Zarafet elçisi: Kate Winslet
MODA

Zarafet elçisi: Kate Winslet

1997’de tüm zamanların en iyi gişe hasılatını elde eden Titanic’in başrol oyuncusu olarak tarihe geçti. 2009’da The Reader ile En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ı aldı. İki tarih arasına ve geride bıraktığı 43 yıla kayda değer pek çok başarı sığdırdı. Kate Winsle

GÜNCELLEME TARİHİ: 25 Temmuz 2019

İdil Demirel

Bir Hollywood yıldızı olarak, 2012 yılında evlendiği üçüncü eşi, iş adamı Ned Rockroll ve üç çocuğu ile İngiltere'de sade ve gözlerden uzak bir yaşam sürmeyi tercih eden Kate Winslet, duruşuyla herkesi etkilemeyi başarmış bir isim.

Amacı hep daha fazla insanın yaşamında ve düşünce dünyasında pozitif bir gelişme yaratabilmek. Yüksek bütçeli yapımlar yerine bağımsız, küçük bütçeli filmlerde yer almasının da, yakın arkadaşlarından biriyle otizm konusunda çalışmalar yapan Golden Hat Foundation'ı kurmasının nedeni de bu.

Sanırım Kate Winslet dendiği zaman hissettiğim ilk duygu saygı. Belki de bu yüzden, Titanic, The Reader, All the Kings Men ve Eternal Sunshine of the Spotless Mind gibi başrolünde yer aldığı her filmle hayranlığımın arttığı bu büyüleyici kadınla bir araya gelme şansı yakaladığımda yaşadığım heyecanı tarif etmem imkansız.

2010 yılından bu yana İsviçreli saat üreticisi Longines'in Zarafet Elçisi olan Winslet ile geçtiğimiz hafta Fransa'nın Chantilly bölgesinde yer alan Auberge de Jeu de Paume'da bir araya geldik. 1756 yılında, dönemin ünlü mimarı Claude Billard de Bellisard tarafından inşa edilen otel, tam da onun başrolünde yer alacağı bir dönem filminin ana çekim alanlarından olabilirdi. 17'inci yüzyıl mimarisinin ağırlıklı olarak hissedildiği otel merdivenlerini çıkıp, Winslet'ın koruma görevlileri ve bir halkla ilişkiler ordusu tarafından korunan ikinci kattaki odasına girdik.

Kapının tam karşısında yer alan ikili koltuğun üzerinde oturan oyuncunun üzerinde, tam da ona yakışan türden göğüs altından hafifçe bollaşan siyah tül ve dantel detaylı bir elbise vardı. Zarif ve sıkı topuzu, mavi gözlerini ortaya çıkaran hafif makyajı ve mücevherleri içinde, Hollywood'un önünde düğmelerini iliklediği nadir kadın oyunculardan biri ile birlikteydim. Her hareketi zarif, dikkatli, özenli ve güçlü bir kadın var okuyacağınız röportajın satır aralarında...

Bu röportajın detaylı hazırlık süreci bile her anınızın ne kadar planlı olduğunu bizlere gösterdi. Tüm hayatı programlı biri için günün en değerli anı ne zamandır?
Bir değil, birçok kıymetli an var benim için gün boyu. Sanırım en sevdiğim an, sabahları herkesten önce uyandığım o anlar. Bir toplantı ya da buluşma telaşı olmadan, istesem yeniden yatağıma ve uykuma geri dönebileceğim o anları çok seviyorum. Sabahın erken saatlerinde, beni bekleyen özel bir program yoksa yavaşça yataktan çıkıp, merdivenleri inip, kendime bir kahve yapmaktan, sonra da hiçbir
şey yapmadan sadece anın tadını çıkarmaktan büyük keyif alıyorum. O anların benim için ne kadar değerli olduğunu anlatamam. Çünkü genel olarak o dakikaların hemen ardından büyük bir koşuşturma içinde işimle ya da ailemle ilgilenmeye başlıyor oluyorum.

Bir de herkesin evin dışındaki işlerini hallettikten sonra yeniden eve döndüğü o anları seviyorum. Çocuklar okuldan dönüyor, bizler işlerimizden ve evde beraber olduğumuz zamanın çok kıymetli olduğunu biliyorum.

Neler yapıyorsunuz o anlarda?
Yemek yapmaktan büyük keyif alıyorum. Herkes evdeyken, evin lezzetli yemekler kokması, mutfakta annenin yemek yapması kadar güzel anlar olduğunu sanmıyorum. Ne kadar yorgun olursam olayım, programım ne kadar yoğun olursa olsun, çocuklarımla olduğum zamanlarda mutfağa girip yemek yapmaya özen gösteriyorum. Onların bir gün hayatlarında geriye dönüp bunları hatırlayacaklarını biliyorum. Benim yaptığım yemeklerin nasıl koktuğunu, yemek yaparken beraber geçirdiğimiz zamanları hatırlamalarını istiyorum. Ailece birlikte sofraya geçtiğimiz, keyifle yemek yiyip birbirimize gün içinde neler yaptığımızı anlattığımız kıymetli anların her zaman hafızalarında kalacağından eminim.

Siz anlatırken tüm o anlar insanın gözünün önünde canlanıyor. Buna bu kadar önem vermenizin kişisel nedenleri var mı?
Hepimiz sosyal medyanın ailelere ve aile hayatına ne kadar büyük zarar verdiğini okuyoruz bir yerlerde. Çocukların ellerinde sürekli cep telefonlarıyla ilgilendiği, Instagram'dan bir sayfadan diğerine geçtiği ve sürekli dikkat dağınıklığı yaşadıkları bir dönemden geçiyoruz.

Belki de bu nedenle kendi ailemin belli bir düzenle yaşamını sürdürüyor olmasına ayrı bir önem veriyorum. Günümüzde gençlerin ve çocukların karşılıklı iletişimi sürdüremediğini görüyorum. Artık birbirleriyle nasıl iletişim kuracaklarını bilemiyorlar. Ailelerin çok dikkatli olması gerektiğini düşünüyorum. Benim de, ailemin de sosyal medyası yok. Evde cep telefonlarımızla vakit geçirmiyoruz. Onun yerine birbirimizle sohbet ediyoruz ve eğlenceli oyunlar oynuyoruz. O anların ne kadar kıymetli olduğunu kelimelerle tarif edemem...

On yıldır Longines markasının Zarafet Elçisi'siniz. Şu an burada, bileğinizde de olan yeni Record Collection için bulunuyoruz. Bize hem bu saatten hem de markanın en sevdiğiniz tasarımından bahseder misiniz?
Record Collection, kadranında pırlanta detayları olan çelik ve 18 ayar pembe altından çok zarif bir model. Benim için ayrı bir yeri olan saatse fabrikanın Saint-Imier'deki merkezini ziyaretim sırasında müze koleksiyonundan görüp, yeniden yorumlamalarına yardımcı olduğum model. Bu özel modelin satışından elde edilen gelir in bir kısmı Golden Hat Foundation'a bağışlandı. Soluk bej rengi deri kayışlı bu saati bileğimde gören herkes çok beğendiğini söyledi. Belki de bu yüzden benim için ayrı bir kıymeti var.

Markanın yansıttığı kadını nasıl tanımlarsınız?
Longines kadını güçlü bir kadın. Diğer kadınların ve yaptıklarının farkında olan, hemcinslerinin başarısından gurur duyan bir kadın. Pozitif düşünen, ılımlı, akıllı, güçlü biri.

Güçlü mü sizce kadınlar?
Hem de çok. Bir kadının adım attığı odadaki herkesin psikolojisini daha iyi bir hale getirme, odadaki herkesi bir araya getirme gücü vardır. Bunun bilincinde olmamız gereken bir dönemdeyiz. Şu an tarihin farklı bir dönemindeyiz. Bir kadın diğer tüm kadınların hayranı ve destekçisi olmalı. Bir arada ve birbirimize bağlı olmamız gerekiyor. Kadınlar birbirlerine ne kadar bağlı olurlarsa, o kadar güçlü olurlar. Bunun farkına varmamız gereken bir süreçten geçiyoruz.

Şimdiye kadar pek çok dernek ve yardım kuruluşu için çalışmalar yaptınız. Kurucuları arasında yer aldığınız Golden Hat Foundation sizin için ayrı bir öneme sahip. Bize biraz bu yardım çalışmalarını anlatır mısınız?
Ne kadar büyük ve ne kadar önemli bir kelime, yardımseverlik. Özellikle Golden Hat Foundation'ın benim için gerçekten de bambaşka bir yeri var. Yakın bir arkadaşımla birlikte kurduk. İlk önce otizm üzerine bir belgeselde rol aldım. Sanırım o belgesel benim otizmi, otizmli bireyleri ve onların yakınlarının neler yaşadığını, hissettiğini anlamamı sağladı. Bazen sadece var olan durumu, sorunu anlatabilmek bile tek başına önemlidir. İnsanların bilmedikleri bir durumu anlamalarını, öğrenmelerini ve dikkatlerinin bir yöne çekilmesini sağlarsınız. Bu belgesel sırasında çocukları otizmli olan ebeveynlerin yaşadıkları korkuyu öğrenmem daha da büyük bir adım atmamı ve bu vakfı kurmamı sağladı.

Düşünsenize, siz öldükten sonra çocuğunuzun başına ne gelecek, onunla kim ilgilenecek korkusuyla geçiyor bütün hayatınız. Bir aile, bir ebeveyn için bundan daha büyük korku olabileceğini düşünmüyorum. Bir de otizmli bireylerin çoğunlukla ortalamanın çok üzerinde zekaya sahip olduğunu düşünün. Öyle bir zekanız, hayal gücünüzün olduğunu ve bunu asla hayata geçiremediğinizi düşünün. Bir birey için tüm bu kapasiteye sahip olup, bunu gerçekleştirememekten daha büyük bir acı olabilir mi? Bu kalp kırıcı durum benim vakıf için adım atmamı sağladı. Bazen, bir anda gerçekleşen büyük felaketler için tüm dünya çok hızlı bir şekilde harekete geçebiliyor. Büyük bir kasırga, deprem... Paralar toplanıyor, tüm dünya o bölgeyle ilgileniyor. Ama tek tek diğer insanları düşünün. Ailesinde kanser hastası olan ve onu tedavi ettirecek parası olmayan insanları... İşte, o insanlar için de hareket edecek, dikkat çekecek, fonlar yaratacak insanlar olması lazım. Ben hep bunun için çalışacağım.

Kişisel olarak çok çalışıyorsunuz, bu tarz yardım çalışmaları için.
Yapabildiğim sürece elimden geleni yapacağım. Eşim de, ben de yapabileceğimiz her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Çok zor durumdaki bu tarz bireylerden bize gelen ricaları kırmıyoruz. Özel eğitime ihtiyacı olan birçok çocukla ilgileniyoruz mesela. Annesi ya da babası hayatta olmayan ve maddi sıkıntı içinde olan, özel eğitime ihtiyacı olan çocuklarla karşı karşıya kalıyorsak muhakkak elimizden geleni yapıyoruz.

Çünkü hayat bana, şanslı bir durumdaysan başkaları için çalışman gerektiğini öğretti. Belki sadece tek bir kişinin hayatını değiştirebileceksiniz ama o tek bir kişinin hayatını değiştirebiliyorsanız, bunu yapmanız gerekir.