Suzan Sabancı ile Fashionable Life
Akbank Yönetim Kurulu Başkanı başarılı iş insanı ve koleksiyoner Suzan Sabancı ile bir araya gelerek sanat ve modanın ortak noktalarını konuştuk. Suzan Sabancı, hayatının her alanında SANAT ile bağ kurarak tüm eksik parçaların nasıl tamamlanacağını anlatı
GÜNCELLEME TARİHİ: 12 Kasım 2024
Röportaj: Bade Çakar
Fotoğraflar: Serkan Eldeleklioğlu
Akbank Sanat bu yıl 30. yılını kutluyor. Başından bu yana kurum adına neler değişti ve gelişti? Türkiye’deki sanat algısına nasıl bir bakış açısı sundunuz sizce?
Akbank Sanat geride bıraktığı 30 yıl boyunca ülkemizdeki sanat ve kültür ortamında önemli izler bıraktı. Türkiye’de çağdaş sanatın gelişiminde Akbank Sanat’ın rolünün çok büyük olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki sanat hayatına en büyük katkımızın da yeni ve genç sanatçıları duyurmak olduğu inancındayım. Hem tanınmış hem de yeni sanatçıların aynı platformda bir araya geldiği bir kurum olarak ülkemize çok değerli sanatçılar kazandırdık. Birçok farklı disiplinde genç sanatçılara kendilerini geliştirebilmeleri için her zaman gerekli imkanları sunduk ve buna devam edeceğiz. Akbank Sanat’ın ayrıca sanatı kitlelere yaklaştırmada da kritik bir görev üstlendiğini düşünüyorum. Etkinliklerimiz sadece Beyoğlu’ndaki sanat merkeziyle sınırlı değil. Gerçekleştirilen projeleri Türkiye’nin birçok şehrindeki üniversitelere de götürerek gençleri sanatla buluşturuyoruz. Sanatın ilham verme, yeniliği teşvik etme ve parlak bir gelecek kurmada çok önemli bir rolü olduğuna inanıyorum. Bütün bu faaliyetlerimiz neticesinde Akbank adının bankacılıkta mükemmelliğin yanı sıra sanatla da anılıyor olmasından memnunum.
Akbank Sanat geniş bir yelpazeye sahip. Öyle ki sergi, tiyatro, sinema gibi sanatın dahil olduğu her disipline yer veriyor. İş birliği yapacağınız sanatçılar ve etkinliklerde sizin için önemli olan unsurlar bulunuyor mu?
İstanbul’un çağdaş sanattaki öncü kurumlarından Akbank Sanat, farklı disiplinlerdeki sanat etkinlikleriyle her yıl sergilerden modern dans gösterilerine, caz konserlerine, panellerden söyleşilere, konferans ve seminerlerden çocuk atölyelerine, sinemadan tiyatro gösterilerine kadar 700’ün üzerinde etkinlik gerçekleştiriyor. Dolayısıyla geniş çaplı bir izleyici kitlesine hitap ediyor. Sanatseverlerle buluşturduğumuz her etkinliğin de belirli bir standarda sahip olması konusunda hassasız. Çağdaş sanatın dünyadaki örneklerini Türkiye’ye getirirken ülkemizin genç sanatçılarını da teşvik edip kendilerini ifade etmeleri için destekliyoruz. Bu bağlamda en önemli iki unsurun“yenilikçilik” ve “yaratıcılık” olduğunu söyleyebilirim. Bunu “çeşitlilik” ve “kapsayıcılık” takip ediyor. Çok zengin bir kültürümüz var. Farklı tecrübelere, vizyonlara sahip çok değerli sanatçılarımız bulunuyor. Sahip olduğumuz bu zenginliği layığıyla paylaşabilmek için oldukça çaba sarf ediyoruz. Tabii sanat formlarının ve tarzlarının eksiksiz bir şekilde sanatseverlerle buluşturması da ayrı bir odak alanımız. Çağdaş sanat alanında ülkenin en kapsayıcı sanat kurumu olmak bizim için önemli bir kriter.
Sanat sizin sadece işinizin bir parçası değil, aynı zamanda hayatınızda da geniş yer kaplıyor. Sanat bilgisi aileden gelse de kendi zevk ve beğenilerinizi ne zaman fark ettiniz?
Aslında sanat her zaman hayatımın içerisinde vardı. Bunda ailemin büyük etkisi olmuştur. Çok küçük yaştan itibaren pek çok sanatçıyı tanıma fırsatım oldu. Sanat dünyasını keşfettikçe ülkemizin bu alandaki birikiminin zenginliğine şahit oldum. Bu eşsiz birikime sahip ülkenin dünyada yükselen çağdaş sanatta da öncü olabileceği fikrine inandım ve elimden gelebildiği kadar destek olmaya çalıştım. Dolayısıyla bir süre sonra kendimi çağdaş sanat konusunda çok ilgili buldum diyebilirim. Benzer şekilde sanat zevkim ve beğenim de küçük yaşlardan itibaren hayatı tanıdıkça gelişti. Bugün gerek sosyal hayatta gerek iş hayatında başarılı olmak için farklı alanlardan beslenmek ve ilham almak gerekiyor. Sanatın bana bu zenginliği sunduğuna inanıyorum.
Dünyada pandemi ile tüm algılar değişti, bu süreç sanatı nasıl etkiledi? Sanat hangi döneminde şu an?
Bence hepimiz bu süreçte sanatın değerini ve vazgeçilmezliğini daha da iyi anladık. Bütün insanlığı fiziksel olduğu kadar psikolojik olarak da etkileyen bir dönemden geçtik. Sanatın iyileştirici gücü de o noktada ortaya çıktı. Akbank Sanat gibi faaliyetlerini dijitale taşıyan platformlar sayesinde hepimiz bir kaçış noktası bulduk; beraber olduğumuz hissettik. Bu dijitalleşme aslında sanatın daha da büyük bir hızla kitlelere yayılmasını sağladı. Bugün ülkemizdeki bir sergi, tiyatro ve atölyenin önünde artık daha çeşitli ve daha kalabalık gruplar görüyoruz, ki ben bundan oldukça memnunum. Özetle, sanat şu anda altın çağlarından birini yaşıyor diyebilirim.
Kişisel sanat koleksiyonunuzda en değer verdiğiniz eserler hangileri ve onları seçmenizdeki nedenler neler?
Sanat koleksiyonumdaki her bir eser benim için çok değerli. Hem evde hem ofiste hep sevdiğim sanatçıların eserleriyle çevrili olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Ama tabii Gülay Semercioğlu, Ergin İnan, Selma Gürbüz ve Tony Cragg’in eserleri benim için her zaman bir adım önde olmuştur. Eser seçiminin ise çok kişisel bir yolculuk olduğunu düşünüyorum. Eserin benimle konuşması,bana ilham vermesi, duygularımı ve sezgilerimi harekete geçirmesi en büyük etkenler diyebilirim. Her eserin bir hikayesi ve uyandırdığı duygu var. Bunun için esin kaynağını mutlaka anlamaya çalışırım ama bana bir kaçış ve alan yaratan eserleri mutlaka edinmek isterim.
Size göre en etkileyici sanat dönemi hangisi?
Favori sanat dönemimin 90’lar ve 2000’li yıllar diyebilirim. Zira bu yıllarda dünyada hep birlikte muazzam bir değişim yaşadık. Büyüklerimizin bize bıraktığı dünya, büyük bir hızla değişti. Bize öğretilen yerden başka bir yerde yaşamamız, adapte olmamız gerekti. O dönem sanatının da bunu çok etkili bir şekilde gösterdiğine inanıyorum. Hız ve değişimi bu dönemde rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz. Yani o jenerasyona ait eserlerde biraz kendi deneyimlerimi de görüyorum.
Geçmişten bir sanatçı ile karşı karşıya sohbet etme şansınız olsaydı, bu kim olurdu?
Benim için Salvador Dali’yle tanışmak olağanüstü bir fırsat olurdu. Bundaki en önemli sebep sanatı ama ilginç kişiliğini de gözlemlemeyi isterdim. Şu zamana kadar çok sayıda eserini görme fırsatım oldu ve neredeyse hepsinin anlamı hakkında bilgi edindim. Ama yine de Dali’nin bir eseri ortaya çıkarma sürecini daha derinlemesine anlamayı çok isterdim. Hem çok aykırı hem de bizi büyüleyen bu eserleri nasıl yarattığını mutlaka öğrenmeye çalışırdım. Bugün hala Dali’nin karakterini ve eserlerini tam anlamıyla sezemediğimizi düşünüyorum.
Evinizde yer verdiğiniz sanat eserlerinin seçiminde sizin için önemli olan unsurlar neler oluyor?
Ev hepimiz için çok önemli ve özel bir alan. Dolayısıyla ben de buradaki sanat eserlerini seçmede ekstra bir özen gösteriyorum. Güzel anılarımı, iyi duygularımı uyandıran eserleri tercih ediyorum. Tabii bir eserin yaşadığım yerle uyumlu olması da gerekiyor çünkü evi fiziksel boyutundan öte bir noktada konumlandırıyorum. İç mimarinin ve dekorasyonun insanların karakterlerini yansıttığını düşünüyorum. Dolayısıyla mekana yerleştirilen bir eser de bu karakterin bir parçası, yansıması haline geliyor.
Dekorasyonda da sanatçı dokunuşlarını fazlasıyla görüyoruz. Sizin bu iş birliklerinden veya koleksiyonlarından favorileriniz hangileri?
Geniş estetik öğeler barındıran dekorasyonun da sanatçı dokunuşlarından kopuk olamayacağına inanıyorum. Renk, doku ve anlamın bir araya geldiği dekorasyon benim de özenle eğildiğim bir alan. Bu bağlamda, Restoration Hardware ve Anthropologie markalarının
koleksiyonlarının bana hitap ettiğini söyleyebilirim.
Akbank Sanat’ın mottosu “Değişimin hiç bitmediği yer” Siz kişisel olarak değişime ne kadar açıksınız?
Ben değişimi hayatımın vazgeçilmez bir parçası olarak görüyorum. Geriye dönüp baktığım zaman, değişimi tecrübe ettiğim her zaman daha fazla büyüdüğümü, daha fazla öğrendiğimi fark ediyorum. İş hayatında da aynı şekilde değişimi kucaklamanın bir tercihten ziyade zorunluluk olduğunu görüyorum. Değişime direnmek insanı hayatta çok kısıtlayan bir şey. Yenilikçiliğe ve başarıya giden yol sadece değişimle mümkün.
Yoğun bir iş hayatınız var; bu tempoyu nasıl dengeliyorsunuz?
Uzun zamandır yoğun bir profesyonel hayatım var ama kişisel hayatımı da iyi dengeleyebildiğimi düşünüyorum. Bunun anahtarı da önceliklendirme ve disiplinden geçiyor. Bu sayede etkin bir zaman yönetimi yapabiliyorum; vakit kaybetmiyorum. İki hayatı dengelemede spor yapmayı da faydalı buluyorum. Spor yaptıkça zihinsel bir rahatlama yaşıyorum. Bu da ailemle, arkadaşlarımla ve çalışma arkadaşlarımla daha verimli iletişim kurmamı sağlıyor.
Bu zamana kadar iş hayatı için aldığınız ve benimsediğiniz prensip ne oldu?
İş hayatı için benimsediğim en önemli prensip, her zaman değişime açık olmak oldu. Özellikle profesyonel hayatım iş dünyasının çok hızlı bir şekilde değiştiği bir zamana geldi. Ne zaman değişime direnmeyip kucaklarsam çok olumlu sonuçlar aldığımı gördüm. İş dünyası ve dünya genel olarak bir yere gidiyorsa sizin ayak dirememeniz gerekiyor zira değişim her türlü gerçekleşiyor. Bunu yakalayamazsanız geride kalan siz oluyorsunuz.
Moda hayatınızda nasıl bir yer kaplıyor? İlgi alanlarınızdan biri diyebilir miyiz?
Moda fazlasıyla ilgilendiğim ve yakından takip ettiğim bir alan. Kendi tarzımı geliştirmek kadar diğer insanların tarzlarını incelemek, herkesin kendine özgü moda anlayışını gözlemlemekten büyük bir keyif alıyorum.
Kişisel stilinizi nasıl tanımlarsınız? Gardırobunuzu açsak bizi en çok hangi parçalar karşılar?
Tarzımı spor şık olarak tanımlarım. Gardırobumda da en çok bu tarz parçalar görebilirsiniz.
2023-24 Sonbahar/Kış sezonunun en sevdiğiniz görünümleri ve defileleri hangileri oldu?
2023-24 Sonbahar/Kış sezonu favorilerim Alaia ve Saint Laurent oldu.
Moda sanat ile uyum içerisinde. Sizin sanatçı olarak gördüğünüz tasarımcılar kimler?
Givenchy Kreatif Direktörü Matthew Williams, vefat eden ama çizgisini ve vizyonunu miras olarak bırakan Virgil Abloh. Demna Gvasalia ve yine Karl Lagerfeld’i sanatçı-tasarımcılar olarak tanımlayabilirim.