer, The Lily’yi kullanarak kadınları, korseleri ve elbiseleri bir kenara bırakmaya ve bunun yerine ‘bloomer’ tarzı pantolonlar giymeye teşvik etti.” 

1986 yılından gazeteci ve aktivist Gloria Steinem

1976 yılından şarkıcı-söz yazarı Patti Smith

Steele’e göre, şehirdeki varlıklı kesim, 1940’ta Paris’in Nazi işgaline kadar Avrupa modasını taklit ediyordu. Ancak bu işgal, yerel alternatifler geliştirme zorunluluğunu doğurdu. Özellikle de spor giyimde “Amerikan Görünümü” ortaya çıktı. Savaş dönemi tasarımcısı Claire McCardell, bu tarzın öncülerindendi. Fermuarlar ve cepler gibi pratik detaylara sahip, kolay giyilebilir, uyumlu parçalar sunarak hem işlevselliği hem de kalıpları eşit ölçüde öne çıkardı. Avrupa’dan ilham gelmemesi üzerine, Met Gala’yı başlatan ünlü moda halkla ilişkiler uzmanı Eleanor Lambert, yerli yetenekleri sergilemek için 1943’te o zamanlar “Basın Haftası” olarak adlandırılan New York Moda Haftası’nı yarattı. 

Andy Warhol ilham perisi olan model, oyuncu Edie Sedgwick ile

Diane von Fürstenberg 1975'te bir Halston partisine gelirken

1964 yılında Jackie Kennedy, eşi Başkan John F. Kennedy’nin suikast sonucu ölümünün ardından Fifth Avenue’da bir apartman dairesine taşınmıştı. Etek takımları ve küçük yuvarlak şapkalarıyla özdeşleşen zarif First Lady imajının ardından, artık Kennedy Onassis olarak anılan Jackie’nin 60’ların sonundaki tarzı daha rahat bir havaya büründü. Ve büyük güneş gözlükleri ile kapri pantolonlar tercih etmeye başladı. 60’lar aynı zamanda Truman Capote’nin “Kuğular”ı adıyla bilinen, güzellikleri, soyları ve iyi zevkleri nedeniyle özel olarak seçilmiş sosyetik ve varislerden oluşan, Kennedy Onassis’in küçük kız kardeşi Lee Radziwill’i de içeren grubun, şehir modası üzerinde büyük bir etkisi olduğu döneme denk gelir. Aynı dönemde “zavallı küçük zengin kız” imajıyla Edie Sedgwick ise Andy Warhol’un efsanevi New York stüdyosu The Factory’nin ilham perisi olarak, kısa kesilmiş saçları, gösterişli küpeleri ve leopar desenine olan düşkünlüğüyle 60’ların gençlik modasını temsil ediyordu. Bu arada ikinci dalga feminizminin önde gelen isimlerin den New York Magazine köşe yazarı Gloria Steinem, giyim tarzı nedeniyle hem övgü hem de eleştiri topluyordu. Richards, “Uzun saçları, pilot gözlükleri ve ipek gömlekleriyle özdeşleşen, modaya uygun ve göz alıcı New York kimliği, siyasi kimliğiyle çelişkili olarak görülüyordu. Steinem, bir kadının hem bir moda ikonu hem de bir siyasi aktivist ola bileceğini gösterdi.” diye belirtiyor.

1974’te Diane von Fürstenberg, modern kadının gardırobunun vazgeçilmezi haline gelen, rahatlık ve şıklığı bir araya getiren hem iş ortamında hem de Studio 54’ün dans pistlerinde aynı rahatlıkla kullanılabilen devrim niteliğindeki kruvaze elbisesini tanıtmıştı. 1985’te ise Donna Karan, kendi adını taşıyan markasını, birbirleriyle kombinlenebilen “Yedi Kolay Parça”dan oluşan bir “temel” koleksiyonla piyasaya sürerek güçlü giyim tarzını bir adım öteye taşıdı. Karan’ın modüler gardırop konsepti, modern “kapsül gardırop”un ilk örneklerinden biriydi. 

Bianca Jagger, 1977

Bir gece kulübü olarak yalnızca üç yıl (1977-80) faaliyet göstermesine rağmen Studio 54’ün kültürel etkisi, günümüzde dahi güçlü bir şekilde devam ediyor. Yaklaşık 50 yıl sonra bile 1970’lerin sonlarının cazibesi ve hedonizminin sembolü olarak anılıyor. Brooklyn Müzesi’nde Moda ve Mali Kültür Küratörü ve Studio 54: Gece Büyüsü kitabının yazarı Matthew Yokobosky, “Bianca Jagger’ın beyaz bir at üzerinde kırmızı şifon Halston elbisesiyle görüldüğü ikonik sahne, kulübün bir stil merkezi olarak ününü artırdı.” diyor. Yokobosky’ye göre Studio 54, dans pistinin aynı zamanda bir podyum görevi gördüğü efsanevi bir yerdi. Disko, yerini 70’lerin sonu ve 80’lerin başında yükselen New York punk rock sahnesine bıraktı ve moda da bu değişimi takip etti. Öncü punk tasarımcısı Stephen Sprouse’un sıra dışı tasarımları sık sık Debbie Harry tarafından giyiliyordu. 1979’daki “Heart of Glass” müzik klibinde giydiği, televizyon karıncalanması desenli asimetrik elbise bunlardan biriydi mesela... Patti Smith ise yırtık denim pantolonları ve Chuck Taylor ayakkabılarından oluşan kendine özgü tarzıyla androjen, erkeklerden ödünç alınmış stil sanatında ustalaştı. DJ Kool Herc ve kız kardeşi Cindy tarafından 1973’te Bronx’ta düzenlenen efsanevi bir mahalle partisinde hip hop doğmuştu... FIT Pazarlama İletişimi Başkanı Elena Romero, “Hip hop, geleneksel sokak giyiminin tanımını, siyahi ve Latin gençlerin giydiklerine odaklanarak genişletti. Bu, daha önce moda statükosu tarafından ihmal edilen bir şeydi.” diyor. 

Carolyn Bessette-Kennedy, 1996

Romero’ya göre, bu akım New York ve küresel modayı sonsuza dek değiştirdi: Örneğin, spor giyiminin her yerde karşımıza çıkması büyük ölçüde bu hareketten etkilendi. 90’larda Calvin Klein Halkla İlişkiler Sorumlusu Carolyn Besset te’in John F. Kennedy Jr. ile evlenerek Kennedy ailesine katılmasıyla da zamansız bir silüet ortaya çıktı. Bessette Kennedy’nin New York sokaklarında fotoğraflanan stili -ütülü beyaz gömlekler, oval güneş gözlükleri ve ince askılı elbiseler- 25 yıl sonra bile hala trend. New York ile özdeşleşmiş pek çok stil ikonunun aslında başka yerlerden gelmiş olması dikkat çekici. 

Moda tasarımcısı Aurora James

2024 New York Moda Haftası'ndan, girişimci Lauren Santo Domingo

Örneğin, Floransa doğumlu Elsa Peretti’yi ele alalım; önce tasarımcı Halston için modellik yaptı, ardından Tiffany & Co. için çığır açan mücevherler tasarladı. Disko ateşinin en yükseklerde olduğu dönemde Studio 54’te düzenli olarak sahne alan ikonik Grace Jones, genç yaşta memleketi Jamaika’dan Big Apple’a taşındı. Tıpkı Teksas doğumlu Tiffany’de Kahvaltı karakteri Holly Golightly gibi New York da yıllardır tüm hayalperestleri bir alevin pervaneleri çektiği gibi kendine çekiyor. Ayrıca kolektif hayal gücümüz New York’un kurgusal moda figürleriyle dolu. Friends dizisinden Rachel Green ve 2000’li yılların dizisi Gossip Girl karakterleri, Audrey Hepburn’ün Holly Golightly’si, 90’ların sonunu domine eden Sex and The City’den Carrie Bradshaw ve daha niceleri... “New York gerçek stil ikonlarıyla dolu.” diyor Richards ve sözlerini şöyle sonlandırıyor: “O nedenle bu kadar çok kurgusal ikonun ortaya çıkması hiç şaşırtmıyor.”