Akne genellikle ergenlik döneminde başlayan yüz başta olmak üzere yağlı bölgelerde (saçlı deri, kulak arkası ve içi, göğüs, sırt, koltuk altı, göbek, kasık vb.) siyah-beyaz noktalar ve çoğu olguda buna eşlik eden ucu iltihaplı-iltihapsız kırmızı kabarıklıklarla karakterize bir hastalıktır. Akne Yunancada "sivri tepe" anlamında bir sözcükten köken almıştır.
Az veya çok şiddetli olarak neredeyse tüm ergenlerde görülür. Erkeklerde sıklıkla 16-19 yaşlarda ve %95-100 oranında, kızlarda sıklıkla 14-17 yaşlardadır ve %83-85 oranındadır. Tüm akne hastalarının %7-17'sinde 25 yaşından sonra da devam edebilir. %8-10 hastada ise 25 yaşından sonra ortaya çıkabilir.
Akne çok sebepli bir hastalıktır; yağ üretiminde artış, kanalda fazla hücre oluşumu, mikroorganizmalar ve inflamasyon(iltihap) belli başlı faktörlerdir. Yağ üretimindeki artış seks hormonlarının denetimi altındadır; testosteron yağ bezi aktivitesini arttırır, östrojen ise azaltır. Androjenlerin(erkeklik hormonları) ergenlik döneminde artışıyla yağ üretimindeki görev alan bezler büyür ve salgıları artar, hormonların normal düzeyleri bile akne oluşumu için yeterlidir. Ancak kadınlarda aşırı derecede androjen üretimi erkek tipi saç dökülmesi ve kıllanmanın yanı sıra akneye de neden olmaktadır. Akne oluşumunda çeşitli bakterilerin rolü olmasına rağmen akne infeksiyöz bir hastalık değildir ve bulaşmaz. Aknede rol oynayan mikroorganizmalar kişinin kendi mikroplarıdır.Kişi onları ne başkasından almıştır ne de başkasına bulaştırarak onda akne oluşumuna neden olur. Antibiyotikler tedavide yararlı ancak yeterli değilidir.Genetik faktörler hormon reseptörlerinin belirlenmesinde önemli rol oynar, aknenin seyrinin ve şiddetinin belirlenmesinde genetik önemlidir.
Akne sıklıkla yüzü etkiler; en sevdiği bölgeler alın ve yanaklardır. Şiddet arttıkça çene altı ve boyna yayılabilir, göğüse göre sırt tutulumu daha sıktır. Siyah ve beyaz noktalar, ucu irinli ve irinsiz kırmızı tepecikler ve kistlerden oluşur. Sonrasında özellikle oynanmış olanlarda izler kalabilir. Bunlar sıklıkla pembe veya kahve tonlarında lekeler şeklindedir.Ayrıca akne çukur veya sert kabarıklıklar şeklindeki kalıcı izlere de neden olabilir. Bu kalıcı izlerden özelikle ikisini vurgulamakta yara var; "buz deliği izleri" dediğimiz birkaç mm genişliğinde ancak çok derin çukurcuklar özellikle yanaklarda görülür. İkincisi de özellikle şiddetli olgularda sırtta görülen "yalancı fıtıklaşma" dedğimiz beyaz / deri renginde toplu iğnebaşı büyklüğünde kabartılardır. Bahsedilen tüm bu lezyon ve izler değişik oranlarda aynı hastada birarada bulunurlar. Tedavi bunların yoğunluk ve dağılımına göre derecelendirme yapılarak şiddete göre belirlenir.
Aknede rutin laboratuvar incelemeye gerek yoktur. Çünkü önemli bir bulguya rastlanmaz. Tedavi öncesi belirli bir ilacın kullanımına engel olup olmadığının belirlenmesinde veya tedavi sırasında yan etkilerin izlenmesinde laboratuvar incelemeleri değerlidir. Ayrıca androjen artışının bulguları varsa hormon profiline bakılması gereklidir.
Deriye uzun süreli olarak uygulanan sürtünme gibi etkiler "mekanik akne"ye neden olabildiğinden belli bir alanda akne görüldüğünde akla gelir. Ayrıca deriye uygulanan kimyasallar, ilaçlar veya ağız yoluyla alınan ilaçlar akneye neden olabilmektedir.
Kadınlarda ilk regl döneminden 5 yıl sonra başlayan veya 5 yıldan uzun süren aknelerde mutlaka androjenlerde artış akla gelir ve araştırılır. Ayrıca kullanılan topikal ürünler, makyaj- bakım ürünleri ve yüz yıkama alışkanlıkları, doğum kontrol hapları gibi ilaçlar, özellikle işyeri kaynaklı stresler de belli başlı diğer nedenleri arasında sayılabilir. Kadınlarda ileri yaş aknelerinde mutlaka adet düzeni, tüylenme ve erkek tipi saç dökülmesi araştırılır. Regl öncesi artış belirginse ve çeneden boyna yayılıyorsa androjen yüksekliği akla gelir, hormon düzeyleri bakılır ve jinekologdan yardım istenir.
Tedavide kullanılan ilaçlardan yağ bezi aktivitesini azaltmasını, kanallarda oluşan hücre artışını düzenlemesini, mikroorganizma sayısını azaltmasını ve inflamasyonu azaltmasını bekleriz. Bunları çoğu zaman, tek bir ilaç sağlamaz ve o nedenle birkaç ilaçtan oluşan kombinasyon tedavileri tercih edilir.
Hastalığın tekrar edebileceği ve hiçbir ilacın kesin iyileşme sağlamadığı bilinmelidir. Tedavide kullanılan pek çok ajan vardır ve bunların etkinliği arttıkça ne yazık ki yan etkileri de artmaktadır. Halk arasında fındık fıstık gibi kuruyemişlerin, çikolatanın, kolalı içeceklerin ve yağda kızartılmış yiyeceklerin sivilceye neden olduğuna dair yaygın kanının aksine aknede artışa neden olan tespit edilmiş belli bir besin grubu yoktur, ancak kişi kendisi şüphelendiği gıdaları en az bir ay süreyle takip etmelidir.
Yüz temizlemek için kullanılan ürünün çok özellikli olması gerekmez. Ancak cilt çok yağlı bile olsa günde iki kezden fazla yıkanmamalıdırki "deterjan akne"si oluşmasın. Makyaj malzemeleri ve nemlendiriciler gerekmedikçe kullanılmamalıdır. Gerektiği durumlarda ürünlerin etiketlerinde "sivilceli ciltler için uygundur" veya "non-komedojeniktir" gibi deyimler aranmalıdır, bu tarz ürünleri kullanırken de gözlem yapılmalı sivilcelerde artış varsa ürün kullanımı sonlandırılmalıdır.
Siyah noktaların sıkılması sadece profesyoneller tarafından yapılmalıdır. Akne tedavisine yanıt aylar içerisinde başlar, sabırlı olmak gereklidir. Tedaviye yanıt alınamadığı gerekçesiyle tedavinin 2-3. haftada sonlandırılması sık yapılan bir hatadır, 1,5-2 aydan önce olumlu yanıt başlamaz hatta başlangıçta artış bile olabilir.
Tedavide kullanılan topikal ilaçların tahriş gücü yüksektir; kızarma, kuruma ve hafif soyulmaya neden olabilir. Bu nedenle çok az miktarda ve güneşle tahriş etkisi artacağı için akşamları uygulanmalıdır. Oral yolla alınan antibiyotiklerin mide- barsak sisteminde yan etkileri olabilir, kemik ve dişlerde renk değişikliği yapabilirler ayrıca kadın hastalarda vajinal mantar infeksiyonlarına neden olabilirler. Oral isotretinoin ( a vitamini türevi) tedavisi yan etkileri nedeniyle hasta seçiminde daha dikkatli olunan bir ilaçtır, çok şiddetli olgularda ilk seçenektir, diğerlerinde ise diğer tedavilere yanıt alınamadıysa doktor tarafından önerilir. Bu ilacın da diğerleri gibi kesin çözüm olmadığı bilinmelidir. Teratojenik etkilerinden dolayı kullanan kadınların kesinlikle gebe kalması önerilmez, erkek hastaların kullanmasının anne karnındaki bebeğe veya sperm sayısına bir etkisi yoktur, kısırlık yapmaz. Karaciğer fonsiyonları ve kan yağları ( kolesterol, trigliserid vb.) üzerinde yan etkileri olabileceğinden riskli hastalarda başlanmaz. Ruhsal gerginlik, sıkıntı, içekapanıklılık vb yan etkiler depresyon öyküsü olanlarda daha sık rastlandığı için dikkatli olunmalıdır.
Doktor kontrolünde sürdürülen akne tedavisi ne kadar etkili olursa olsun yakınmaların tekrarlayabileceği akılda tutulmalı ve doktorun önereceği ürünler aralıklı da olsa kullanılarak tedavi idame ettirilmelidir.
Az veya çok şiddetli olarak neredeyse tüm ergenlerde görülür. Erkeklerde sıklıkla 16-19 yaşlarda ve %95-100 oranında, kızlarda sıklıkla 14-17 yaşlardadır ve %83-85 oranındadır. Tüm akne hastalarının %7-17'sinde 25 yaşından sonra da devam edebilir. %8-10 hastada ise 25 yaşından sonra ortaya çıkabilir.
Akne çok sebepli bir hastalıktır; yağ üretiminde artış, kanalda fazla hücre oluşumu, mikroorganizmalar ve inflamasyon(iltihap) belli başlı faktörlerdir. Yağ üretimindeki artış seks hormonlarının denetimi altındadır; testosteron yağ bezi aktivitesini arttırır, östrojen ise azaltır. Androjenlerin(erkeklik hormonları) ergenlik döneminde artışıyla yağ üretimindeki görev alan bezler büyür ve salgıları artar, hormonların normal düzeyleri bile akne oluşumu için yeterlidir. Ancak kadınlarda aşırı derecede androjen üretimi erkek tipi saç dökülmesi ve kıllanmanın yanı sıra akneye de neden olmaktadır. Akne oluşumunda çeşitli bakterilerin rolü olmasına rağmen akne infeksiyöz bir hastalık değildir ve bulaşmaz. Aknede rol oynayan mikroorganizmalar kişinin kendi mikroplarıdır.Kişi onları ne başkasından almıştır ne de başkasına bulaştırarak onda akne oluşumuna neden olur. Antibiyotikler tedavide yararlı ancak yeterli değilidir.Genetik faktörler hormon reseptörlerinin belirlenmesinde önemli rol oynar, aknenin seyrinin ve şiddetinin belirlenmesinde genetik önemlidir.
Akne sıklıkla yüzü etkiler; en sevdiği bölgeler alın ve yanaklardır. Şiddet arttıkça çene altı ve boyna yayılabilir, göğüse göre sırt tutulumu daha sıktır. Siyah ve beyaz noktalar, ucu irinli ve irinsiz kırmızı tepecikler ve kistlerden oluşur. Sonrasında özellikle oynanmış olanlarda izler kalabilir. Bunlar sıklıkla pembe veya kahve tonlarında lekeler şeklindedir.Ayrıca akne çukur veya sert kabarıklıklar şeklindeki kalıcı izlere de neden olabilir. Bu kalıcı izlerden özelikle ikisini vurgulamakta yara var; "buz deliği izleri" dediğimiz birkaç mm genişliğinde ancak çok derin çukurcuklar özellikle yanaklarda görülür. İkincisi de özellikle şiddetli olgularda sırtta görülen "yalancı fıtıklaşma" dedğimiz beyaz / deri renginde toplu iğnebaşı büyklüğünde kabartılardır. Bahsedilen tüm bu lezyon ve izler değişik oranlarda aynı hastada birarada bulunurlar. Tedavi bunların yoğunluk ve dağılımına göre derecelendirme yapılarak şiddete göre belirlenir.
Aknede rutin laboratuvar incelemeye gerek yoktur. Çünkü önemli bir bulguya rastlanmaz. Tedavi öncesi belirli bir ilacın kullanımına engel olup olmadığının belirlenmesinde veya tedavi sırasında yan etkilerin izlenmesinde laboratuvar incelemeleri değerlidir. Ayrıca androjen artışının bulguları varsa hormon profiline bakılması gereklidir.
Deriye uzun süreli olarak uygulanan sürtünme gibi etkiler "mekanik akne"ye neden olabildiğinden belli bir alanda akne görüldüğünde akla gelir. Ayrıca deriye uygulanan kimyasallar, ilaçlar veya ağız yoluyla alınan ilaçlar akneye neden olabilmektedir.
Kadınlarda ilk regl döneminden 5 yıl sonra başlayan veya 5 yıldan uzun süren aknelerde mutlaka androjenlerde artış akla gelir ve araştırılır. Ayrıca kullanılan topikal ürünler, makyaj- bakım ürünleri ve yüz yıkama alışkanlıkları, doğum kontrol hapları gibi ilaçlar, özellikle işyeri kaynaklı stresler de belli başlı diğer nedenleri arasında sayılabilir. Kadınlarda ileri yaş aknelerinde mutlaka adet düzeni, tüylenme ve erkek tipi saç dökülmesi araştırılır. Regl öncesi artış belirginse ve çeneden boyna yayılıyorsa androjen yüksekliği akla gelir, hormon düzeyleri bakılır ve jinekologdan yardım istenir.
Tedavide kullanılan ilaçlardan yağ bezi aktivitesini azaltmasını, kanallarda oluşan hücre artışını düzenlemesini, mikroorganizma sayısını azaltmasını ve inflamasyonu azaltmasını bekleriz. Bunları çoğu zaman, tek bir ilaç sağlamaz ve o nedenle birkaç ilaçtan oluşan kombinasyon tedavileri tercih edilir.
Hastalığın tekrar edebileceği ve hiçbir ilacın kesin iyileşme sağlamadığı bilinmelidir. Tedavide kullanılan pek çok ajan vardır ve bunların etkinliği arttıkça ne yazık ki yan etkileri de artmaktadır. Halk arasında fındık fıstık gibi kuruyemişlerin, çikolatanın, kolalı içeceklerin ve yağda kızartılmış yiyeceklerin sivilceye neden olduğuna dair yaygın kanının aksine aknede artışa neden olan tespit edilmiş belli bir besin grubu yoktur, ancak kişi kendisi şüphelendiği gıdaları en az bir ay süreyle takip etmelidir.
Yüz temizlemek için kullanılan ürünün çok özellikli olması gerekmez. Ancak cilt çok yağlı bile olsa günde iki kezden fazla yıkanmamalıdırki "deterjan akne"si oluşmasın. Makyaj malzemeleri ve nemlendiriciler gerekmedikçe kullanılmamalıdır. Gerektiği durumlarda ürünlerin etiketlerinde "sivilceli ciltler için uygundur" veya "non-komedojeniktir" gibi deyimler aranmalıdır, bu tarz ürünleri kullanırken de gözlem yapılmalı sivilcelerde artış varsa ürün kullanımı sonlandırılmalıdır.
Siyah noktaların sıkılması sadece profesyoneller tarafından yapılmalıdır. Akne tedavisine yanıt aylar içerisinde başlar, sabırlı olmak gereklidir. Tedaviye yanıt alınamadığı gerekçesiyle tedavinin 2-3. haftada sonlandırılması sık yapılan bir hatadır, 1,5-2 aydan önce olumlu yanıt başlamaz hatta başlangıçta artış bile olabilir.
Tedavide kullanılan topikal ilaçların tahriş gücü yüksektir; kızarma, kuruma ve hafif soyulmaya neden olabilir. Bu nedenle çok az miktarda ve güneşle tahriş etkisi artacağı için akşamları uygulanmalıdır. Oral yolla alınan antibiyotiklerin mide- barsak sisteminde yan etkileri olabilir, kemik ve dişlerde renk değişikliği yapabilirler ayrıca kadın hastalarda vajinal mantar infeksiyonlarına neden olabilirler. Oral isotretinoin ( a vitamini türevi) tedavisi yan etkileri nedeniyle hasta seçiminde daha dikkatli olunan bir ilaçtır, çok şiddetli olgularda ilk seçenektir, diğerlerinde ise diğer tedavilere yanıt alınamadıysa doktor tarafından önerilir. Bu ilacın da diğerleri gibi kesin çözüm olmadığı bilinmelidir. Teratojenik etkilerinden dolayı kullanan kadınların kesinlikle gebe kalması önerilmez, erkek hastaların kullanmasının anne karnındaki bebeğe veya sperm sayısına bir etkisi yoktur, kısırlık yapmaz. Karaciğer fonsiyonları ve kan yağları ( kolesterol, trigliserid vb.) üzerinde yan etkileri olabileceğinden riskli hastalarda başlanmaz. Ruhsal gerginlik, sıkıntı, içekapanıklılık vb yan etkiler depresyon öyküsü olanlarda daha sık rastlandığı için dikkatli olunmalıdır.
Doktor kontrolünde sürdürülen akne tedavisi ne kadar etkili olursa olsun yakınmaların tekrarlayabileceği akılda tutulmalı ve doktorun önereceği ürünler aralıklı da olsa kullanılarak tedavi idame ettirilmelidir.