Son centilmen: Hubert de Givenchy
MODA

Son centilmen: Hubert de Givenchy

Modanın son centilmeni Hubert de Givenchy'yi saygıyla anıyoruz.

GÜNCELLEME TARİHİ: 19 Nisan 2018

Parizyen zarafetinin sözlük karşılığı, couture ustası, Audrey Hepburn'ün zamansız stilinin yaratıcısı, Givenchy modaevinin kurucusu Hubert de Givenchy, geçtiğimiz ay 92 yaşında hayatını kaybetti.

Işık Cansu Canayak

Modaya belli mesafede duran kişilerin bile, klasik bir Audrey Hepburn fotoğrafı düşünmelerini istediğinizde akıllarına ilk gelen, Breakfast at Tiffany's'de canlandırdığı Holly Golightly'nin inci kolye, büyük güneş gözlüğü ve uzun eldivenler ile tamamladığı o meşhur siyah mini elbiseli karesi olur. Ve sonsuza kadar dünyanın kolektif hafızasında kalmaya devam edecek bu görsele her bakan, Hubert de Givenchy'yi de anarak onun varlığını çoğaltır aslında. Çünkü uzun ve anlamlı bir ömrün ardından, 91 yaşında aramızdan ayrılan Bay Givenchy'nin moda tarihinde bıraktığı nice iz arasında en önemlilerinden biri, bugün aşina olduğumuz tasarımcı-ilham perisi ilişkisini Hepburn ile dünyaya gösterip örneklemesiydi belki de. Sadece Hepburn ile Givenchy'yi değil, onları izleyenleri de görsel olarak besleyip geliştiren bu işbirliği o denli uyumlu seyretti ki; bir zaman sonra Hepburn mü Givenchy'ye ilham veriyor, Givenchy'nin tasarımları mı Hepburn'ü Hepburn yapıyor, iç içe geçip gitti. Yıllar içinde Givenchy ile çalışan ünlülere Hepburn ile benzer çizgideki Grace Kelly, Elizabeth Taylor, Jackie O. Kennedy gibi kült isimler eklendi.


Audrey Hepburn, My Fair Lady'nin prömiyeri öncesi düzenlenen bir resepsiyonda Givenchy ile, 1964

1952'de Paris'te kendi modaevini kurduğu andan itibaren Hubert de Givenchy, bugün kulağa klişe gelse de, o zamanlar için taze bir söylem olan "Parizyen zarafet ve şıklığın" kelime karşılığı oldu. Özellikle 50'li ve 60'lı yıllarda modanın en baskın oyun kurucularından biriydi. Bunu böylesi organik bir üslupla yapabilmesinde, yaratımlarındaki asaletin uzağına düşmeyen aristokrat bir ailenin içine doğmuş olmasının da payı olmuş olmalı. Henüz 10 yaşındayken, Paris'te dönemin en büyük couture ustalarından Jeanne Lanvin tarafından organize edilen bir fuara ailesiyle gidip, orada Coco Chanel ve Elsa Schiaparelli gibi isimlerin tasarımlarını birinci elden görme şansını yakalayacak kadar şanslı bir çocuktu. Bay Givenchy zaten o günü hep, "Modayla ilgilenmeye karar verdiğim an" olarak anlattı röportajlarında. 17 yaşında École des Beaux-Arts'da güzel sanatlar alanında eğitim almak üzere Paris'e taşınıp, hiç zaman kaybetmeden Jacques Fath, Robert Piguet, Lucien Lelong gibi muazzam isimlerin yanında işi öğrenmeye başlayan Hubert de Givenchy, kendi modaevini kurduğunda sadece 25 yaşındaydı.


İlk Givenchy defilesinin açılışını yapan Bettina Graziani, 1952

İlk koleksiyonunda ustaca işlenmiş parçalara, bolca ipeğe ve balo elbiselerine yer veren Givenchy, adını 50'lerin süpermodeli Bettina Graziani'den alan ve iyi dikim harikası gömlekleri yeniden lüks moda çarkının içine katan Bettina isimli bluzuyla epeyce ses getirmişti getirmesine ama zaten iki sene sonra Sabrina (1954) filminde Hepburn ile çalışmaya başlamaları, dahası dost olmaları ile her iki tarafı ölümsüz kılan işbirliği de başlamış olacaktı.


Audrey Hepburn, yakın dostu olan tasarımcının Yaz 1986 koleksiyonunu sunuyor

Bunu, Breakfast at Tiffany's, Funny Face, How to Steal a Million gibi sinema klasiklerinde oyuncuyu giydirmesi takip etti. Şayet Hepburn 1993'te zamansızca aramızdan ayrılmasaydı, son güne kadar bu böyle sürüp gidebilirdi. Bunu Bay Givenchy'nin 2015'te Daily Telegraph'a verdiği röportajda sarf ettiği şu cümle doğruluyor: "Aramızdaki ilişki bir tür evlilik gibiydi. Arkadaşlığımız her gün biraz daha derinleşti, her geçen gün birbirimize olan güvenimiz biraz daha arttı. Hep artan bir saygıyla çalışmaya devam ettik."


Defile için şapka tasarımına son dokunuşları yaparken, 1950

Tüm bunlar olurken Bay Givenchy, 1954'te hazır giyim markası Givenchy Université'yi, 1959'da ise erkek giyim markası Givenchy Gentleman'ı çıkardı. Arada, 1957'de ilhamını Audrey'den alan modaevinin ilk parfümü L'Interdit piyasaya sürüldü ve kampanya yüzü de elbette Audrey Hepburn oldu.


En İyi Tasarımcı seçildiği Capri'de, Golden Tiberius ödülüyle, 1969 - Givenchy İlkbahar/Yaz 1991 Haute Couture defilesinden

Elbette Givenchy ile çalışmak isteyen ünlüler, Hepburn ve çevresiyle sınırlı kalmadı. Tüm dünyadan dönemin en zarif ve güçlü kadınları ilk olarak ona gelmeye başladı. Mesela 1961'de Amerika'ya yapacağı seyahat için Monaco Prensesi Grace Kelly'ye, zümrüt yeşili elbisesi ve bolero ceketini o tasarladı. Jackie Kennedy, 1961'de eşine Paris gezisinde eşlik etmek üzere bavulunu hazırlarken Bay Givenchy ile çalıştı, 1963'te eşinin cenaze töreninde giydiği siyah etek-ceket takım için de. Givenchy'nin asil, sade ve zarif olanla bu denli işinin ehli iletişim kurabilmesinde, kendisinin de o dünyanın parçası olmasının, gözünün estetik olana çoktan alışmış olmasının katkısı vardı şüphesiz. Çevresindeki herkesin, "Gerçek bir centilmen" olarak tanımladığı; bakımlı ve hatasız stili, sanat ve iç dekorasyona dair ince zevkleri, antika merakı, kısaca yaşam gustosu ile yarattığı tasarımlar gibi yaşayıp yaşatan Givenchy mütevazılığın da değerini biliyordu. Öyle ki, son güne kadar kendini, "Sonsuza kadar çırak kalacağım" cümlesiyle ifade etti.


Hubert de Givenchy, ilkbahar defilesi için son hazırlıkları yapıyor, 1969

1988'de markasını LVMH Grubu'na satıp, 1995'te kreatif direktörlüğü de bırakarak emekli olduktan sonra, bu pozisyondan John Galliano ve Alexander McQueen gibi dahiler geçse de; modaevi nihayet 2005'te yeni yaratıcı direktörünü, Riccardo Tisci'yi buldu. Tisci, Givenchy'yi günümüze göre güncellemek üzere sokak stiline odaklanarak; modaevini daha karanlık, enerjik ve dramatik bir yere taşıdı. Beyonce, Rihanna, Madonna, Kanye West, Kim Kardashian gibi popüler kültürün en çok takip edilen isimleri yeni Givenchy'nin sıkı takipçileri haline böylece geldi. 12 sene boyunca Tisci, markayı çok kârlı bir yerde tutmayı fazlasıyla başardı ama şu da bir gerçek ki; Givenchy orijinal kodlarından da epey uzaklaştı. Kısa süre önce ise modaevinin ilk kadın direktörü olan Clare Waight Keller, pozisyonu Tisci'den devraldı.


Paris'in dışındaki Le Jonchet adlı malikanesinin bahçesinde

Bundan sonra Keller'ın yönetiminde Givenchy'nin nasıl bir yön izleyeceğini henüz tam kestiremesek de şunu az çok tahmin ediyoruz: Balenciaga'nın özüne yakın olan her ne varsa, Bay Givenchy'yi çok mutlu ederdi. Sonsuz bir hayranlıkla bağlı olduğu Cristóbal Balenciaga'ya yakın olmak için 1959'da atölyesini onun karşı sokağına taşıyan, bu sayede bu büyük isimle yaratıcı işbirlikleri yapma şansı da bulan Givenchy, Balenciaga'ya olan saygısını bir keresinde şöyle ifade etmişti: "Oldukça inançlı biriyim. Buna rağmen Tanrı kadar Balenciaga'ya da inanıyorum diyebilirim." Ona çok şey öğrettiğini söylediği modaevine ve Bay Balenciaga'ya olan minnetini göstermek içinse Givenchy, Cristóbal Balenciaga Derneği'ni kurarak 2011'de İspanya'da Christobal Balenciaga'ya adanmış müzenin açılmasını sağladı. Hubert de Givenchy için de bir gün bir tasarımcının benzer bir saygı duruşunda bulunacağına kuşku yok.


Fransız tasarımcı aynı zamanda geniş bir sanat koleksiyonuna sahipti - Hepburn, Givenchy stüdyosunda, 1957