Yaşamak ne güzel şey dedirten kraliçe tat!
MODA HABER

Yaşamak ne güzel şey dedirten kraliçe tat!

Yaz aylarında kilo ile alınıp, çay bardağında ikram edilen dondurmanın tadını kaç kişi hatırlıyor?

GÜNCELLEME TARİHİ: 14 Mayıs 2010

Bir zamanlar, halamın dantel ağacının gölgesinde, serin taşlı bahçeye kurulmuş kahvaltı masasının hoş kokularıyla gözlerimi açardım güne. Yan evlerdeki arkadaşlarım da kahvaltılarını yaparken, bahçe duvarı üzerinden ikramlar ve kahkahalar, Adana'mın güzel yazının habercisi olurdu.

Deniz evine ya da yaylaya gitmeden önceki on ya da on beş gün, pembe çelik kutulu sokak dondurmacımızı bekleyerek geçerdi günlerimiz. Sokağın köşesinde belirdiğinde, ilk önce şimdi kornet (boynuzcuk) denen külahlar, iç içe geçmiş bir şekilde bana sırıtırlardı. O zaman dünya bambaşka görünürdü gözüme. Limonlu ve kaymaklı dondurmadan başka bir şey düşünemez olurdum.

Yaramaz Naci, burnunu çekerek gelir ve yemek için hazırlandığım dondurmamı yere düşürmeye çalışırdı. Güzelim dondurmam için ne çok ağlamışımdır. Naci kulakların çınladı mı?

Dondurmayı anlatan herkesin tanışma anını enfes bir şekilde anlattığı bu gıda maddesini, 13. Yy'da Marco Polo'nun Avrupa'ya getirdiğini, kimisi Pers'lerin keşfettiğini, kimi Çinli'lerin dondurmayla ilk tanışan ırk olduğunu, bizim memleketimizde ise her yerde açılan "ROMA" dondurmacılarından da anlaşılacağı gibi dondurmanın İtalyan'ların keşfi olduğu anlatılır.

Dondurmayı ilk bulanlar adanalı'lardır. "Karsambaç"

Ben ise dondurmayı, Roma İmparatorluğu'nun hakimiyetine giren, o dönemde de cayır cayır yanan Adana'mın zihni evvellerinin bulduğunu düşünüyorum.

Roma İmparatoru sefacı Neron, Gladyatör dövüşleri seyrederken, çeşnicibaşı tarafından kendisine sunulan sıkıştırılmış kar üzerine dökülmüş bal ve meyve parçalarını çok beğenir. Eziyetçi kişiliği ile ertesi gün tüm kölelerini kar toplamaya gönderir. İşte Adana ve civarında "Karsambaç" adıyla hala satılan muhteşem "yaz kliması", dondurmaya dönüşerek Neron'dan beri bizleri serinletmektedir.

Bence dondurma üç öğün günde beş kez yenilebilir. Kalorisi çok daha azdır; dondurma yiyip zayıflamak zannımca mümkündür.

Yaz aylarının baştan çıkarıcısı, artık her mevsimin güzelliği olmuştur. Dondurma yemek isteyince annelerimizin neden bizi suçlu ilan ettiğini hala anlayamamışımdır. Asıl suçlu yanı başımızdadır. Provakatör dondurmadır. Kendisini istetmeyi bilir. Hangi çocuk zeytinyağlı dolma diye ağlar? Dondurma tapılasıdır, sevilesidir. Ağlatır.

Tıp alanında bile yeri vardır. Bademcik ameliyatından sonra top top dondurma yenir. (Eskiden öyleydi. Ya şimdi?) Mutluluk hormonu salgılatan, soğuk kaçamak şahanesi dondurma, ülkemde ölmek üzeredir. Bakkallar nasıl öldürüldüyse, koca ağızlı canavar marketlerde, albenili poşetlerin içerisinde satılan yalancı tatlar, bebelerimizin damak tadını da yok etmektedir.

Pastörize süt yerine yeni sağılmış kaynatılmış inek sütüyle latilokum, uzun zahmetli hazırlanan dondurma; iki dakikada kimyasallarla, süt tozlarıyla poşete sokularak, bir ayıbı varmış gibi, ayıplı dergi konumuna getirilmiştir.

Yaz aylarında kilo ile alınıp, çay bardağında ikram edilen dondurmanın tadını kaç kişi hatırlıyor?

Poşetli dondurma, kazandibiyle tarifsiz bir kombinasyon oluşturabilir mi? Ya da künefenin tel tel peyniri ile size "muhteşem" dedirtebilir mi?

Şimdi çıtır tavlama tekniği, aşkla anılan tatlı olarak lanse edilen dondurma adındaki sahte tat, benim memleketimin geleneksel dondurmasını yok etmektedir. Poşetli, ayıplı dondurma başka tatlılarla birlikte yenince, o başka tatlının ağır gelen tadını alıp, serin bir tat bırakır mı ağızda? Asla.

Şimdi hayal edin: Sıcacık irmik helvasını bir kaseye koyun. İçine bir çukur açın. Çukura kaymaklı dondurma koyun. Üstünü irmik helvasıyla kapatın. Düz bir tabağa ters çevirin. Üzerine tarçın ekleyin. Kaşığı daldırırkenki yüz ifadenizi görür gibiyim. Ya poşetli dondurma?

Dövüldükçe güzelleşen dondurmam, başka dünyalara özentimiz sayesinde yitti gitti. İnadım inat, dondurma diye bana sundukları saçmalığı ağzıma bile sürmeyeceğim.

Külahta yenen gerçek dondurma için üç kez YAŞA, YAŞA, YAŞA ve yaşatalım.

Püf* İlk dondurma makinesini icat eden, Amerika'lı Nancy Johnson'dır.
Püff** Tüm dünyada dondurmaya harcanan para yıllık 60 milyar Euro imiş.