Geçen gün, yine bizim kızlar grubuyla iş çıkışı buluşalım da okkalı bir kahve içelim dedik. Tabii, kahve bahane, sohbet şahane. Kahve ile birlikte tüm günün yorgunluğunu alan, hiçbir şeyin yerini dolduramadığı iki saatlik sohbet, gündem dışına çıkıp yine bir tartışma konusuna dönmüştü: "İstanbul'un cinsiyeti ne?" Sonuç: "Kadın". Bu sohbet saatlerce sürebilirdi ve artık evlere dağılma vakti gelmişti. Tadı damağımda kalan sohbeti, 20:30 civarında, şiddetinden bir an olsun taviz vermeyen trafiğin yoğunluğunda kendimle devam ettirmeye koyuldum.
Evet, İstanbul bir kadındı. Ve bence sürekli çalışan, hatta işkolik bir kariyer kadını.
Şişmanlama eğilimli ve sürekli rejim yapma planında. Her rejim, hafta sonundan sonraki ilk pazartesi başlıyor ve yine aynı pazartesi sonlanıyor. İstanbul da öyle. Her ne kadar plan yapsa da gittikçe şişmanlamaya devam ediyor. Sonunda patlayacak! O da ne!? Yan arabadaki hemcinsim sürücü gaz fren yapmaktan ola ki topuklu ayakkabılarını çıkarmış, buruşuk yüz ifadesiyle ayaklarını ovuşturuyor.
Aman dikkat, çok buruşturma! Bir de botoksa para harcama!
Ah İstanbul trafiği ah! Planların hep suya düşüyor! İnsanından çok araba dolaşıyor caddelerinde. Hem kadınının sinirini bozuyor, hem de kırışıklık nedeni oluyor! Neyse ki hemcinsim çantasından çıkardığı spor ayakkabıları giydi de yüzü biraz güldü. Erkekler hep sorar ya "O kocaman çantanızda ne var?", işte cevap: Sadece yedek ayakkabı ve makyaj çantası!
Eee, İstanbul kadını yüksek topuk olmadan çıkmaz abi!
*Bu arada, Amy Winehouse "Love is a loosing game" çalmaya başladı karışık moda ayarladığım Player'ımda. Kendimle sohbet ederken, keyfim iyice yerine gelmişti artık… Trafik falan hak getire! Sağol Amyyy!
İşe giderken bir allık, bir rimel yeter!
Makyaj çantası demişken, İstanbul'u rimelsiz dışarı çıkmayan bir kadına benzettim birden. "İşe giderken bir allık, bir rimel yeter!" diyen hemcinslerim… Rimel öyle berbat bir şeydir ki! Waterproof olanlarından kullanmazsan gün sonu mutlaka akar. Hele ki stresli birgün geçiriyorsa İstanbullu kariyer kadını, gözler ovuşturulmuş ve gün sonu beklenmeden rimelin azizliğine uğranmıştır. Evet, İşte yüzdeki İstanbul haritası! Martı sesleriyle uyandıran, deniz kokusunu yeditepeye yayan, sabah erkenden kalkıp makyajını güzelce yapan İstanbul, gün sonu gelmeden dağılmış bile. Uzaktan ışığının ihtişamıyla göz kamaştıran, ancak yakınına yaklaştıkça egsoz kokusu ve ses kirliliğiyle bunaltan İstanbul. Bir yağmur yağsa da yıkansa!
Ne kadar çok kadın, o kadar çok koku demek İstanbul
Ve tabii, İstanbul'u dinlemek gerek gözler kapalı… İlk duyacağınız şey kokusudur. Bir denizden aldığı kendine has kokusu, bir de kadınlarının kokusu. Channel, Jean Paul, Volupte, Lolita… Kim bilir kaç yüz çeşit koku var sokaklarında. Ne kadar çok kadın, o kadar çok koku demek İstanbul. Her koku bir karakter; her kadın kokusunu kendi seçer. İstanbul güzel kokulu kadınlarla dolu, kapat gözlerini dinle İstanbul'u.
Ps: İstanbul'u dinlemek isterseniz mesai saatlerini kullanmayın. İstanbul kariyer kadını, yoğun akıcı ve meşgul olacak; duyacağınız tek şey korna sesi olacaktır.
Evet, İstanbul bir kadındı. Ve bence sürekli çalışan, hatta işkolik bir kariyer kadını.
Şişmanlama eğilimli ve sürekli rejim yapma planında. Her rejim, hafta sonundan sonraki ilk pazartesi başlıyor ve yine aynı pazartesi sonlanıyor. İstanbul da öyle. Her ne kadar plan yapsa da gittikçe şişmanlamaya devam ediyor. Sonunda patlayacak! O da ne!? Yan arabadaki hemcinsim sürücü gaz fren yapmaktan ola ki topuklu ayakkabılarını çıkarmış, buruşuk yüz ifadesiyle ayaklarını ovuşturuyor.
Aman dikkat, çok buruşturma! Bir de botoksa para harcama!
Ah İstanbul trafiği ah! Planların hep suya düşüyor! İnsanından çok araba dolaşıyor caddelerinde. Hem kadınının sinirini bozuyor, hem de kırışıklık nedeni oluyor! Neyse ki hemcinsim çantasından çıkardığı spor ayakkabıları giydi de yüzü biraz güldü. Erkekler hep sorar ya "O kocaman çantanızda ne var?", işte cevap: Sadece yedek ayakkabı ve makyaj çantası!
Eee, İstanbul kadını yüksek topuk olmadan çıkmaz abi!
*Bu arada, Amy Winehouse "Love is a loosing game" çalmaya başladı karışık moda ayarladığım Player'ımda. Kendimle sohbet ederken, keyfim iyice yerine gelmişti artık… Trafik falan hak getire! Sağol Amyyy!
İşe giderken bir allık, bir rimel yeter!
Makyaj çantası demişken, İstanbul'u rimelsiz dışarı çıkmayan bir kadına benzettim birden. "İşe giderken bir allık, bir rimel yeter!" diyen hemcinslerim… Rimel öyle berbat bir şeydir ki! Waterproof olanlarından kullanmazsan gün sonu mutlaka akar. Hele ki stresli birgün geçiriyorsa İstanbullu kariyer kadını, gözler ovuşturulmuş ve gün sonu beklenmeden rimelin azizliğine uğranmıştır. Evet, İşte yüzdeki İstanbul haritası! Martı sesleriyle uyandıran, deniz kokusunu yeditepeye yayan, sabah erkenden kalkıp makyajını güzelce yapan İstanbul, gün sonu gelmeden dağılmış bile. Uzaktan ışığının ihtişamıyla göz kamaştıran, ancak yakınına yaklaştıkça egsoz kokusu ve ses kirliliğiyle bunaltan İstanbul. Bir yağmur yağsa da yıkansa!
Ne kadar çok kadın, o kadar çok koku demek İstanbul
Ve tabii, İstanbul'u dinlemek gerek gözler kapalı… İlk duyacağınız şey kokusudur. Bir denizden aldığı kendine has kokusu, bir de kadınlarının kokusu. Channel, Jean Paul, Volupte, Lolita… Kim bilir kaç yüz çeşit koku var sokaklarında. Ne kadar çok kadın, o kadar çok koku demek İstanbul. Her koku bir karakter; her kadın kokusunu kendi seçer. İstanbul güzel kokulu kadınlarla dolu, kapat gözlerini dinle İstanbul'u.
Ps: İstanbul'u dinlemek isterseniz mesai saatlerini kullanmayın. İstanbul kariyer kadını, yoğun akıcı ve meşgul olacak; duyacağınız tek şey korna sesi olacaktır.