Yoksa 'Ceo'ların geleceği de mi tehlikede?
LIFESTYLE

Yoksa 'Ceo'ların geleceği de mi tehlikede?

Bilginin çabuk ulaşılır olması ve şirketlerde “kahraman liderlere” ihtiyacın azalması uzmanlara göre CEO’ları mutasyona zorluyor. Uzmanlar, bu zorunlu değişimi krizlerin tetiklediğine inanıyorlar…

GÜNCELLEME TARİHİ: 12 Aralık 2009

Enron skandalı, hem şirketlerde uzun yıllardır biriken yönetsel sıkıntıların patlaması hem de üst düzey yöneticilerin hayatlarında geri dönüşü olmayan değişimlerin başlaması için bir bahane olmuştu. Enron'dan önce de sorumluluğunu kötüye kullanan yöneticiler ve bundan ciddi zarar gören şirketler vardı. Belki Enron bardağı taşıran damlalardan biriydi…

Ama geçen süreçte görüldü ki bardak sanıldığından daha büyük. Şirketlerin üst düzey yöneticilere, CEO'lara tanıdığı yetkiler ve profesyonelleşmenin varabileceği nokta sınır bilmiyordu. Özellikle Amerika'da ekonomileri peşinden sürükleyen "kahraman yöneticileri" arama ve bulma en trend eylemlerden biri haline geldi. Rekabetçilikte, bireyselleşmede, kar odaklılıkta sınır tanınmadı. Yaklaşık iki yıldır dünyayı kasıp kavuran ama en çok da bu "kahraman yöneticiler" modasını dünyaya yayan Amerika'da bir felakete yol açan global krizin CEO'ların kararları nedeniyle geliştiğini kabul etmeyen yok gibi. Herkes onların jetleriyle şirketlerini borç batağından kurtarmak için nasıl kredi aradıklarını konuştu. Yetkilerini kötüye kullanarak şirketin rakamları dibi işaret ederken alacağı prime odaklanıp imzaladıkları yanlış yatırım kararlarını tartıştı. Türkiye'de durum bu kadar ağır olmadı. Çünkü profesyonelleşme batılı dünyanın aldığı yola bakılırsa yarılara bile gelemedi. Elbette istisnalar var. Ama bizde bir şirket başarılı olduğunda madalya patrona takılıyor, iflasta da ipin ucunda yine patron oluyor. Ancak CEO kelimesini çok seven ve uygun olup olmamasına bakmadan bolca kullanan Türk şirketlerinde de bu unvan parlaklığını yavaş yavaş yitiriyor. Geçtiğimiz günlerde Başbakan'ın bir CEO'ya "Sen hala CEO musun, daha yükselemedin mi" diye takılması bu karizmanın geldiği nokta hakkında ipucu veriyor.

Peki bu süreç nereye varacak? 1970'lerden beri kullanılan CEO unvanı ortadan kalkacak mı? CEO pozisyonundaki yöneticiler, yeniden itibar kazanmak için nasıl değişmeliler? CEO'nun itibari şirketi yüzde 50 etkiliyor Amerika'da yapılan bir araştırmaya göre, yatırımcılar herhangi bir şirketin hisse senedini alıp almamak yolundaki kararını, o şirketin CEO'sunun itibarına göre şekillendiriyor. Türkiye'de de bazı patronlar, seçtikleri CEO'nun itibarını şirketin pazarlama yatırımıyla eşleştirdiklerini açıklamıştı.

Bu, bir şirketin dünya içecek devi Coca Cola'nın Yönetim Kurulu Başkanı Muhtar Kent'i transfer ettiğinde yapacağı sükseyle örneklendirilebilir. 2003 yılında yapılan bir araştırma, CEO'ların kurum itibarı üzerindeki etkisinin yüzde 50 olduğunu ortaya koymuş. Kamuoyu karşısında bu kadar önemli bir etkisi olan CEO'ların o dönemdeki karizması ise giderek azalıyor. "Kahraman yönetici kavramı ortadan kalkacak" CEO'lar şirketlerde kahraman gibi gösterildikçe kamuoyunda onlarla ilgili her türlü bilgi de dikkat çeker oldu. Management Centre Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Alper Utku, özellikle finans sektöründeki CEO'ların yanlış uygulamaları nedeniyle krizin tetiklendiğini ve artık bu üst düzey yöneticilerin ücretlerinin de sorgulanmaya başladığını belirtiyor.

Utku'ya göre, CEO'ların geleceğiyle ilgili dünyada iki eğilim söz konusu.

Birincisi; Amerika'dan başlayarak "kahraman yönetici" kavramı sarsılacak. Şirketlerde her şeyin temelinde olan, şirketin kaderini belirleyen bir isim belirlenip onun peşinden gidilirken artık sorumluluğun daha çok kişiye dağıtıldığı yönetimler özlenir hale geldi. Utku, bu süreci şöyle anlatıyor: " Eskiden kahraman, yalnız bir tepe yönetici vardı. Onun başkalarının erişemeyeceği bilgileri vardı. Bunu internet yıktı. Profesör sınıfta ders anlatırken öğrenci cep telefonundan internete girip onun söylediği şeye karşı tez geliştirebiliyor. Artık şeflere, kıdeme gerek kalmadı. Dolayısıyla kahraman yöneticiye de gerek kalmadı. Durum böyle olunca da "bu adam neden bu kadar para alıyor" diye sorgulanır oldu. Kriz de bu sürecin tetikleyicisi oldu. Ama zaten bu değişimin yaşanması kaçınılmazdı."Alper Utku'nun belirttiği ikinci eğilim ise batılı yönetim tarzıyla ilgili. Utku'ya göre batılı yönetim tarzı çok maço, fazla erkek, performansa dayalı, bireysel ve sert. Bu da dengesizlik yaratıyor. Bu dengesizlik bugünkü krizi yarattı. Utku dünyanın biraz daha doğulu ve "feminen" olması gerektiğini düşünüyor: "Yönetimler daha kolektif olmalı ve daha ölçülemeyen değerlere doğru kaymalı.

Bu kadar sert rekabet olmamalı. Karlılık bu kadar öncelikli konu olmamalı. Türkiye bence bu anlamda muazzam bir şansa sahip. Eğer bu köprüyü iyi kurabilir ve manevi tarafını yaşatabilirse iyi bir potansiyel yakalamış olacak."

Peki bu süreçte CEO'lar nasıl davranmalı? Alper Utku'ya göre, tek adam, tek kahraman gibi davranmamaları gerekiyor. İşbirliği ve bütünsel düşünceye ağırlık vermeleri lazım. Kendi çıkarlarını değil, hatta şirketin çıkarlarını da değil, ülkeyi, dünyayı, ekolojiyi de kapsayan kararlar almaları gerekiyor. Yani ibreyi sert rekabetçilikten paylaşımcılığa doğru kaydırarak denge kurmaları gerekiyor. "CEO'lar kar peşinde koşmayı bırakıp değer yaratmalılar. Günü kurtarmak değil, insanların hayatlarını kolaylaştırmak için stratejiler geliştirmeleri gerekiyor. Zaten kar kendiliğinden geliyor" diyor Utku ve ekliyor: "Eğer liderler bu değişimi gerçekleştiremezse dünya uluslararası bir çatışmayla bunu sağlayacak.""Karizmatik CEO'nun mirasını taşımak zor" Yönetim kurullarının tutumları da en az CEO'lar kadar eleştiriliyor.

Egon Zhender Türkiye Genel Müdürü Murat Yeşildere, krizde yanlış kişilere CEO unvanı verip onlarla birlikte kararlar alan yönetim kurullarının da hatalı olduğunu belirtiyor. Her CEO'nun koltuğunda üç yıl kalabildiğini ve bu süreçte altından kalkamayacağı yükler altına girip, arkasından gelene zor bir görev bıraktığını söylüyor. Yeşildere'ye göre zaten CEO'lar on yıl öncesine göre büyük değişim yaşadılar. Bu değişimin hala devam ettiğine dikkat çeken ünlü beyin avcısına göre ilk göze batan, CEO'ların uzmanlık alanları. Daha önce satış, pazarlama, üretim kökenli kişiler CEO olurken, şimdi şirketlerin finans kökenli, risk hesaplamaları yapabilen kişileri talep ettiğini vurguluyor:

"Son aylarda gelen taleplere baktığımda, şirketlerin eskiden fonksiyonel becerileri ön planda tuttuklarını şimdi ise liderlik özelliklerine bakarak üst düzey yöneticilerini seçtiklerini görüyorum. Jack Welch gibi yöneticiler çok önemli ama kaç tane böyle isim bulunabilir ki? Onun yaptığını arkasından gelen CEO örnek alıyor ve altından kalkamayacağı kararlar veriyor. Bu da şirketleri gelecekte zor durumda bırakıyor."Yeşildere'ye göre bugünün dünyasında karizmatik liderler aranmıyor. Onun yerine enerjisiyle ekibini sürükleyecek, ekibinin arkasından gitmeyi bilen, kurumsal liderlik kavramını özümsemiş kişiler liderlik yapacak. CEO'ya bağlı pozisyonların ağırlığının artmaya başladığını ve bunun devam edeceğini belirten Yeşildere, bu pozisyondaki kişilerin çok önemli işler yapacaklarını ifade ediyor. CEO'ların ücretleri konusunda ise büyük bir değişiklik beklemiyor Yeşildere. Şu anda kamuoyunun baskısı olduğunu ancak bunun krize özel bir tepki şeklinde yaşandığını anlatan Yeşildere'ye göre bir süre sonra CEO'ların aldığı milyon dolarlık paketler yine normal karşılanmaya başlayacak."Çevrenizdeki yetenekleri korumaya çalışın" Türkiye'de CEO'ların yurtdışındaki kadar büyük yetkilerle donatılmaması, bir anlamda avantaj olarak gösteriliyor.

Hewit Türkiye Genel Müdürü Cengiz Gürleyik, bu nedenle Türk CEO'ların karizmasında daha az zedelenme olduğunu ifade ediyor. Tepe yöneticilerin 1970'lerden bu yana değişen düşünce yapılarına dikkat çekiyor Gürleyik: 1970'lerde çalışanları doyurulması gereken mide olarak görüyorlardı, 80'lerde beyinleri olduğunu anladılar, 90'larda ise "bir kalpleri de varmış" dediler."Gürleyik de, CEO'ların büyük bir değişimden geçmeleri gerektiğini vurguluyor. Bu değişim, dünyanın gerekli kıldığı bir süreç. Bu sürece ayak uydurmak mümkün.

İşte Gürleyik'in CEO'lara önerileri: Önceliğiniz krizde de olsanız çevrenizdeki yetenekleri korumak olmalı. Çünkü onlara ihtiyaç duyacaksınız. Bunun için patronunuzu mutlaka ikna edin. Kaynaklarınızı doğru kullanmaya odaklanın ki, krizlerde çevrenizdeki bu yetenekleri kurban etmek zorunda kalmayasınız. "Açıklanabilir kararlar alın"

Krizde şirket büyüklüğü ve sektöre göre CEO'ların duruşlarında farklılık gözlendiğini belirten Grafton Recruitment Turkey İş Geliştirme Müdürü Esra Elban, özellikle şirket elemanlarının gözünde itibarı zedelenen CEO'lara şunları tavsiye ediyor: Kısa vade stratejilerine öncelik verin; içerdeki çalışma ortamının huzurunu korumaya, eğer kriz dönemi nedeniyle eleman kaybına uğradıysanız bunu kalan elemanlarca açıklanabilir bir durum olarak göstermeye dikkat edin. Belirlediğiniz strateji ve hedeflerin arkasında duran mantığı şirket çalışanlarıyla açık ve net paylaşmaya çalışın, şeffaf ve adil bir politika izleyin.

Uzun vadede de sistemlere ve stratejilere yönelik değişim süreçlerini iyi yönetmelisiniz .CEO aslında ortaya strateji koyan, şirketin gelecek hedeflerine yön veren kişi olarak kendini konumlandırmalı ve uygulatan olmalıdır, uygulayan değil. Müşterinin gözünde ve piyasadaki itibarınız için de şirketin kaliteli hizmet sağlamaya devam etmesi; ayakta durduğunu, sağlam adımlarla ilerlediğini, kan kaybetmediğini hatta uzun vadedeki büyüme, yatırım yapma gibi atılım kararlarını yine içerdeki aynı yönetim şeffaflığıyla yansıtıyor anlatıyor olması çok önemli.

"TOPLUMA KARŞI DUYARLI LİDERLER İSTENİYOR" Türkiye Kalite Derneği (KALDER) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Rıza Kaylan, liderliğin kalite olgusu içinde en önemli kriter olduğunu belirtiyor. Sürdürülebilir kaliteyi yakalamak için liderlere büyük görev düştüğünü söylüyor ve bunun yollarını şöyle anlatıyor:

► Sürdürülebilir bir başarı, kalite için günü kurtaran lider değil, topluma karşı duyarlı lider gerekiyor. Örneğin eleman çıkarmak yerine, elemanlarının tamamen işsiz kaldıklarında yaşayacakları şoku düşünüp yarı zamanlı bir çalışma modeli geliştiren lider, böyle biridir.
► Liderler krizlerde tepkisel hareket etmemeli. • Kasasını dolduran, her şeye yukardan bakan yönetici sözde liderdir. Bu kişinin saygınlığını artıracak şey, samimi fedakarlıklarda bulunmasıdır. Sadece söylemleriyle değil, davranışlarıyla da bunu göstermelidir.
►Şirkette bir özveri dönemi yaşanıyorsa, buna kendisi öncülük etmelidir.
► CEO olmak hala önemli. Burası profesyonel yönetimin en üst kademesi. Ama yöneticinin burada kişisel özelliklerini kullanmakta ısrarcı olması gerekir. Hem beyin hem de davranışlar bakımından donanımlı lider kişilikler bu unvanın itibarını yeniden yükseltecektir.