LIFESTYLE
Yazdıklarımı her kız yapar ama itiraf edemez
PuCCa'nın artık kitabı var...
GÜNCELLEME TARİHİ: 14 Haziran 2010
Ayrıldığı erkek arkadaşından intikam almak için kurduğu blog'la fenomene dönüşen PuCCa'nın artık kitabı da var. PuCCa, yazdıkları için "Her kızın 'Ay hayııır' dediği ama hepsinin yaptığı şeyleri anlatıyorum," diyor PuCCa son zamanların en takip edilen blog yazarı. passiflora-rapunzel.blogspot.com adresinde aşklarını, sevgililerini, kıskançlık krizlerini anlatıyor. Şimdi de, PuCCa'nın Dizüstü Edebiyatı dizisinden çıkan Küçük Aptalın Büyük Dünyası: PuCCa Günlük adlı bir kitabı var. Biz de kitabını vesile edip PuCCa'yla görüştük.
- Nasıl başladı blog maceranız?
- Ben uzun zamandır günlük tutuyorum. Hep acı dolu yazardım. Karne günü, notlarımın hepsi pekiyi ama ben buradan bile acı çıkarttım. 'Herkesin imzası normal benimki değil, ölmek istiyorum,' diye. Sonra bunları okuduğum zaman daha çok acı çektiğimi anladım. Hayatımdaki kötü anıları en komik halleriyle yazıp, ileride okuduğumda bunlarla eğlenmek istedim. Böyle de başladım. Ankara'daki sevgilimden ayrılıp İzmir'e dönmüştüm. Ağır bir depresyondaydım. Yazdıklarımı bir süre kimse okumadı. Sonra ne olduysa okunmaya başlandım. Birileri keşfetti diye düşünüyorum. Hatta insanlar yorumlar yazmaya başladı ama ben blog'lara nasıl yorum yapılır onu bile bilmiyordum. Depresyon dönemimde hep evin içindeydim. Sokağa çıkmıyordum, hayatım bir anda blog olmaya başladı. Yazmak beni çok rahatlattı. Çok faydasını gördüm. Ağır depresyondaydım. Yazdıktan sonra çok rahat geçti. Sürekli yazıyorsun ve hayatın 'bunu da yazmalıyım, şunu da' şeklinde devam ediyor.
- Kitap teklifi ne zaman geldi, ne hissettiniz?
- Kitap için daha önce de teklif almıştım. Ama kimse okumaz, elin kızının hayatını kim ne yapsın diye düşünüyordum. 'Böyle bir riske girip de kendimi rezil etmeye değmez,' diyordum. Ama dört ay kadar önce Cem Mumcu beni farklı bir oluşum, yeni bir dil olduğumuza inandırdı. Belki ben yalnız başıma görüşmüş olsaydım kabul etmezdim ama yine bir blog yazarı olan 'Herbokubilenadam' ile gidince ve o daha da istekli olunca ben de kitabı kabul ettim. Olmazsa, olmaz ne yapalım dedim. Fakat şimdiki aklım olsa, Dizüstü Edebiyatı'nın ilk kitabı benimki olsun istemezdim. 'Sen yap,' derdim. Kitabı gördüğümde ise çok garip hissettim. Ağlamamak için zor tuttum kendimi. Afişleri gördüğümde de aynısı oldu. Bundan iki sene hatta altı ay önce birileri bana, senin afişlerin asılacak, demiş olsaydı, 'Ulan pavyona mı düşecem?' derdim. İlk aklıma o gelirdi.
BLOG SAYESİNDE İŞ TEKLİFİ ALDI
- Peki, rumuz kullanmanızın belirli bir sebebi var mı?
- Aslında ben de imza günü düzenlemek ya da kitabımı okuyan insanları gördüğümde 'O benim,' diyebilmek isterim. Ama rumuz kullanmamın sebepleri var. Yazdıklarımın içinde ailemle ilgili olan şeyler var ve babamın onları okumasını istemiyorum. Sadece babam yüzünden. Adamın okuduğunda 'Ben bu kıza iyi babalık yapamadım,' demesinden korkuyorum. Zaten çok kırıldı, çok yıprandı. Ailede herkesin bildiği ama hasıraltı edilen durumlar vardır ya. Onlar yüzünden söylemiyorum babama. Çünkü dillendirildiği zaman daha çok can yakarlar. Babam çok üzüldüğümüzü bilmiyor, kendini kahraman sanıyor bizi kurtardığını sanıyor. Bu imajı bozmak istemiyorum.
- PuCCa kimliğinizi bilenler var mı?
- PuCCa olduğumu sevgilim 'erik', kız kardeşim, iki yakın arkadaşım ve çalıştığım yerdekiler biliyor. Çünkü iş teklifi blog sayesinde geldi.
- Sevgilinizle ilişkinizi etkiliyor mu yazdıklarınız?
- İlişkimizi etkilemez olur mu? Kitap çıktıktan sonra daha çok etkiledi hatta. Kitaptan önce blog'u çok gereksiz buluyordu. 'Uff çok salaksın,' 'Neden insan onu yazar ki oraya? Bunu yazma,' dediği oluyordu. Kitapta ise onla olan büyük aşkımızı yazacağım zannetmiş. Tabii, ilk sayfayı açtı, onun canını en fazla acıtan adamdan bahsettiğimi anladı. Diğerlerini hiç okumadı. Kapattı kitabın kapağını, 'Ben aylarca sana burada destek verdim, sen eskilerini yazmışsın. Bana bu kadar mı değer veriyorsun?' dedi. Son zamanlarda kötüyüz. Hatta yüzüğü çıkardık! Şimdi kesin blog'a yeni yazı yazmamı bekliyordur. Çünkü ne zaman kavga etsek, yazdıklarımı okuyup ona göre hareket ediyor.
FIRAT KARADENİZ
- Nasıl başladı blog maceranız?
- Ben uzun zamandır günlük tutuyorum. Hep acı dolu yazardım. Karne günü, notlarımın hepsi pekiyi ama ben buradan bile acı çıkarttım. 'Herkesin imzası normal benimki değil, ölmek istiyorum,' diye. Sonra bunları okuduğum zaman daha çok acı çektiğimi anladım. Hayatımdaki kötü anıları en komik halleriyle yazıp, ileride okuduğumda bunlarla eğlenmek istedim. Böyle de başladım. Ankara'daki sevgilimden ayrılıp İzmir'e dönmüştüm. Ağır bir depresyondaydım. Yazdıklarımı bir süre kimse okumadı. Sonra ne olduysa okunmaya başlandım. Birileri keşfetti diye düşünüyorum. Hatta insanlar yorumlar yazmaya başladı ama ben blog'lara nasıl yorum yapılır onu bile bilmiyordum. Depresyon dönemimde hep evin içindeydim. Sokağa çıkmıyordum, hayatım bir anda blog olmaya başladı. Yazmak beni çok rahatlattı. Çok faydasını gördüm. Ağır depresyondaydım. Yazdıktan sonra çok rahat geçti. Sürekli yazıyorsun ve hayatın 'bunu da yazmalıyım, şunu da' şeklinde devam ediyor.
- Kitap teklifi ne zaman geldi, ne hissettiniz?
- Kitap için daha önce de teklif almıştım. Ama kimse okumaz, elin kızının hayatını kim ne yapsın diye düşünüyordum. 'Böyle bir riske girip de kendimi rezil etmeye değmez,' diyordum. Ama dört ay kadar önce Cem Mumcu beni farklı bir oluşum, yeni bir dil olduğumuza inandırdı. Belki ben yalnız başıma görüşmüş olsaydım kabul etmezdim ama yine bir blog yazarı olan 'Herbokubilenadam' ile gidince ve o daha da istekli olunca ben de kitabı kabul ettim. Olmazsa, olmaz ne yapalım dedim. Fakat şimdiki aklım olsa, Dizüstü Edebiyatı'nın ilk kitabı benimki olsun istemezdim. 'Sen yap,' derdim. Kitabı gördüğümde ise çok garip hissettim. Ağlamamak için zor tuttum kendimi. Afişleri gördüğümde de aynısı oldu. Bundan iki sene hatta altı ay önce birileri bana, senin afişlerin asılacak, demiş olsaydı, 'Ulan pavyona mı düşecem?' derdim. İlk aklıma o gelirdi.
BLOG SAYESİNDE İŞ TEKLİFİ ALDI
- Peki, rumuz kullanmanızın belirli bir sebebi var mı?
- Aslında ben de imza günü düzenlemek ya da kitabımı okuyan insanları gördüğümde 'O benim,' diyebilmek isterim. Ama rumuz kullanmamın sebepleri var. Yazdıklarımın içinde ailemle ilgili olan şeyler var ve babamın onları okumasını istemiyorum. Sadece babam yüzünden. Adamın okuduğunda 'Ben bu kıza iyi babalık yapamadım,' demesinden korkuyorum. Zaten çok kırıldı, çok yıprandı. Ailede herkesin bildiği ama hasıraltı edilen durumlar vardır ya. Onlar yüzünden söylemiyorum babama. Çünkü dillendirildiği zaman daha çok can yakarlar. Babam çok üzüldüğümüzü bilmiyor, kendini kahraman sanıyor bizi kurtardığını sanıyor. Bu imajı bozmak istemiyorum.
- PuCCa kimliğinizi bilenler var mı?
- PuCCa olduğumu sevgilim 'erik', kız kardeşim, iki yakın arkadaşım ve çalıştığım yerdekiler biliyor. Çünkü iş teklifi blog sayesinde geldi.
- Sevgilinizle ilişkinizi etkiliyor mu yazdıklarınız?
- İlişkimizi etkilemez olur mu? Kitap çıktıktan sonra daha çok etkiledi hatta. Kitaptan önce blog'u çok gereksiz buluyordu. 'Uff çok salaksın,' 'Neden insan onu yazar ki oraya? Bunu yazma,' dediği oluyordu. Kitapta ise onla olan büyük aşkımızı yazacağım zannetmiş. Tabii, ilk sayfayı açtı, onun canını en fazla acıtan adamdan bahsettiğimi anladı. Diğerlerini hiç okumadı. Kapattı kitabın kapağını, 'Ben aylarca sana burada destek verdim, sen eskilerini yazmışsın. Bana bu kadar mı değer veriyorsun?' dedi. Son zamanlarda kötüyüz. Hatta yüzüğü çıkardık! Şimdi kesin blog'a yeni yazı yazmamı bekliyordur. Çünkü ne zaman kavga etsek, yazdıklarımı okuyup ona göre hareket ediyor.
FIRAT KARADENİZ